TECHNO, ACID VE TRANCE DALGALARINI İSTANBUL’A TAŞIYAN ANETHA İLE RÖPORTAJ

Fransa’nın önde gelen DJ ve prodüktörlerinden Anetha; binlerce global mekan ve festival performansının ardından şimdi de %100 Müzik Sunar: Yousuke Yukimatsu etkinliği kapsamında ilk kez Türkiye’de sahne almaya hazırlanıyor! Yapım şirketine, kariyerine, 2024 Mart ayında buluştuğumuz albümü Mothearth’e ve gelecek planlarına dair sorularımı cevaplayan Anetha, aynı zamanda İstanbul performansı için de oldukça heyecanlı! Anetha performanslarında tek bir janra bağlı kalmadan; hızlı BPM’leri (Her zaman da değil tabii.) ve akılda kalıcı, çarpıcı melodileriyle oldukça öne çıkan bir isim. Moda dünyasıyla da yakın ilişkileri bulunan sanatçı birçok global moda evine de performanslarındaki kombinleriyle görünürlük sağlıyor. Keyifli okumalar!

Soru 1 – Anetha, röportaj teklifimi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim! Benim için büyük bir onur ve sonunda gerçekleşen bir an! Setlerini ve prodüksiyonlarını yıllardır takip ediyorum; müziğinde hep hipnotik, dinamik ve sürprizli bir enerji var. Şu anki yaratıcı ruh hâlini tek kelimeyle özetlesen, ne olurdu?

Belki de “açıklık”. Sürekli yeni seslere, yeni iş birliklerine, yeni performans biçimlerine kapılar açıyormuşum gibi hissediyorum. Kendimi tekrar etmek istemiyorum. Sürekli ilerlemek, öğrenmek ve hem kendimi hem de beni takip edenleri şaşırtmak istiyorum.

Soru 2 – Seni ilk kez Candy From Strangers ile keşfetmiştim ve o günden beri en sevdiğim DJ/prodüktör oldun! O zamandan son single’ına (Watch Us Glow) kadar prodüksiyon tekniğinde ne gibi değişimler oldu? Trendleri takip ederek mi üretiyorsun? Ve stüdyoda süreç nasıl işliyor, mükemmeliyetçi misin yoksa “akışa bırak” tarzında mı çalışıyorsun?

Candy From Strangers’ı yaptığım dönemde hâlâ çok deneysel bir evredeydim, kendi sesimi bulmaya çalışıyor, ekipmanlarla dokularla oynuyor, Kopenhag sahnesinin tazeliğinden ilham alıyordum. Watch Us Glow ile süreç çok daha olgunlaştı. Geçen yıl ilk albümüm üzerinde çalışmak da bana çok şey kattı: Artık hangi duygusal yöne gitmek istediğimi biliyorum, yapı, boşluk ve hikâye anlatımı üzerine çok daha dikkatli düşünüyorum.

Trendleri takip ettiğimi söyleyemem — olup bitenleri elbette dinliyorum ve tamamen etkilenmediğimi iddia edemem, ama hedefim her zaman sesi biraz daha ileri taşımak, dinleyiciyi şaşırtmak ve içine biraz “Anetha dokunuşu” katmak. :)

Stüdyoda hem mükemmeliyetçi hem de akışa bırakmaya yakın biriyim diyebilirim; fikirleri hızlı ve sezgisel şekilde ortaya çıkarırım ama sonra onları canlı ve tutarlı hissedene kadar çok fazla zaman harcarım. Spontanlığı öldürmemeye çalışırım, özellikle de başka sanatçılarla iş birliği yaparken. En iyi parçalar çoğu zaman fazla düşünmeyi bıraktığımızda ortaya çıkıyor ^^

Soru 3 – Bence endüstrideki konumun efsanevi Boiler Room Londra setinle bambaşka bir seviyeye taşındı. O set benim de favorim; özellikle Olmec Heads – Lift Off ve Alex Wilcox ile yaptığın Paris, Texas’ı duyduğumda aklımı kaybetmiştim! Bu üç Boiler Room performansı kariyerini, müziğini ve tarzını nasıl etkiledi?

Amsterdam’daki ilk Boiler Room performansım bir dönüm noktasıydı. Beklediğimden çok daha fazla insana ulaştı. Ama sayılardan öte, odadaki atmosfer çok özeldi: çok ham, çok yoğun. Diğer iki performans farklı hisler taşıyordu. Barcelona benim için özellikle önemliydi çünkü aynı zamanda bir Mama Told Ya showcase’iydi ve label’ımı, ekibimi yanımda götürebildiğim için gururluydum.

Soru 4 – Mama Told Ya’nın estetiğini ve vizyonunu çok seviyorum, verdiği mesajlar da çok etkileyici. Özellikle Mothearth ve Body Changes Are Natural. Label’ın mesajı ve amacı nedir, biraz bahseder misin? Ayrıca gelecek planları neler: yeni derleme albümler, showcase’ler, merch’ler var mı planda?

Yakından bakarsanız, neredeyse tüm çıkışlarımız bir ebeveyn sözünü başlık olarak taşıyor: Her zaman bir çözüm vardır, Ağlamak sorun değil, Büyümek için acele etme… Mama Told Ya, hepimizin içindeki çocuğa hitap ediyor — meraklı, oyuncu ve saf kalmamızı hatırlatıyor. Ayrıca label tamamen iş birlikleri üzerine kurulu, hem müzikal hem de global anlamda. Bu benim için en başından beri önemliydi.

Gelecek planlarına gelirsek, Eylül’de Mac Declos’un yeni albümü MTY-013 « Nothing Stands Still » çıkıyor. Şimdiden gelecek yıl için birkaç sanatçıyla da iletişim halindeyiz. Belki bir gün Mama Told Ya festivaline de hayat verebiliriz ama bunu özel kılmak istediğimiz için acele etmiyoruz. 2026, yenilenme yılı olacak gibi görünüyor ve şu an birçok heyecan verici fırsatı araştırıyoruz. :)

Soru 5 –Yeni A/V şovun Exhibit ile sektördeki yerini iyice belirledin. Ve biliyorsun şu an A/V şovlar çok yükselişte. Exhibit bu rekabetçi dönemde nasıl ayrışıyor, onu diğerlerinden farklı kılan ne? Ayrıca A/V şovların geleceğini nasıl görüyorsun? (Dour performansın da harikaydı!)

Exhibit çok kişisel bir proje. “Kendimden daha fazlasını göstermek istiyorum” dediğimde gerçekten bunu kastetmiştim. Kadınlık, kendi içimdeki çocuk, ekolojik kriz, şöhret, mizojini gibi taşıdığım konuları işliyor. FEMUR ve diğer sanatçılarla çalışmak şova sinematik, sürükleyici bir his kattı. Benim için onu özel kılan şey, “müzik + görseller” olarak üst üste konulmamış olması, ikisi arasında gerçek bir diyalog kurmamız ve baştan öyle inşa etmemizdi.

A/V şovlar elektronik müzikte giderek daha büyük bir hale geliyor, ama bana göre geleceği onları daha büyük ya da daha gürültülü yapmakta değil; daha keskin, daha anlamlı kılmakta. Femur’la çalışmamın nedeni de bu: o sadece görsel yapan biri değil, çok özgün ve kişisel şovlar üreten gerçek bir sanatçı. Bu, büyük bir fark yaratıyor.

Soru 6 – Dünyanın en ikonik kulüplerinde çaldın — underground karanlık mekânlardan devasa açık hava sahnelerine. DJ’liğe bakışını tamamen değiştiren bir geceyi bizimle paylaşır mısın? Belki de kabinden çıkarken “işte bu yüzden yapıyorum” dediğin bir an?

Yaklaşık 10 yıl önce Paris’te Concrete’te Peter Van Hoesen’i uzun bir setle izlediğimi hatırlıyorum. Orada yarattığı atmosfer çılgıncaydı ve kariyerimde bana çok ilham verdi.

Kendi deneyimim açısından kesinlikle ilk Berghain setim diyebilirim: enerji inanılmazdı ve ilk kez bir setin insanları birbirine bağlama gücünü hissettim. O gece bana DJ’liğin sadece plak çalmak değil, ortak bir duygusal yolculuk yaratmak olduğunu öğretti. O dönem için büyük bir hedefti ve aynı zamanda bir dönüm noktasıydı: “performans”tan çok “hikâye anlatımı” üzerine düşünmeye başladım.

Son dönemde Bassiani’deki setlerim de benzer şekilde çok özel hissettirdi.

Soru 7 – UFO95, Vel, ABSL gibi çok farklı isimlerle iş birliği yaptın ve bu parçalar enerji dolu, duygusal bir akışa sahip. Şu an hayalindeki iş birliği listende kimler var?

Rosalía, Sevdaliza, Funk Tribu, Underworld, Oklou ile başlamak isterdim. Kim bilir, belki bazıları şimdiden yolda? :)

Soru 8 – Mothearth’a geri dönelim; “Let Me D&B” beni inanılmaz şaşırttı — iyi anlamda! Daha önce senden böyle bir şey duymamıştım. Bu tek seferlik bir deneme miydi yoksa farklı türlere de açılacağının sinyali mi? Ve genel olarak albümle vermek istediğin ana mesaj neydi?

Aslında ikisi de. Daha önce hiç D&B yapmamıştım, bu yüzden eğlenceli bir denemeydi ama aynı zamanda bir ifade biçimiydi: Tek bir kutuda sıkışmak istemiyorum. Techno, trance, breaks, drum & bass, ambient, hyperpop… Hepsi bana ilham veriyor ve hepsiyle oynamak istiyorum. Albümün çok eklektik olmasını, bir post-club havası taşımasını istedim, bu yüzden elektronik müziğin farklı spektrumlarını temsil eden parçalar üretmeye çalıştım.

Mothearth aynı zamanda çok kişisel bir andı: yeni anne olmuştum ve doğayla hep güçlü bir bağım vardı. Bunların hepsi bir araya geldi. Albüm, değerlerin tersine çevrildiği, kadınsılığın öncülük ettiği bir dünya vizyonum. Doğaya ve kadınlara daha çok kulak verdiğimiz bir dünyayı umuyorum.

Soru 9 – Stüdyoda ya da sahnede olmadığında, müziğine ilham veren tamamen müzik dışı şeyler neler? Bir film, bir tablo, bir şehir ya da gece yarısı yapılan rastgele bir sohbet olabilir.

Kesinlikle mimarlık. Eğitimini aldım ve hâlâ tasarımlardaki ritim ve desenleri, müzikte gördüğüm şekilde görüyorum. Yapılar, katmanlar, boşluk ile doluluk arasındaki kontrast… Moda da çok ilham veriyor. Malzemelerin birbiriyle etkileşimi, bir kıyafetin hissettirdiği şey, aslında sesten çok da farklı değil.

Soru 10 – Moda konusunda da çok iyi olduğunu görüyoruz. Favori markaların hangileri (ilk sırada Marine Serre var bence, haha!)? Sence modanın DJ’likteki rolü nedir? Senin için bir öncelik gibi görünüyor.

Marine Serre kesinlikle favorilerimden: futuristik ama hâlâ insana yakın ve organik. Ottolinger, Rombaut, Diesel, Rick Owens’ı da çok seviyorum. Moda benim için yüzeysel değil; kimliğin bir parçası, müziğin ötesinde bütün bir evren kurmanın parçası. Sahnedeyken giydiklerim, paylaşmak istediğim enerjiyi taşıyabiliyor.

Soru 11 – Bu İstanbul’daki ilk performansın olacak, pandemide iptal olanı hâlâ hatırlıyorum. Seyirci ne beklemeli? Heyecanlı mısın? (Biz çok heyecanlıyız!)

Çok heyecanlıyım! Uzun süredir bana uygun şovu bulmak için çalışıyorduk ve sonunda bulmuş gibiyiz. Yousuke ile aynı sahneyi paylaşmak kesinlikle harika olacak. Geçen yıl Tokyo’daki Vent’te birlikte çaldık ve çok güzel bir geceydi. :)

Açıkçası ne bekleyeceğimi tam bilmiyorum ve bunu fazla düşünmek de istemiyorum, ama şunu söyleyebilirim: çok fazla enerji ve ateş getiriyorum. Büyük, yenilikçi parçalar, benim alışıldık derin, yankılı, karanlık bir dokuya sahip; hipnotik, içeri çeken, tek yönlü bir tünelde yolculuk ediyormuş hissi veren trance dokulu technom, biraz klasikler, biraz da yeni sürprizler… Kalabalığı çılgına çevirmek ve unutulmaz bir gece yaşatmak istiyorum. İstanbul, hazır ol!

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR