%100 STUDIO

PSM Loves Summer by %100 Müzik: Luvcat 4 Eylül’de %100 Studio’da!

Romantizm, tehlike, kaçış ve eski usul rock'n'roll'u bir arada harmanlayan Luvcat ve grubu, 4 Eylül’de %100 Studio’da sahne alacak.

İlk single'ı ‘Matador’la; şarkılarının yansıttığı lanetli aşklar ve çarpık hayal dünyası hikayelerini dinleyicileriyle buluşturan Luvcat, kısa zamanda hızlı bir yükseliş yakaladı. İkinci single’ı ‘He’s My Man’, modern müzik dünyasında başka hiçbir şeye benzemeyen, yakıcı bir cinayet baladı olarak görülüyor.

4 Eylül’de %100 Studio’da, bu eşsiz performansın müzik ve hikaye evrenine adım atmaya hazır olun!

Orhan Veli, Melih Cevdet, Nurullah Ataç, Sait Faik, Suat Derviş, Halim Şefik, Lambo ve Aslında Hepimizin İhtiyacı Olan Bir Güzel Son...

Halim Şefik Güzelson arkadaşları Orhan Veli, Melih Cevdet, Sait Faik' ve Nurullah Ataç’ı uğrak mekanları olan Mösyö Lambo’nun Meyhanesi’ne davet etmiştir. İmzalı davetiyelerin arkasında bir not; “Lütfen İçmeden Geliniz!” Bu gizemli davet üzerine şans eseri Suat Derviş'in meyhaneye uğraması geceyi ayrı güzel kılar. Şimdi tek eksik geceye sürprizli bir “Güzel Son”dur.

26. IKSV Tiyatro Festivali kapsamında, Işıl Kasapoğlu’nun 30 yıl önce tasarladığı Semaver Kumpanya olarak hayata geçirdiğimiz “İstanbul Mon Amour” projesinin parçası olan, Hakan Tabakan’ın kaleme aldığı ve Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Nurullah Ataç, Sait Faik Abasıyanık, Suat Derviş, Halim Şefik Güzelson gibi karakterlerin dünyasından İstanbul’u anlatan “Güzel Son” oyununu yoğun ilgi üzerine sahnelenmeye devam ediyoruz.

Oyunun yazarı Hakan Tabakan şöyle yazıyor; “Orhan Veli, Melih Cevdet, Nurullah Ataç, Sait Faik, Suat Derviş, Halim Şefik, Lambo ve aslında hepimizin ihtiyacı olan bir güzel son... Yeni bir söz değil hayatın geçici ama sanat ve edebiyatın sonsuz olduğu. Şairler ölür, şiirler yaşar. Teselli edici bir söz değil bu. Hayatları olan bu insanları şimdi sadece eserleri ile biliyoruz ama evet onların kaygıları, hüzünleri, sevinçleri, güzel günleri de vardı. Kimisi uzun yaşadı, kimisi 35'ini ancak gördü fakat hepsi erken öldü. Peki hala yaşıyor olsaydı Orhan, Melih, Nurullah, Sait, Suat, Şefik ve hepsi Lambo'nun meyhanesinde bir akşam buluşsalardı, biz de orada olsaydık... Daha güzel bir son olmaz mıydı bu?”

Orhan Veli, Melih Cevdet, Nurullah Ataç, Sait Faik, Suat Derviş, Halim Şefik, Lambo ve Aslında Hepimizin İhtiyacı Olan Bir Güzel Son...

Halim Şefik Güzelson arkadaşları Orhan Veli, Melih Cevdet, Sait Faik' ve Nurullah Ataç’ı uğrak mekanları olan Mösyö Lambo’nun Meyhanesi’ne davet etmiştir. İmzalı davetiyelerin arkasında bir not; “Lütfen İçmeden Geliniz!” Bu gizemli davet üzerine şans eseri Suat Derviş'in meyhaneye uğraması geceyi ayrı güzel kılar. Şimdi tek eksik geceye sürprizli bir “Güzel Son”dur.

26. IKSV Tiyatro Festivali kapsamında, Işıl Kasapoğlu’nun 30 yıl önce tasarladığı Semaver Kumpanya olarak hayata geçirdiğimiz “İstanbul Mon Amour” projesinin parçası olan, Hakan Tabakan’ın kaleme aldığı ve Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Nurullah Ataç, Sait Faik Abasıyanık, Suat Derviş, Halim Şefik Güzelson gibi karakterlerin dünyasından İstanbul’u anlatan “Güzel Son” oyununu yoğun ilgi üzerine sahnelenmeye devam ediyoruz.

Oyunun yazarı Hakan Tabakan şöyle yazıyor; “Orhan Veli, Melih Cevdet, Nurullah Ataç, Sait Faik, Suat Derviş, Halim Şefik, Lambo ve aslında hepimizin ihtiyacı olan bir güzel son... Yeni bir söz değil hayatın geçici ama sanat ve edebiyatın sonsuz olduğu. Şairler ölür, şiirler yaşar. Teselli edici bir söz değil bu. Hayatları olan bu insanları şimdi sadece eserleri ile biliyoruz ama evet onların kaygıları, hüzünleri, sevinçleri, güzel günleri de vardı. Kimisi uzun yaşadı, kimisi 35'ini ancak gördü fakat hepsi erken öldü. Peki hala yaşıyor olsaydı Orhan, Melih, Nurullah, Sait, Suat, Şefik ve hepsi Lambo'nun meyhanesinde bir akşam buluşsalardı, biz de orada olsaydık... Daha güzel bir son olmaz mıydı bu?”

Hanımlar Beyler yaz bitti! Ama hiç korkmayın bizler mevsim geçişlerinizi hafifletmek, dönemsel depresyonunuza yara bandı olmak için işimizin başındayız!

İbrahim Selim ile Bu Gece yepyeni konukları; birbirinden eğlenceli oyunları, bıçak sırtı itirafları ve dudak uçuklatacak sürprizleriyle yeni sezonda Zorlu PSM %100 Studio’da sizlerle!

%100 Müzik İftiharla Sunar: Geçtiğimiz 20 yılın en başarılı Belçikalı sanatçılarından Jasper Steverlinck, 19 Eylül 2025’te Zorlu PSM %100 Studio’da!

Duvarları delip geçecek kadar berrak ancak doğrudan ruhu sarmalayacak kadar da içli sesiyle Steverlinck, Gent asıllı rock grubu Arid’in solisti ve söz yazarı olarak Belçika’daki müzik severlerin gönlünü fethetmekle kalmadı, olağandışı sesiyle başka ülkelerde de taht kurdu.

Tek başına devam ettiği kariyerinde, grubu Arid’le imza attığı altın değerindeki kayıtlara rahatlıkla devam eden Jasper, listelerde haftalarca kalmayı başardı. Hatta kendisi, uluslararası tanınan Bono, Eddie Vedder ve Randy Newman gibi sanatçılardan övgüler topladı. Eleştirmenler ise genelde, kendisinin bir şairin ruhuna ve bir meleğin sesine sahip olduğunu söyler.

Metalden rock müziğe ve klasiğe kadar uzmanlaşmadığı tek bir müzik türü dahi bulunmayan Steverlinck, solo albümleriyle gerçekleştirdiği kapalı gişe turnelerin ardından yeni albümünü 31 Ocak 2025’te dinleyicisiyle buluşturacak.

JASPER’IN KARİYERİNDE BİR DÖNÜM NOKTASI

Belçika’nın en sevilen seslerinden biri, 6 yıl aradan sonra en özel çalışmasıyla geri dönüyor. 31 Ocak 2025 tarihinde Sony Music Benelux etiketiyle yayımlanacak olan üçüncü solo albümü “The Healing” sanatçının kariyerinde önemli bir dönüm noktasını simgeliyor.

İsviçreli prodüktör Tom Oehler’in iş birliğiyle kaydedilen albüm, sanatçının son yıllardaki kişisel iyileşme sürecine samimi bir bakış sunan 13 yeni parça içeriyor ve dinleyiciyi bir öz-yansıtma, büyüme ve nihayetinde özgürleşme sürecine dair bir yolculuğa çıkarıyor. Jasper Steverlinck kişisel bir hikâyeyi içtenlikle ele alan “Nashville Tears” ve umut dolu final şarkısı “Till We Meet Again” ile iç dünyasını dinleyicileriyle paylaşıyor.

Jasper Steverlinck: “Bu albüm bir gereklilikten doğdu. Parçalar, kaygı atakları ve derin öz-yansıtmayla ilk kez karşılaştığım bir dönemde yüksek sesle dile getirdiğim düşüncelerden ibaret aslında. Ancak besteler tamamlandığında bir desen oluşturduklarını fark etti. Bu benim iyileşme sürecimdi.”

DEV TURNEYE BÜYÜK İLGİ VE TAZELENEN ŞOVLAR

The Healing, 70 konserlik bir turneyle desteklenecek ve bu turne için yalnızca Belçika’da şimdiden 25.000’den fazla bilet satıldı. Albümünün konserleri için Steverlinck tamamen yeni bir yaklaşım sergiliyor. “Night Prayer” turnesindeki samimi atmosferin ardından içten anlarla büyük, etkileyici bölümler arasında denge kuran dinamik bir şov bizleri bekliyor.

Nick Cave’in büyüleyici performanslarından ilham alan sanatçı tezatlara dayanan bir konser deneyimi sunmak için her daim müzikal ortağı olan usta piyanist Valentijn Elsen’in yanı sıra özenle seçilmiş yeni müzisyenlerden bir orkestra toplayacak. Bununla beraber Steverlinck, canlı performanslarında loop station kullanarak sahnesine ekstra bir boyut katıyor ve kendisinin vokal yetkinliğini ve sesinin eşsiz becerisini ön plana çıkaran çok sesli düzenlemeler oluşturuyor.

70 dakika / Tek Perde / +12

FACT Tiyatronun üçüncü prodüksiyonu TIRTIL GPT-148 çarpıcı hikâyesi ve muhteşem performanslarıyla seyircisini etkisi altına alıp derinden sarsıyor!

‘’Seni seviyorum. Sana tapıyorum. Sen benim her anımsın…

Seni kafamın içinde bulamamaktan ve sana karşı hissettiğim bütün bu -her şeyin çürüyüp gidecek olmasından çok korkuyorum. Bu ilacın –yapay zekânın- sana dair her şeye ulaşmasından da! Sen bana aitsin! Bana özelsin! Bir başkasının sana ulaşmasına asla izin vermem!’’

‘’Beyne bir asker yolladığınızı düşünün. Bir tırtıl, tırtıl asker… GPT-148!’’

Dört oyuncu (iki genç kadın ve iki genç erkek), her birinin evrildiği bir dizi mikro-bölgeden oluşan parçalanmış bir alanı paylaşıyor. Dörtlüden biri duvarı aştığında, her şeyin bir yanılsama olduğu bir hareket başlar. Mekanların ve hareket halindeki karakterlerin görüntülerinin projeksiyonu bu yanılsamaları güçlendirir.

Sahne, yanıltıcı kimliklerin ve bir bölgenin istilası olarak algılanan şeye bağlı korkuların ortaya çıktığı mecazi bir yer haline gelir. Öteki, dönüşümlü olarak canavar, ayna, düşman olur.

Bu yaratım, estetiklerin melezleşmesi için bir savunmadır. Guadeloupean Gwoka ve hip-hop, bu çağdaş dansın mayasıdır.

PRODÜKSİYON: Compagnie Boukousou

Ortak PRODÜKSİYON: Ministère de la Culture, Ministère des Outre mer, Théâtre Golovine, La Chaufferie Cie DCA Decouflé, CDCN Toukadanse (Cayenne), CCN de Créteil, Spedidam, LeMoustier (Thorigny), Gare au théâtre (Vitry), CND (accueil studio), Raviv, Ville de Saint-Denis, Anct.

Koreograf: Max Diakok

Performansçılar: Esther Trusendi, Eva Julliere, Omar Cretella ve Yann Brelle (Presher Blue)

Video ve sahne tasarımcısı: Claudio Cavallari

Video yönetmeni: Gabriele Smiriglia

Işık tasarımcısı: Anthony Valentin

Özgün müzik bestecisi: Rico Toto

Kostüm tasarımcısı: Peggy Housset

Değişim ve kaosla dolu bir dünyada, Santi & Tuğçe bize ihtiyaç duyduğumuz bir şey sunuyor: insanları müziğin evrensel diliyle bir araya getiren ve ilham veren hikayeler.

Köklerini Santi'nin Paraguay'dan ve Tuğçe'nin Türkiye'den gelen zengin geleneklerinden alan, dünya çapındaki yolculuklarıyla şekillenen bu ikili, ruhu besleyen melodiler, renkli enstrümantasyon ve hipnotik dans ritimleriyle bezenmiş türler arası bir müzik mozaği sunuyor. Berlin'den tüm dünyaya yayılan Santi & Tuğçe, Wonderfruit (Tayland), Nation of Gondwana (Almanya) ve Envision (Kosta Rika) gibi efsanevi festivallerin yanı sıra KaterBlau ve Festsaal Kreuzberg gibi seçkin mekanlarda dinleyicileri büyüledi.

Müzikleri tür sınırlarını aşıyor; elektronik, caz ve dünya müziği ögelerini bir araya getirerek dinleyicileri hayali diyarlara ve yakın gelecek distopyalarına taşıyan hikayeler anlatıyor. Milyonlarca dinlenmeye ulaşan eserleri, ödüllü filmlerden Netflix ve HBO dizilerine, Armani ve Dior gibi markaların kampanyalarına kadar pek çok alanda yer aldı.

26 Eylül’de %100 Studio’da, bu eşsiz ikilinin müzik ve hikaye evrenine adım atmaya hazır olun. Kültürel çeşitlilik, güçlü duygular ve sınırsız yaratıcılıkla dolu bir dünyayı sesle deneyimlemeye davetlisiniz. Biletinizi hemen alın, bu benzersiz geceyi kaçırmayın!

Ön Sanatçı: Julie Campiche

''...Ne zaman uzaklarda bir yerde bir lokantaya girseniz yan masaya ya Pavarotti oturuyor ya da Pablo Picasso. Aşağısı kurtarmıyor. Karnınız acıkmaya görsün, hoop gelsin Albert Einstein.''

Mecburi İstikamet Yapım, tiyatromuzun eşsiz yapıtları arasında yer alan Memet Baydur’un “Güne Bakan Cam Kırıkları” oyununu Kerem Atabeyoğlu ve Almıla Uluer Atabeyoğlu ile sahneliyor. Oyunun yaratıcı kadrosunda Ayşe Sedef Ayter, M.K. Perker, Efe Bahadır, İklim Tamkan ve gibi uluslararası sanatçılarımızın imzaları bulunuyor.

İki yapayalnız insanın bir parkta beklenmedik şekilde karşılaşmasıyla başlayan oyun, geçmişle bugünün, yalanla gerçeğin, kahkahalarla gözyaşlarının birbirine girdiği, seyredenlerin hem gülüp hem ağlayacağı ve unutamayacağı bir hikayeye dönüşüyor.

Oyunu izlemeye ama onun da ötesinde bizimle diz dize oturup, Memet Baydur'u dinlemeye davet ediyoruz herkesi. Bu hüzünlü ve hınzır, zeki ve alaycı yazar, ruhuna hep iyi geliyor insanın.

''Siz doğru olanla gerçek olanı karıştırıyorsunuz. Normal. Çok normal.''

Garanti BBVA Genç Konserleri: Blood Red Shoes – 2 Ekim’de %100 Studio’da!

Indie rock dünyasının ikonik ikilisi Blood Red Shoes, Garanti BBVA Konserleri kapsamında Garanti BBVA kredi kartı sahiplerine özel %20 indirim fırsatıyla 02 Ekim 2025 tarihinde %100 Studio’da unutulmaz bir geceye imza atmaya hazırlanıyor! Laura-Mary Carter ve Steven Ansell’den oluşan bu güçlü grup, enerjik ve yıkıcı sahne performanslarıyla tanınıyor.

İngiltere’nin en güçlü rock ikililerinden biri olan Blood Red Shoes, sahnedeki tutkulu ve coşkulu performanslarıyla biliniyor. 2005’te kurulan grup, kendilerine özgü sert sound’larıyla yıllardır rock müzik sahnesinin en heyecan verici isimlerinden biri olmayı sürdürüyor. Blood Red Shoes ikilisi, yıllar içinde indie rock, garage rock, noise pop ve alternatif rock türlerinde kendine has bir müzikal kimlik yarattı.

"It’s Getting Boring by the Sea", "Cold", "Light It Up" ve "I Wish I Was Someone Better" gibi hit parçalarıyla tanınan Blood Red Shoes, 2004’ten bu yana altı stüdyo albümü ve sayısız başarılı single ile hayranlarını etkilemeyi başardı.

İlk albümleri Box of Secrets ile müzik dünyasına hızlı bir giriş yapmalarının ardından, Fire Like This, In Time to Voices, Blood Red Shoes ve Get Tragic gibi albümlerle sahneye damgasını vurdular.

Grubun en bilinen şarkılarından biri olan It's Getting Boring by the Sea, Scott Pilgrim vs. The World filminin soundtrack’inde yer alarak geniş bir kitleye ulaştı. Sadece albümleriyle değil, sahne performanslarıyla da müzikseverlerin kalbinde taht kuran Blood Red Shoes, %100 Studio’daki bu özel konserde enerjilerini doruklarda yaşatacak. İki kişilik bir ekip olarak yarattıkları devasa ses, her anı coşkulu ve unutulmaz bir deneyime dönüştürüyor.

Son yıllarda karanlık ve atmosferik bir tarza yönelen grup, punk rock etkisiyle şekillenen indie rock, garage rock, noise pop ve alternatif rock gibi zengin bir müzikal yelpazeyle dinleyicilerini her daim şaşırtmayı başarıyor. 2024’te 20. yıllarını özel konserlerle kutlayan ikili, İstanbul’daki dinleyicilerine unutulmaz bir gece yaşatmaya hazırlanıyor.

Blood Red Shoes’un enerjisini yakından hissetmek için 2 Ekim’de Zorlu PSM’de yerinizi alın!

Garage'dan noise rock'a uzanacak olan bu muazzam konseri kaçırmak istemiyorsanız, biletlerinizi hemen almayı unutmayın! Blood Red Shoes, %100 Studio’da sizi bekliyor!

Mammal Hands ile Güncel Cazın Ötesine Yolculuk 3 Ekim'de %100 Studio’da!

3 Ekim 2025 | %100 Studio İngiltere’nin önde gelen caz, folk, ambient ve elektronik müzik grubu Mammal Hands, 3 Ekim 2025’te İstanbul’daki %100 Studio sahnesinde büyüleyici bir performansa imza atacak. Nick Smart (piyano), Jesse Barrett (davul ve tabla) ve Jordan Smart (saksofon) üçlüsünden oluşan bu eşsiz grup, caz ve elektronik müziği hipnotik bir şekilde harmanlayarak, dinleyicilerini zamansız bir müzik yolculuğuna çıkaracak.

Mammal Hands Hakkında 2012 yılında İngiltere'nin Norwich şehrinde kurulan Mammal Hands, başlangıçta bir elektronik ikilisi olarak müzik yapıyordu. Ancak, Jesse Barrett’ın katılımıyla birlikte caz, çağdaş klasik müzik, elektronik, folk ve minimalizmin birleştiği farklı bir müzik dünyasına adım attılar. Albümlerinde, şamanik geleneklerden ve Sirishkumar Manji'nin tablasından ilham alarak derin ritmik ve melodik temeller yaratan grup, sadece bir caz üçlüsü değil, aynı zamanda bir deneysel müzik kolektifi olarak kendine sağlam bir yer edindi. Animalia (2014), Floa (2016), Shadow Works (2017), Captured Spirits (2020) ve Gift from the Trees (2023) gibi albümleriyle uluslararası başarılar kazanan grup, dünya çapında pek çok prestijli mekanda sahne aldı. Grubun müziği, farklı kültürler ve zaman dilimlerinden izler taşıyan eklektik bir tarzla dinleyicilerini adeta zamanda yolculuğa çıkarıyor.

Bir Müzik Ritüeli: %100 Studio Konseri Mammal Hands’in 3 Ekim'deki performansı, sadece bir konser değil, aynı zamanda bir müzik ritüeli olacak. Grubun sahne performansları, izleyicilerine hipnotik bir deneyim sunarak zaman ve mekân algısını kaybetmelerini sağlayacak. İstanbul’daki bu özel gece, sadece müziğiyle değil, aynı zamanda birlik, dayanışma ve doğa ile bağlantı kurma mesajlarıyla da dikkat çekecek.

Eğer GoGo Penguin’i Sevdinizse, Bu Konseri Kaçırmayın! Eğer GoGo Penguin’i seviyorsanız, İngiliz caz sahnesinin önde gelen gruplarından biri olan ve İstanbullu müzikseverlerin yakından tanıdığı Mammal Hands’in konserini kesinlikle kaçırmayın. 3 Ekim'deki %100 Studio, grup üyelerinin büyüleyici müziğiyle dolacak. %100 Studio'daki konserin biletleri tükenmeden yerinizi ayırtın.

Garanti BBVA Genç Konserleri: Fellini Félin, 4 Ekim 2025’te %100 Studio'da!

Hipnotik gitarlar, zengin synth’ler, sürükleyici ritimler ve melankoli ile parlaklık arasında salınan vokallerle harmanlanmış solo elektro-pop müziğe sahip Fellini Félin, Garanti BBVA Konserleri kapsamında Garanti BBVA kredi kartı sahiplerine özel %20 indirim fırsatıyla %100 Studio'da sahne alacak!

2014 ve 2017’de kendi prodüksiyonu olan iki EP’nin ardından, 2024’te hayal edilmiş; ama gerçekleşmemiş bir yolculuğun hissini uyandıran düşsel bir serüven niteliğindeki ilk albümünü yayımlamıştır. Müziğiyle, makinelerin gitarlarla buluştuğu ve sesin duygusal coğrafyalar arasında rehberlik ettiği sinematik manzaralar çizen Félin, The Whitest Boy Alive, Todd Terje ve LCD Soundsystem gibi sanatçılardan ilham alarak, hem samimi hem de dans edilesi, rafine ve melez bir sound yaratmaya devam ediyor.

Berlin’de geçirdiği şekillendirici bir sürecin ardından şu anda Marsilya’da yaşayan Fellini Félin, hâlâ elektronik nabız ile hayalin, içe dönüş ile hareket arasındaki zıtlıkları keşfetmeyi sürdürüyor. 4 Ekim 2025’te Zorlu PSM %100 Studio’da gerçekleşecek bu unutulmaz performansı kaçırmayın!