NOVA NORDA: ZORLUKLARDAN İLHAM ALARAK KENDİ HİKAYESİNİ YAZAN CESUR BİR MÜZİSYEN

Türk müzik sahnesinin bağımsız ve enerjik isimlerinden Nova Norda ile yaptığımız röportajımızda müzik yolculuğuna dair özel anlarını paylaşıyor. Boğaziçi Üniversitesi Rock Korosu'ndan başlayıp küresel bir şirketteki kariyerini geride bırakıp müzik dünyasına adım atan sanatçı, duygusal dönüşümlerini ve müzikal evrimini albümleriyle aktarıyor. 25 Nisan’da %100 Studio’da sahne alacak Nova Norda, enerjik performansı ve cesur sözleriyle dinleyicilerine unutulmaz bir gece yaşatacak. İlk albümündeki barışçıl temalardan, ikinci albümündeki içsel yangına kadar yaşadığı dönüşümleri müzikle birleştirerek, zorlukları fırsata dönüştürme gücünü sahnede sergilemeye hazırlanıyor.

-Boğaziçi Üniversitesi Rock Korosu'ndan global bir şirketteki kariyerine ve oradan da müzik dünyasına... Bu yolculuğa baktığında, sence en büyük dönüm noktası hangisiydi?

İşten çıkarılmam en büyük dönüm noktasıydı bence. Kendi başıma bu cesareti gösterebilir miydim, bilmiyorum. O gün çok üzüldüğümü hatırlıyorum. O zamana kadar çok başarılı olmuştum hayatımda hep. Okulda, kariyerimde… İlk büyük başarısızlığım olarak gördüm işten çıkarılmayı. ilk gün çok üzüldüğümü hatırlıyorum. Ama ikinci gün kendime şunu söylemiştim: “Bu olayı hikayenin sonu olarak görürsem evet bu kötü bir son. Ama bambaşka bir hikayenin başlangıcı da olabilir. O zaman belki de çok mutlu bir hikayeye evrilir bu”. Böylece, gerçekten içime sinecek işler yapmak istediğime karar vermiştim. Müziğe bir şans vermek bu dönemde aklıma geldi. Düşününce, iyi ki de kovulmuşum! Gerçekten çok güzel bir hikayeye evrildi sonrasında.

-iPad ve GarageBand ile başladığın üretim sürecin bugün nasıl evrildi? İlk bestelerini oluşturduğun o anlardan bu yana nasıl bir değişim geçirdin? Şu anda bir grup olarak mı üretiyorsunuz, yoksa hala her şeyi tek başına mı yapıyorsun?

Hala ağırlıklı olarak iPad’de yapıyorum bestelerimi. :) Artık bilgisayara da geçtim tabii, Logic’te bitirdiğim besteler de oluyor ama iPad hala elimin ilk gittiği araç.

-Tutkulu bir kariyer değişimi yapma cesaretini nasıl buldun? Bugün benzer bir yolculuğa çıkmak isteyenlere neler tavsiye edersin?

Denemek istedim sadece. “Ne kaybederim ki? En kötü ne olabilir?” en çok kullandığım cümlelerdendi. En kötü, tekrar bir ajansta işe başlayabilirdim. Hiçbir şeyin sonu olmazdı. Denemeye dair merak duymak en büyük cesaret, itki gücü.

-“Çıktım Bi Yola” ile müzik dünyasına adım attın, ama ardından “Dinozorlar”la daha geniş kitlelere ulaştın. Bu ivmeyi hissettiğinde ilk tepkin ne oldu?

Şok oldum! Çünkü ben başından beri bağımsızım, yani arkamda bir plak şirketi ve onun yarattığı erişim yok. Dinozorlar “Viral 50” listesinde 1 numaraya ulaşmıştı. Nasıl şaşırdığımı anlatamam. İlk defa “Bu iş olacak sanki” dediğim andı.

-Tüm altyapıları kendin yaptığın dönemlerde müzikal denemelerin çok özgün ve güçlü bulundu. Kullandığın yazılımlar, prodüksiyon sürecin ve özellikle etkilendiğin sanatçılar hakkında neler söyleyebilirsin?

Çok fazla başka sanatçıların ne yaptığını kurcalamamaya çalışıyorum. Çünkü bana ilhamdan çok engel oluyor gibi hissediyorum. Kendi bildiğimden, kendi yolculuğumdan şaşmamak bana daha büyük ilham veriyor.

-İlk albümün "Paralel Evrende Dünya Tarihi" yayımlandığında nasıl hissettin? Albüme kadar her ay yayımladığın single’larla aslında çok uzun bir yolculuk geçirdin. Bu albüm, sanki o uzun yolculuğun sonu gibi hissettirdi mi? Albüm oluşturmanın sende yarattığı fark neydi?

Albüm yapmak hiç kolay değilmiş öncelikle :) Çok daha fazla parçayı, tek bir çatı çerçevesinde bitirmeye çalışmak büyük bir meydan okuma. Ama ben proje üretmeyi, konsept tasarlamayı reklamcılıktan olsa gerek, çok seviyorum. Konsept düşünme kısmı en zevklisiydi. Paralel Evrende Dünya Tarihi albümümde de, “Tarih kitaplarını açtığımızda savaşlar yerine ilham veren, empatiye yönelen hikayeler görseydik, nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk?” sorusunu işlemeye çalıştım. Çünkü genellikle şarkılarımda sanki ideal bir dünyayı anlatmaya çalışıyorum gibi hissediyorum. Çok zevkliydi üzerine düşünmesi.

-İlk albümün "Paralel Evrende Dünya Tarihi" ile dinleyicilere güçlü bir hikaye sundun. "Üzgünüm, Üzgün Değilim" ise bambaşka bir dönemini yansıtıyor gibi, açıkçası bunu albüm kapaklarından bile hissediyoruz. Bu iki albüm arasındaki süreçte müzikal ve duygusal olarak nasıl bir değişim yaşadın? İkinci albümünü oluştururken seni en çok ne etkiledi?

Biraz tükürdüğünü yalamak gibiydi. Beni duygusal olarak çok etkileyen bir olaydan sonra, dönüp, aynı değerleri bulamadım içimde. O barışçıl, empatik değerleri. Nefret ettim, çok öfkelendim, öfkemle ne yapacağımı bilemedim. Bazen ağzıma geleni söyledim. Bazen iyileşmiş gibi davrandım. Hiçbiri çözüm olmadı. Albümde de o çözüm arayışını dinliyoruz bence. Yangınım dinsin diye uğraşıyorum. Son şarkıda artık dinmişti yangın. Sanki şimdi o eski Nova’ya dönebilirim gibi hissediyorum artık. Acının içinden geçip, kendi yangınını kendi söndürmüş bir şekilde.

-Müziklerinde dinleyiciye geçen o enerjik ve pozitif duyguyu yaratırken ilham kaynakların neler? Günlük hayattaki küçük detayları bestelerine nasıl yansıtıyorsun?

Psikoloji üzerine okumayı çok seviyorum. Kendimi geliştirmek, duygularımla tanışmak ve insan oluşumu anlamaya çalışmak en büyük tutkum bence. Yaşadığım farkındalıkları dökmeye çalışıyorum bestelere. En son Leyla Navaro’nun “Haset ve Rekabet”ini okudum mesela. Kıskançlık duygusu üzerine muazzam tespitlerle dolu bir kitap. Yakında bu konuyla ilgili bir şeyler üretebileceğimi hissediyorum.

-Sendeki bu enerjinin sırrı ne? 😊 Nova Norda hiç zorlanır mı mesela? Zorlandığında tekrar nasıl motive oluyorsun?

Ben şöyle açıklamaya çalışıyorum: ben bardağın boş tarafını da seviyorum. Bu Pollyanna’cılık değil yani. Zorluklar bende bir merak duygusu uyandırıyor, bana garip bir coşku veriyor. Bu da beni dışarıdan sürekli neşeli biri gibi gösteriyor sanırım. Halbuki bu coşku. Zorlukları ağlayıp sızlanarak değil, göğüsleyerek karşılamak beni şevklendiriyor.

-Yakın dönemde “Stüdyodan, Canlı” EP’yi yayımladın. Bu konsepti oluşturma fikri nasıl ortaya çıktı?

Bir Youtube projesinde “İstesen de Sevemezsin” adlı şarkımın akustik versiyonunun çok sevilmesiyle, böyle bir seri yapma fikri oluştu. Ekipçe düzenledik parçaları, çok da keyif aldık. “Pelin”, “Dinozorlar” ve “İstesen de Sevemezsin”in bu versiyonları favorim oldu.

-25 Nisan’daki %100 Studio konseri için heyecan dorukta! Her konserine özel sahne tasarımları ve kıyafetler hazırladığını biliyoruz. Bu konser için nasıl bir hazırlık süreci içindesin? Dinleyicileri neler bekliyor?

Seyircilerle etkileşimli bir hikaye kurguluyorum. Umarım hayata geçirebilirim. Konser vermek benim hayatta belki en sevdiğim şey. Gelen herkes, aldığı biletin hakkını versin diye çok uğraşıyorum. Öyle olacağına eminim yine :)

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR