Yunan folk müziğinin köklerini modern psikedelik tınılarla harmanlayan Σtella, 2-3 Kasım 2024'te Zorlu PSM'de düzenlenecek MIX Festival'de sahne alacak. Sanatçıyla gerçekleştirdiğimiz özel röportajda, ilham kaynaklarını, yeni albümünü ve İstanbul’daki performans öncesindeki heyecanını keşfettik. Hem Yunan folk ezgileri hem de modern psikedelik müzikle yarattığı özgün melodiler üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
-Şarkı yazarlığının yanı sıra ressam olarak da tanınıyorsun. Bu iki sanat dalını nasıl birleştiriyorsun? Sence birbirlerini nasıl etkiliyorlar?
Şarkı yazarlığı ve resim yapmayı birleştirmek benim için doğal bir süreç. Bu iki sanat dalının ayrı olmaktan çok, derinlemesine bağlantılı olduğuna inanıyorum. Müzik yazmak duygulara, deneyimlere ve imgelerle ilişkilidir ve ben bu unsurlar aracılığıyla yaratıyorum. Pek çok açıdan duygularım ve deneyimlerim şarkı sözlerime ve müziğime ilham veriyor.
-MIX Festival gibi birçok farklı müzik türünü bir araya getiren bir etkinlikte sahne almak senin için ne ifade ediyor?
Çeşitli müzik türlerine ev sahipliği yapan farklı festivallere katılmak ve performans sergilemek benim için çok önemli. Yin Yin ve Altın Gün gibi sanatçıların büyük bir hayranıyım ve onlarla aynı sahneyi paylaşmak benim için büyük bir ayrıcalık olacak.
-Farklı müzik türleri ve dinleyicilerle bir araya geleceğin MIX Festival'de sahne alacak olmak performansını nasıl etkileyecek?
Müziğe bir tanrı gibi inanıyorum. Tanrı tek bir şey değil, müzik de öyle. Farklı türlere ve dinleyicilere maruz kalmak ve tanıtılmak her zaman aydınlatıcı bir deneyim. Performansım kendi özgünlüğüne sadık kalacak ve olabildiğince otantik olmaya çalışacak.
-İstanbul'da üçüncü kez sahne alacaksın. Aslında, geçen yılın en yağmurlu ve fırtınalı gününde gerçekleşen konserini saymazsak, bu ikinci kez sayılabilir. Türk dinleyicilerinle yeniden buluşmak senin için ne ifade ediyor? Türkiye'deki hayranlarına özel bir mesajın var mı?
Evet, kabul etmeliyim ki geçen sefer yağmur ve fırtınalar nedeniyle oldukça talihsizdi. Ancak seyirci inanılmaz derecede sıcakkanlı ve misafirperverdi. İstanbul’a geri dönmeyi her zaman dört gözle bekliyorum çünkü bu şehirdeki insanlarla ve şehrin canlı atmosferiyle derin bir bağ hissediyorum. Türk dinleyicilerime, sizin için sahne almak için sabırsızlandığımı söylemek istiyorum!
-Son albümün "Up and Away" ülkemizde oldukça popüler. Bu albümdeki farklı müzikal unsurların önceki çalışmalarındaki seslerden nasıl farklı olduğunu düşünüyorsun? Bu albümde ne tür yenilikler denemek istedin? Görünüşe göre enerjik disko ritimleri yerini Yunan müziğine ve psikedeliğe bırakmış.
"Up and Away" albümünün Türkiye’de popüler olduğunu duyduğuma çok sevindim. Bu albümün seslerinin önceki çalışmalarımdan oldukça farklı olduğu doğru, çünkü Tom ve ben eski bir kaydı andıran -sanki Atina'daki bir plakçıda bulunan eski bir plak gibi- bir his yaratmayı amaçladık. Bu albümü kaydetmeden önce Khruangbin’in müziğine ve 60’lar ile 70’lerin klasik Yunan şarkılarına kendimi adadım. "Up and Away" için çocukluğumdan beri bana hitap eden sesleri keşfetmek istedim.
-"Up and Away" albümünün prodüksiyonu için Redinho olarak da bilinen Tom Calvert ile çalıştın. Bu albümün kaydı için Redinho ile yaptığınız iş birliği nasıl ortaya çıktı? Prodüksiyon süreci nasıl geçti?
Tom ile Kasım 2017’de Atina’da bir konserimde, ortak bir arkadaş aracılığıyla tanıştım. Konserden sonra, yeni müzik üzerinde iş birliği yapıp yapmayacağımı sormak için bana ulaştı. O dönemde ikimiz de pop duyarlılığını içeren ancak eski bir his taşıyan bir şey yaratma vizyonunu paylaşıyorduk. Kayıt süreci, Atina ile Londra arasında birçok dosya paylaşımını içeriyordu. Ancak Tom, 2018 yazında Atina'ya bir geldi ve sonunda albümü Kasım 2019'da tamamladık.
-Müzik kariyerinde geleneksel Yunan müziğinin etkisini nasıl hissediyorsun? Okuduğuma göre 60’lar ve 70’lerin en sevdiğin Yunan folk-pop müzisyenleri Grigoris Bithikotsis ve Tzeni Vanou’dan ilham alıyormuşsun. Peki, Grigoris Bithikotsis ve Tzeni Vanou gibi sanatçılar sana nasıl ilham veriyor?
Çok küçük yaştan itibaren ailemin müziğiyle çevriliydim ve dedemin hâlâ büyük bir özenle sakladığım eski bir gramofonu vardı. Onun muazzam 7 inçlik plak koleksiyonu sayesinde 50’ler, 60’lar ve 70’lerin inanılmaz Yunan sanatçılarını dinleyerek büyüdüm. Grigoris Bithikitsis ve Tzeni Vanou, müziklerini hayatım boyunca keyifle dinlediğim iki olağanüstü sanatçı, ancak son zamanlarda şarkılarının derinliğini ve büyüsünü daha iyi takdir etmeye başladım.
-Şarkı sözlerin, günlük detaylara verdiğin dikkat ve yaratıcı hikaye anlatımınla biliniyor. İlham kaynakların neler? Şarkı yazma sürecin nasıl gelişiyor?
Farklı durumlardan ilham almak benim için çok kolay. Bunun sebebi, yazdığım hikayelerin çoğunun kendi deneyimlerimle doğrudan bağlantılı olmaması. Bazıları öyle olsa da, genellikle başkalarının davranışlarını ve onların etrafındaki hikayeleri gözlemlemekten hoşlanıyorum. Şarkı yazma sürecim asla planlı değil, asla aynı değil ve genellikle kendime verdiğim bir sürprizdir. Bir melodinin ne zaman bana "geleceğini" asla tam olarak bilemem.
**-Yaşadığımız dünyanın mevcut durumu yaratıcı sürecini veya şarkılarındaki mesajları etkiliyor mu? **
Şu anda Gazze’de devam eden soykırım karşısında kendimi uyuşmuş ve dehşete düşmüş hissediyorum. Bu durum yaratıcı sürecimi ve hayatımı bütünüyle etkiliyor, çünkü ben de duyguları olan bir insanım ve olanlar tamamen insanlık dışı ve distopik—bu hemen durdurulmalı. Gözlerimizin önünde savaş suçları işleniyor ve tüm Batı ülkeleri ve liderleri bu suçlara ortak oluyor.
-Şu anda üzerinde çalıştığın yeni projeler var mı? Şu anda önümüzdeki yıl çıkacak yeni albümümün lansmanına hazırlanıyorum.
-Yaklaşan MIX Festival konserin için heyecanlı mısın? MIX Festival'de sahne alacağım için çok heyecanlıyım ve İstanbul'a geri dönmek her zaman büyük bir zevk. Teşekkürler.