Hem oyuncu, hem yönetmen, çevirmen, hem de müzisyen olarak kariyerini sürdüren Tuğrul Tülek, sanat dünyasında farklı disiplinlerdeki performanslarıyla tanınır. 1999 yılında Uludağ Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünden mezun olduktan sonra tiyatroya adım atan Tülek, Anadolu Üniversitesi Tiyatro bölümünde konservatuvar eğitimi alarak oyunculuk yeteneğini geliştirdi. Polonya'da Akademia Teatralna im Aleksandra Zelwerowicza’da eğitim alan sanatçı, "Kürklü Merkür" ve "İki Kişilik Yaz" oyunlarındaki performanslarıyla önemli ödüller kazandı. Aynı zamanda müzikle de iç içe olan Tuğrul Tülek, YaDa adlı müzik grubunun kurucusu ve "Date Night Şarkıları" projesiyle sahnede seslendirdiği şarkılarla seyircisini buluşturuyor. Çok yönlülüğüyle bilinen sanatçıyla gerçekleştirdiğimiz röportajda, kariyerindeki çeşitliliği, müzikle olan bağını, projelerini, sahne alacağı Zorlu PSM touché akşamına dair planlarını keşfetmeye çalıştık.
Kariyerinde oyuncu, yönetmen, çevirmen ve müzisyen gibi farklı meslek dallarında pek çok farklı rol üstlendin. Afife Tiyatro Ödülü kazanan oyunculuk kariyerinden Zorlu PSM'de yer alan ve şehrin en gözde caz kulüplerinden biri olan touché sahnesine uzanan bu çeşitlilik, kendini ifade etme sürecinde sana hangi tatmin ve zenginlikleri sağlıyor?
Rutini hiç sevmeyen ve hemen sıkılıveren bir yapıya sahibim. Bu çeşitlilik biraz da ihtiyaçtan doğuyor aslında. Benim hayatta heyecanımı kaybetmemem için kendime yeni alanlar bulmam, yeni bir şeyler üretmem gerekiyor. Şu hayatta beni en çok mutlu eden şey hayalini kurduğum bir düşüncenin gerçeğe dönüşmesi ve sonucun tam da hayalimdeki gibi olması :) Bir de günlük hayatımda kendime oluşturduğum ve güven duyduğum bir çemberim var bu çemberin dışındaki ortamlarda kendimi çok rahat ve güvende hissetmem o yüzden sahnede olmak, sanki başka bir persona üzerinden hikayeler anlatmak beni hep özgürleştiren ve beni sakinleştiren bir deneyim olmuştur.
"Date Night Şarkıları" projesinin ortaya çıkma sürecini bizimle paylaşabilir misin? Bu projenin senin için özel bir anlamı var mı?
İyi bir müzik dinleyicisiyim, şarkı söylemeyi de seviyorum ve yıllar içinde söylemek istediğim çooook şarkı birikti. YaDa “garage band” mantığıyla ortaya çıkmış bir grup, kendine has bir tarzı var ve orada kendi şarkılarımızı söylemeyi tercih ediyoruz genelde. Dolayısıyla benim söylemeyi çok istediğim bazı caz şarkıları, klasikler ya da müzikal şarkılar için bir alan yaratmam ve bunun için bir fikir, bir proje oluşturmam gerekiyordu. Bildiğim tek bir şey vardı yola çıkarken : Bu sadece şarkı söylediğim bir gece olmayacaktı. Ben eğlendirmeyi çok seviyorum, beni izleyen, dinleyen seyircinin iyi, güzel, kaliteli zaman geçirmesi, hafiflemesi, salondan çıkarken ağzının kulaklarına varması benim için dünyaya bedel bir his. O yüzden bugüne kadar farklı alanlarda yaptığım pek çok fikri bir araya getirerek bir program tasarlamak istedim. Mutlaka bir konuğumun olduğu, bir dress code un belirlendiği, orada olanların kendilerini ayrıcalıklı hissedecekleri şık bir gece. Bu sebeple yıllardır oyunculuk sınıflarımda ya da oyun provalarında yaptığımız eğlenceli oyunları işin içine kattım, bir oyuna hazırlanır gibi hazırlandım, bu salt şarkıcı ya da oyuncu olduğum bir program değil “hikaye anlatıcısı” olduğum bir geceye dönüştü.”Date” tarafı işin şakası tabi ama ben olsam eşimle, dostumla, sevgilimle, partnerimle vs. mutlaka bir kere bir deneyimlemek isterdim böyle bir date gecesini :)
Date hikayeleri, faciaları ve zaferlerini paylaşmak, seyirciyle bu kadar samimi bir etkileşime geçmek seni nasıl etkiliyor? Anlık yapılan paylaşımlar sahne performansına nasıl yansıyor?
Seyircinin paylaşımı, katılımı “Date Night” ta çok önemli. Dolayısıyla size güvenmek ve samimiyetinizle rahatlamak durumundalar ki onlar da katkıda bulunsunlar. Bu karşılıklı bir duygudaşlık yaratıyor salonda ve bir süre sonra sahne ve seyir yeri bir bütün haline geliyor. Gecenin en başında diyorum zaten “Burada olan burada kalır” diye :)
Her biri farklı bir konsept ve hatta dress code'a sahip “Date Night Şarkıları” konsepti hakkında daha fazla bilgi verir misiniz? Bu konseptleri ve detayları nasıl oluşturuyorsunuz? touché'deki etkinliklerinizde bizi hangi sürprizler bekliyor?
Ağırladığım konuğumun seçtiği parçalar ve “persona”sı tabi ki her bir şovu kendine has bir geceye dönüştürüyor. Bir de ben her “Date Night” ta aynı şarkıları söylemiyorum, aynı oyunları oynamıyorum. Yine o gece benimle sahnede kim olacaksa ona göre de şekilleniyor her şey. Mesela 27 Ocak’ta Hatice Aslan’la birlikte sahnede olduk. Hatice’yle ne zaman bir davette bir eventte karşılaşsak mutlaka danslarla ve kahkahalarla devam ederiz geceye. Dolayısıyla son derece muzip, eğlenceli, yetişkinlere özgü, tam bir flört ve date gecelerine imza atacağımıza eminim :)
Müzikle dolu bu şık gecede sahne almak ve seyirciyle bu özel anları paylaşmak nasıl bir duygu?
İnsanı hafifleten, havalara uçuran, arada bir düşündükçe sırıtmama sebep olan bir duygu. İlk Date Night sonrasında seyircinin salonu terk etmemesi, çığlıklar ve alkışlarla bizi tekrar sahneye davet etmeleri, özgürce dans edip belki de başka bir yerde olamayacakları kadar rahat, fütursuz olmaları hayatım boyunca hep benimle kalacak anlar, duygular.
Repertuarında yer alan dünya müzik tarihinin romantik, klasik, aşk dolu ya da anti-romantik şarkılarını seçerken nelere dikkat ediyorsun? Senin için özel bir anlam taşıyan bir şarkı var mı?
Bir “Date Night” kurgusu yapıp ona göre seçtim ve sıraladım şarkıları. Yani her şey çok romantik başlıyor tabi ama “Date Night” ilerledikçe, herkes rahatladıkça şarkılar da daha “edepsiz” daha “ yetişkin” bir moda geçiyor. Böyle bir gecede yapmak istemediğim tek şey sadece romantik şarkılar söylemekti.Tam tersi bu geceyi eğlenceli, danslı ve yetişkin bir hale getirebilmek için “erotik” şarkılara doğru bir geçiş yapıyoruz bir süre sonra. Dolayısıyla benim için “özel” bir anlam taşımasındansa hikayeye nasıl hizmet ettiğine göre seçiyorum şarkıları.
Müzikle birlikte sahne performanslarını yönetirken, oyunculuk deneyimlerinin sana kattığı bir perspektif var mı?
Olmaz olur mu. Bir kere ne olursa olsun yaratmak zorunda olduğunuz bir “durum” var. Seyircinin rahatlamasını, gevşemesini istiyorsanız mutlaka samimi olmalı ve size güvenmelerini sağlamalısınız. Bir de benim yıllardır cebimde olan “öğretmenlik” tarafım var. O da ister istemez kalabalık grupları kontrol altına alabilme refleksimi geliştirdi. Hal böyle olunca hem yönetmenlikten hem de öğretmenlikten gelen alışkanlıklar işime yarıyor tabi.
Kariyerinde hem oyuncu, hem yönetmen, çevirmen, hem de müzisyen olarak birçok farklı rolü üstlendin. Bu farklı meslek dallarında kendini ifade etmek sana nasıl bir tatmin ve zenginlik sağlıyor?
Hayallerini gerçekleştirebilmek müthiş bir lüks ve tatmin duygusu yaratıyor insanda. Daha çok yeni başladığımız bir proje ama inanıyorum ki etkisi ömür boyu kalacak bende.
Her konserde sürpriz konuklarla seyirci karşısına çıktığın Date Night Şarkıları'nın seyircide bıraktığı izlenimleri ve bu projede öne çıkan unutulmaz bir anını paylaşabilir misin?
İlk “Date Night”ın en unutulmaz anı bence “Boşluk Doldurmaca” oyunuydu. Salondaki enerji o kadar güzeldi herkes o kadar çok kahkaha atıp birbiriyle konuşuyordu ki. Gece başladığında birbirini tanımayan insanlar gecenin sonuna doğru kocaman, şahane bir ekibe dönüşmüştü. Üstelik cevaplar da hiç beklemediğim kadar cesurdu. Dolayısıyla benim de en çok eğlendiğim an orası olabilir :)
Bu projenin dışında gelecekte hayal ettiğin başka sahne projeleri veya müzikal iş birlikleri var mı? Seni başka alanlarda görecek miyiz?
Bu sene tiyatroda yönetmenlik senem. 3 proje var arka arkaya çalışacağım. Biri çıktı, ikinci oyuna başladım Mart’ta da bir diğer oyunu yöneteceğim ve bu sene tiyatro defterini böylece kapatacağım ama benim uzun zamandır hayalini kurduğum bir “Rock Müzikali” projesi var. YaDa nın şarkılarının bir kısmı ve yepyeni şarkılarla oluşturulacak bir repertuar ve hikayesiyle kağıt üstünde epeydir çalıştığım bir proje. Belki seneye onunla ilgili harekete geçeriz. Bakalım bizi neler bekliyor. Bir diğer hayalim de “Date Night” ın büyümesi ve bir “Burlesque Show” a dönüşmesi. Neden olmasın? :)
Eğitim alanında önemli bir değişiklik yaparak İngilizce öğretmenliği yerine tiyatro eğitimine yönelme kararını nasıl aldın ve bu değişiklik seni nasıl etkiledi?
Kafamda hiçbir zaman İngilizce Öğretmenliği yoktu, hep tiyatrocu, oyuncu olmak istemiştim ama ailemin o zamanki durumunda oyunculuk eğitimi almam bir lüks olarak görüldüğü için mecburen İngilizce Öğretmenliği bölümüne girdim ve orayı bitirdim. Yani aynı zamanda İngilizce Öğretmenliği de yapabilirim ki bir süre, İstanbul’a ilk geldiğim zamanlar hayatımı kurana kadar yaptım da. Hatta öncesinde konservatuar okurken de kendi okulumu kendim karşıladım İngilizce öğretmenliği yaparak. Dolayısıyla istediğim hayatı, bağımsız bir şekilde kurabilmem için bana çok yardımcı oldu öğretmenlik.
Oyunculuk, müzisyenlik, yönetmenlik gibi farklı sanatsal alanlarda kendini ifade etmenin sana kattığı kişisel bir perspektif var mı? Hangi sanat formunu daha çok seviyorsun ve neden?
Uzun yıllar boyunca sahnede farklı durumlarda ve duygularda karakterleri canlandırmak benim de kendimi daha iyi tanımama ve duygularımla ilgili konuşabilen bir adam olmama sebep oldu ki bizim gibi duyguların, travmaların hasır altı edildiği bir coğrafyada bunu yapabildiğim ve bu kafaya geldiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Öte yandan sanatın farklı disiplinlerinin birbirini hep beslediğine inanırım o yüzden bir oyun çalışırken, yazarken ya da şarkı yaparken zaman zaman başka bir alanda üretilmiş bir eser, bir filmden bir an, bir kitaptan bir sözcük mutlaka yardımcı olur bana ama n’olursa olsun müzik benim için her zaman bir adım önde durur :)