FARKLI COĞRAFYALARIN BULUŞTUĞU İKİ DÜNYA: SANTI & TUĞÇE İLE MÜZİK ÜZERİNE BİR SOHBET

Kansas'ta başlayan bir hikâye, 30'dan fazla ülkeyi aşarak Berlin’de yeniden şekillendi. Santi & Tuğçe, kültürel farklılıkları birleştiren benzersiz müzikleriyle sahnede ve stüdyoda sınırları zorluyor. 21 Mart’ta PSM Loves2Dance etkinlikleri kapsamında %100 Studio’da gerçekleşecek performansları öncesinde, müzikten ilhama, teknolojiden yeni projelerine uzanan sohbetimizle onları daha yakından tanıyın.

Müzik yolculuğunuzun başlangıcından bahseder misiniz? Birlikte çalışmaya nasıl karar verdiniz ve sizi bir araya getiren şey ne oldu?

Santi & Tuğçe: Müzik yolculuğumuz, 2007 yılında Kansas Üniversitesi'nde öğrenciyken tanışmamızla başladı. Tanıştıktan bir hafta sonra ilk mini konserimizi verdik. O dönemlerde repertuvarımız, caz, bossa nova, samba, bolero ve tango klasiklerinden oluşuyordu. 2014 yılında tüm sözleri, besteleri ve prodüksiyonu bize ait olan 11 parçalık ilk albümümüz "Cíclico"yu yayımladık. Bu albüm, kendi müzikal kimliğimizi oluşturma yolunda attığımız bir dönüm noktası oldu. O zamandan bu yana yüzü aşkın parça ürettik, 30'dan fazla ülkede müziğimiz aracılığıyla pek çok sahnede yer aldık. Bu uzun yolculuğa geri dönüp baktığımızda, bizi bir araya getiren şeyin, ikimizin de müzikle dünyaya dokunma arzusu ve sınırları aşan bir dil yaratma isteği olduğunu söylemek mümkün.

Müzik tarzınızı nasıl tanımlarsınız ve bu tarzın evrimi hakkında neler söylemek istersiniz?

Santi & Tuğçe: Müziğimizi bir “tarz” olarak tanımlamak yerine, kendine has ve aynı zamanda evrensel bir anlatım biçimi ya da bir hikâye dili olarak görüyoruz. Farklı kültürel ve müzikal geleneklerin çeşitliliğinden beslenen, sürekli keşif ve yenilik arayışıyla gelişen zamansız ve sınırsız bir serüven diyebiliriz kısaca.

Farklı kültürel ve müzikal geleneklerden gelen bir ikili olarak, müziğinizdeki çeşitliliği nasıl birleştiriyorsunuz?

Santi & Tuğçe: Dünyanın iki çok farklı köşesinden geliyoruz—Santi, Paraguay’ın Asunción şehrinden, Tuğçe ise İstanbul’dan. İkimiz de 14 yıl boyunca ABD’nin farklı bölgelerinde yaşadık. 2017’den beri Berlin’de yaşıyoruz. 2014’ten bu yana müzik aracılığıyla dünyanın birçok farklı ülkesini deneyimleme şansı edindik. Sürekli yolda olmak, bizi ve müziğimizi yeni ve değişen etkilerle besliyor. Bu inişli çıkışlı değişim süreçlerini ve bize ilham veren farklı elementleri tutarlı ve özgün bir şekilde bir araya getirmek hep kolay olmuyor. Ancak zamanla, hayal gücümüzün bir parçası haline gelen bu çeşitli fikirler, stüdyoda çalışırken yeniden karşımıza çıkıyor ve müziğimize derinlik ve çok katmanlı bir yapı kazandırıyor.

Bir süre önce Berlin’e yerleşmeye karar verdiniz. Bu şehir, müziğinize nasıl bir etki yaptı?

Santi & Tuğçe: Berlin, oldukça dinamik, bir yandan puslu ve karanlık, bir yandan da rengârenk ve hayat dolu, farklı kültürlerin bir arada var olduğu bir şehir. Bu özellikleriyle, çok kültürlü, çok dilli ve çok renkli müziğimiz için ideal bir alan sunuyor. Elektronik müziğin köklü geçmişine ve yenilikçi sanat ortamına sahip bu şehir, bizim için bir ilham kaynağı, müziğimizi yeniden keşfetme cesareti veren bir yer.

Santi’nin müzik kompozisyonu ve bilgisayar bilimi üzerine olan eğitimi müziğinize nasıl bir katkı sağladı?

Tuğçe: Santi, uzun yıllar boyu hem müzik hem de bilgisayar mühendisliği üzerine yoğunlaşarak her iki alanda da derin bir bilgi ve beceri geliştirmiş bir bilim ve sanat insanı. Bilgisayar mühendisliği yanı sıra teknolojiye olan merakı, ses tasarımı ve prodüksiyonda yenilikçi yaklaşımlar geliştirmesine olanak tanıyor. Diğer yandan, geniş müziksel bilgisi ve algısı, bu teknik altyapıyı güçlü bir sanatsal ifade aracı haline getiriyor.

Tuğçe’nin caz vokali ve yaratıcı yazarlıkla ilgili eğitimlerini nasıl müziğinize entegre ediyorsunuz?

Santi: Tuğçe de aynı şekilde hem bilim hem sanat insanı. Caz vokali ve yaratıcı yazarlık yanı sıra, sosyokültürel psikoloji alanında doktora yapmış ve bu alanda tıpkı müzikte oldugu gibi dünya çapında dikkate değer bir çok başarıya imza atmış bir akademisyen. Bu farklı kimliklerimizin birleşimi, müzikal hayal gücümüzü geniş bir perspektiften besliyor. Dinleyicilerimize hem düşünsel hem duygusal düzeyde hitap eden bir dinleme deneyimi sunmamıza olanak tanıyor.

Şarkılarınızda sıkça dile getirilen temalar arasında aşk, ayrılık, eve dönüş gibi insanlık halleri var. Bu temaları işlerken hangi ilhamlardan besleniyorsunuz?

Santi & Tuğçe: Kişisel deneyim ve gözlemlerimizden, doğadan, hem içsel hem değişik coğrafyalara yaptığımız yolculuklardan, sinemadan, belgesellerden, bilim kurgudan, dünya edebiyatı ve mitolojisinden ilham alıyoruz. Şarkılarımızda hayata dair bir şeyler anlatırken, hayatı yeniden keşfetmeyi de arzuluyoruz.

Birçok büyük festivalde ve prestijli mekanlarda sahne aldınız. Bu deneyimlerinizi, özellikle dinleyici kitlesiyle olan etkileşiminizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Santi & Tuğçe: Canlı performanslarımız, dinleyicilerimizle doğrudan bağ kurduğumuz anlar. Her sahne, benzersiz bir enerjiye sahip ve bu enerji bize ilham veriyor. Dinleyicilerin katılımı ve duygusal tepkileri, müziğin birleştirici etkisini hissettiğimiz en özel anlar.

Dijital platformlarda milyonlarca kez dinlenmek, müziğinizin geniş bir kitleye ulaşması anlamına geliyor. Bu tür bir başarı sizi nasıl etkiliyor?

Santi & Tuğçe: Bize müziğin sınırları aşan bir güce sahip olduğunu gösteriyor. Dinleyicilerimizle kurduğumuz bu derin bağ bizi hem onurlandırıyor hem de daha fazla üretmek için motive ediyor.

Müzikleriniz, Netflix ve HBO gibi büyük platformlarda ve prestijli moda markalarıyla iş birliklerinde yer aldı. Bu tür projelerde yer almak sizin için ne anlama geliyor?

Santi & Tuğçe: Bu tarz projeler, müziğimizin farklı bağlamlarda anlam bulabildiğini ve yeni kitlelere ulaşabildiğini ifade ediyor. Sanatımızın global bir alanda kabul görmesi bizi mutlu ediyor.

Gelecekte müzik dünyasında neler yapmayı planlıyorsunuz? Yeni projeler ve olası iş birlikleriniz hakkında biraz detay verebilir misiniz?

Santi & Tuğçe: Yakın gelecekte yayınlamayı planladığımız iki farklı albüm projemiz var. Bu albümler, birbirinden farklı soundlar ve temaları işleyecek. Ayrıca, hem albüm sürecinde hem de konserlerde çeşitli sanatçılarla iş birliği yapmayı planlıyoruz. Bu yeni soundlara Zorlu Studio’daki konserimizde de yer vermeyi planlıyoruz.

21 Mart’ta %100 Studio’da sahne alacak olmanız heyecan verici bir haber. Bu konser için nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsunuz ve dinleyicilerinize nasıl bir deneyim sunmayı planlıyorsunuz?

Santi & Tuğçe: 21 Mart’ta %100 Studio’da sahne alacak olmak bizim için büyük bir heyecan ve mutluluk kaynağı. Bu özel konser için oldukça titiz ve yaratıcı bir hazırlık süreci geçiriyoruz. Repertuvarımızı hem dinleyicilerimizin yakından tanıdığı ve severek dinlediği parçalardan hem de üretim aşamasında olan yepyeni eserlerimizden oluşturuyoruz. Bu konserin her anını özel kılmak ve dinleyicilerimize kendilerini müziğin akışına bırakabilecekleri bir yolculuk sunmak için çalışıyoruz.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR