ŞAHİKA TEKAND İLE TİYATRO, TOPLUM VE VAROLUŞ ÜZERİNE

Türk tiyatro ve sinemasının öncü isimlerinden biri olan Şahika Tekand, sanat kariyeri boyunca derin düşünce, toplumsal eleştiri ve sanatın evrenselliği üzerine yoğunlaşmış bir sanatçı olarak ön plana çıkmaktadır. Kendi yazdığı ve yönettiği birbirinden etkileyici oyunlarla sanatseverleri buluşturan Tekand, son eseri "10 Adımda Unutmak - Anti Prometheus" ile seyircileri Turkcell Platinum Sahnesi’nde ağırlıyor. Oyun, bireysel küçük dünyalara sıkışmış, umutları ve projeleri kısa vadeli kazanımlara feda etmiş çağdaş insanın traji-komik öyküsünü konu alıyor. Prometheus temasını işleyerek çağdaş insanın varoluşsal durumunu ironik bir bakış açısıyla ele alan Şahika Tekand, sahneleme ve oyunculuk yöntemiyle de dikkat çekiyor. Işıktan dekora, müzikaliteden sahne düzenine kadar her detayın düşündürücü bir anlam taşıdığı bu oyun, toplumsal sorunlara ayna tutmayı hedefliyor. Bu röportajla Şahika Tekand ile Anti Prometheus'un yaratım sürecinden, tiyatro ve toplum ilişkisine, sahneleme ve oyunculuk yönteminden, sanat kariyerinin kilometre taşlarına kadar birçok konuda derinlemesine bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu röportajın kapılarını birlikte aralayalım ve sanatın derinliklerine dair keyifli bir yolculuğa çıkalım.

"10 Adımda Unutmak - Anti Prometheus" oyununun temel teması nedir ve seyircilere ne tür bir deneyim sunmayı hedefliyorsunuz?

Şahika Tekand: Oyun, insanlığa ateşi armağan ederek Zeus’a karşı çıkma ve kendisini feda etme cesaretini gösteren Prometheus’un insanlığa verdiği ateşle, yani bilgi ve yapabilirlikle ne yaptığının, bunu nasıl kullandığının tartışıldığı, yorumlandığı bir öykü çerçevesinde gerçekleşiyor. Böyle olunca temel teması için de sahip olunanların esiri olmak şeklinde ifade edilebilir.

Doğrusunu isterseniz, bu oyunla da seyirciyi eğlenceli bir keşif sürecine ve adeta bir sirk gösterisine davet ediyoruz. Düşünmek ve eğlenmenin birbirinin önünde engel olmadığını birlikte deneyimlediğimiz eğlenceli bir bir saat yaşatmayı amaçlıyoruz.

Prometheus temasının ironik bir şekilde işlendiği oyununuzda, bu mitolojik hikayeden esinlenme süreciniz nasıl oldu? Prometheus'un ateşi insanlığa armağan etmesine karşı çıkan karakterleri kullanarak nasıl bir anlatım oluşturdunuz?

Şahika Tekand: Ben oyunu ilk olarak “Promethiade” Türkiye (İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti) , Almanya (Ruhr 2010 Avrupa Kültür Başkenti) ve Yunanistan’ın (Atina&Epidaurus Festivali) içinde olduğu ve Kuzey Ren Westfalya Eyaleti Entegrasyon Bakanı Armin Laschet tarafından desteklenen geniş kapsamlı, uluslararası bir proje için yazdım ve yönettim.

Proje kapsamında her ülkeden bir tiyatro topluluğunun katılımıyla “Zincire Vurulmuş Prometheus” adlı oyunun konsepti çerçevesinde 3 ortak prodüksiyon gerçekleştirilmişti. Promethiade’nin merkezinde, Avrupa kültürünün kurucusu kabul edilen Prometheus, mitolojik bir figür olarak yer almaktadır. Proje kapsamında Almanya’dan, Yunanistan’dan ve Türkiye’den olmak üzere üç tiyatronun iki dilli/bilingual gösterimleriyle, bu gösterimler çerçevesinde planlanan bir dizi etkinlik yer almıştı. Yunanistan’dan Attis Tiyatrosu’nun ve Almanya’dan Rimini Protokoll’un yer aldığı projeye Türkiye, Studio Oyuncuları kadrosu va Alman oyuncuların yer aldığı iki dilli bir oyun olarak yazıp yönettiğim“10 Adımda Unutmak (Anti-Prometheus)” adlı oyunla katılmıştı. Kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Zollverein Vakfı tarafından prodüksiyonu üstlenilen ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın desteklediği oyunun gösterimleri, Atina, Istanbul ve Essen’de gerçekleştirilmişti. Türk,iye’da sadece dört kere oynanmış olan bu oyunu, 2024 yılında yeniden ele alınce oyunun aslında ne kadar zamanından önce yazılmış bir oyun olduğunu farketmek benim için şaşırtıcı oldu. Çıkış noktası Prometheus olmasına karşın bizim oyunumuzda Prometheus sadece bir kere adı anılarak varoluyor. Çünkü ben oyunu, tümüyle özgün, çağdaş bir oyun olarak yazdım ve sahneledim.

"10 Adımda Unutmak - Anti Prometheus"un yanı sıra daha önce yönettiğiniz diğer oyunlarda da toplumsal temaları işlediniz. Bu temaları seçme ve işleme sürecinizdeki düşünsel yaklaşımınız nedir?

Şahika Tekand: Ben hayattan, dünyada olup bitenden tümüyle memnun bir insanın sanat üretebileceğini düşünmüyorum. Sanat varlığı gereği hayata muhaliftir zaten. Bütün olup bitenin içinde yaşayıp, deneyimleyip, tanıklık edip bunlar hakkında hissetmemek ve düşünmemek mümkün değil. İşte bütün o temalar bu nedenle kendiliklerinden kağıda dökülüyor, sahneye geliyor adeta. Ben özellikle seçiyormuşum gibi bile gelmiyor. Ancak bunları ifade edebilmek için yüksek teatral bir biçim yaratma arayışından hiç vazgeçmemiş olmak, benim inat noktam.

Oyununuzda, çağdaş insanın traji-komik öyküsünü anlatarak toplumsal sorunlara dikkat çekiyorsunuz. Bu konuyu işlerken hangi temel mesajları iletmeyi amaçlıyorsunuz?

Şahika Tekand: Sanırım yapmaya çalıştığımız şeye daha çok hiçbir mesaj iletme kaygısı taşımadan, seyirciye çok eğlenirken kendi gerçekliğinin farkına varmak ve hem oyun sürecinden hem de farkındalıktan haz alarak belki de ağlanacak haline gülerek yeniden değerlendirme şansı sağlamak denebilir .

Oyunlarınızı yönetirken ve yazarken, sahneleme ve oyunculuk yönteminizde hangi unsurları öne çıkarıyorsunuz? Seyirciyle etkileşim kurma ve düşündürme sürecinde nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz?

Şahika Tekand: Benim oyunlarım adeta bir ‘game’ dir. Teatral olanı bu ‘game’ taşır. O nedenle seyirciyle tam ‘şimdiki zaman’da tümüyle gerçek bir ilişki kurarak ve oyunun artistik dilini ‘game’in kuralları üzerinden seyirci ile bütün şeffaflığıyla paylaşarak seyir yeri ve oyun alanının birlikte deneyimledikleri yeni bir ‘şimdiki zaman gerçekliği’ yaratmayı amaçlar.

"10 Adımda Unutmak - Anti Prometheus"un müzikalitesi ve sahne düzeni hakkında neler söyleyebilirsiniz? Oyuncuların bu zorlu koşullara nasıl adapte olduğunu görmek izleyici için nasıl bir deneyim olacak?

Şahika Tekand: Benim sahneleme yöntemime ve oyunlarıma aşina olanlara hiç yabancı gelmeyecek, hareketin dilin müziğine, dilin müziğinin de harekete tercüme edildiği bir yapı varediliyor oyunda. Bizim oyuncularımızın tümü, birer sanatçı olarak donanarak yetişmiş olmalarının yanısıra aynı zamanda birer sporcu, birer müzisyen olarak da kendilerini donatırlar. O nedenle oyunun koşullarının zorlu olması onlar için her zaman birer eğlence kaynağıdır. Onlar oyunu oynarken çok eğlendikleri için seyircinin eğlenmesi de mümkün olur ve oyuncular bu hazlarını seyirciyle de olanca açıklık ve dürüstlükleriyle paylaşırlar.

1988'de Studio adı altında oyunculuk stüdyonuzu kurdunuz. Ve sanıyorum 1990 yılı itibariyle kendi yönteminizi geliştirdiniz. Sahneleme ve oyunculuk yönteminizle ilgili uzun yıllara yayılan çalışmalarınızın, deneyimlerinizin aracılığıyla geliştirdiğinizi düşündüğümüz yönteminiz hakkında biraz konuşabilir miyiz? “Performatif Sahneleme ve Oyunculuk Yöntemi” adını verdiğiniz bu yönteminizi geliştirirken hangi deneyimlerinizden ilham aldınız?

Şahika Tekand: Aslında böyle bir yöntemin ortaya çıkması ve yıllar içinde olgunlaşması, benim çağın gereklerine uygun olarak, seyir yerine dürüstçe ulaşacak bir anlatım biçimi arayışımdan kaynaklandı. Değişen dünya, yeni anlatım biçimlerini de zorunlu kılıyor. O nedenle tam da içinde yaşadığımız koşullardan. değişen dünyadan ve tabii değişen seyir algısından bağımsız düşünülemeyecek birşeydir oyun kurma, sahneleme ve oynama süreci. Performatif Sahneleme ve yunculuk Yöntemi de tam olarak,bugünün koşullarının canlı gösterisinin ne olabileceği sorunundan ilham alınarak ortaya çıktı.

Oidipus Üçlemesi için “Studio Oyuncuları’nın Performatif Sahneleme ve Oyunculuk Yöntemi’nin ilkelerinin olgunluğa ulaştığı bir prodüksiyonlar dizisi” deniyor. Oidipus Üçlemesi’nden önceki bazı oyunların da bu gelişmeye aracı olduğu söyleniyor. Peki siz bu süreci ve benzetmeyi nasıl yorumlarsınız?

Şahika Tekand: Doğrusu bana da doğru gelen bir değerlendirme olur bu. İlk özgün oyunumuz ‘Gergedanlaşma’ belki de yöntemin temel taşlarının atıldığı oyundur ama Üçleme, gerçekten bizler için de yaptığımızın , izlemekte kuşku duymamız gerekmeyecek doğru bir yol olduğunu bizlere de yaşatan oyunlar oldu, uluslararası anlamda da yöntemin hem artistik hem de akademik anlamda dikkat çekmesine ve bir nirengi taşı olarak çağdaş tiyatro tartışmalarının önemli odak noktalarından biri haline gelmesine vesile oldu.

Tiyatro oyunlarında ve sinema filmlerinde oynadınız. Yönetmenlik ile oyunculuk arasında nasıl bir fark var sizce? Kendinizi daha çok oyunculuk yaparken mi görmeyi seviyorsunuz yoksa yönetmen olarak mı?

Şahika Tekand: Oyunculuk benim ilk göz ağrım ve asla vazgeçemeyeceğim tutkum. Ancak onun kadar tutkuyla oyun kurmayı ve yönetmeyi seviyorum. Oyunculuk beni yönetmen ve oyun yazarı yapan asıl kaynak. Aralarındaki temel fark ise yönetmen bütün olup bitecekler için olup bitebilme koşullarını yaratırken. oyuncu da bunların olup bitmesini gerçekleştirendir. O nedenle ben, bu ikisinin biri olmadan diğerinin olamayacağı bir ortak varoluş biçimi olduğunu düşünüyorum.

Pandemi döneminden sonra özellikle son bir yıldır tiyatro dikkat çekici bir şekilde yükselişe geçti. Büyük ilgi gören oyunlara, seyircilerin ilgisi, bilet bulunamayan oyunlar… Bu konudaki görüşünüzü alabilir miyiz?

Şahika Tekand: Pandeminin başlarında tiyatronun artık ölü bir sanat disiplini olduğunu büyük bir coşkuyla iddia edenler ve hemen bu yolda varoluşlarını mümkün kılmak için eteklerinde ziller çalarak dijitale yönelen tiyatrocular oldu. Ama her zaman olduğu gibi canlı olan, topluca paylaşılan ve şimdiki zaman gerçekliğine kendisini teslim ederek ‘hayat’ı savunan tiyatro sanatı, bu dönemi de ardında bırakarak yükselişe geçti. Pandemide belki de hepimizin farkına vardığı şey, birbirimize, birlikteliklere ne kadar ihtiyacımız olduğunu istesek de reddedemeyeceğimiz gerçeği oldu. ‘insan’ ve ‘hayat’ yerine başka hiçbir şeyi koyamayacağımız şeylerdir. Tiyatro, bunları temsil eder. Kullanılan medya, yapay zeka, Teknik gelişmeler arttıkça canlı olan iyice değerli hale gelecek. Yani bazılarının iddia ettiği gibi yok olmak şöyle dursun, yaşamsal bir ihtiyaca dönüşecek. Belki küçülecek, belki yaygınlığını kaybedecek ama kesinlikle devam edecek.

Gelecek projeleriniz hakkında bize biraz bilgi verir misiniz? Şu anda üzerinde çalıştığınız veya hayal ettiğiniz projeler nelerdir?

Şahika Tekand: Önümüzdeki sezon On Adımda Unutmak devam ederken, sezon başında yine benim yazıp yönettiğim ve Studio Oyuncuları’nın oynayacağı yeni oyunumuz sanırım festivalde premiere yaparak başlayacak. Bunların yanında pandemi nedeniyle sadece üç kere sahneleyebildiğimiz İo oyunumuzu yeniden sahneleyeceğiz.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR