POP PUNK’IN YIKILMAYAN KALESİ SECOND’IN KARİYERİNE YOLCULUK

Türkçe pop punk sahnesinin köklü gruplarından Second'ın kurucusu Özgün Semerci ile müzikal yolculukları, sahne performansları ve yeni projeleri hakkında samimi bir sohbet gerçekleştirdiğimiz bu röportajda, hem grubun geçmişini hem de geleceğe dair planlarını keşfedeceksiniz. Second ile müziğe ve punk rock’a dair merak edilen her şey bu röportajda!

-2013-2022 yılları arasında uzun bir ara verdiniz ve bu dönemi 'nadasa yatmak' olarak tanımladınız. Bu süreç size nasıl bir yenilenme sağladı, müziğinize nasıl etki etti ve sahnelere geri dönmek sizin için nasıl bir his uyandırdı?

Müziğe ara vermek gibi olmadı aslında ama herkes kendi solo veya başka grup projeleriyle ilgilendi. Ama punk rock müzik kaydetme ve performans verme bizim için belki de olması gerektiğinden daha ciddi ve yorucu bir iş. Çok fazla hayalimiz var, çok fazla bilgimiz var bu janr özelinde. O yüzden bazen biraz ağırdan alabiliyoruz.

-Müziğinizi dijital platformlara taşımanız bir süre aldı. Spotify’da şarkılarınızın yer alması sonrası dinleyici kitlenizde ve dinlenme oranlarınızda nasıl bir değişim gözlemlediniz?

Grubun dijital materyallerinin paylaşımını çok uzun süre bizi dinleyenlere bıraktık. Resmi bir kanalımız yoktu. Bu süreçte şarkılarımızın ne kadar sevildiğini, yılların şarkılara çok iyi davrandığını ve organik bir biçimde paylaşıldığını görmek gerçekten çok mutluluk vericiydi. Dinlenme oranlarımız tabi ki arttı ama bizim asıl ilgilendiğimiz rakamlar dinlenme rakamları değil, konsere gelen insanların sayısı ve niteliği. Şu an çaldığımız her konserde her şarkımızı bir ağızdan söyleyen bir kitleye çalıyoruz. Onlara bayılıyoruz.

-1999’dan bu yana müziğinizi icra ediyorsunuz. Türkiye’de punk rock müziğin evrimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Türk punk sahnesi şu an nerede?

Bu mevzu uzun yıllar üzerine çok kafa yorduğumuz bir konuydu. Türkçe punk sahnesi ne olur, nasıl gelişir vs. Yeni yeni anlıyoruz aslında böyle bir sahne tam olarak yok. Punk rock seven kişiler var ve sayıca çok da fazla değiller. Belki de böyle daha güzel. Herkesin birbirine sevdiği bir arkadaşıymış gibi baktığı, onu kolladığı, ter içinde kalarak dans ettiği ve eğlendiği konserler verebiliyoruz.

-Pop punk ve Türkçe punk rock sahnesinde şarkılarınızla topluma ne gibi mesajlar vermek istiyorsunuz? Müzikal temalarınızda en çok hangi konulara odaklanıyorsunuz?

Şarkıların kendi içinde bir evreni olmasına gayret ediyoruz. Kendi dili ve sembolik anlatımları olan şarkılar yapmak zor ve iddialı bir çaba ama yolumuzdan ve arayışlarımızdan mutluyum. “Şarkı konusu” belki çok keskin bir kavram olur ama işlediğimiz veya işlemeye çalıştığımız ruh hali mücadeleci bir ruhiye. Mücadeleyi öven, sadece sitem etmeyen aynı zamanda mücadeleye çeken bir ruhu olsun istediğimiz sular buralar. Evet şimdi düştün ama kalkabilirsin diyebilmek dedirtebilmek çok anlamlı geliyor. Second’ın şarkılarında iyiliğe ve enerjiye övgüden başka bir şey bulabilmeniz çok zor.

-Punk rock’ın efsanevi isimlerinden NOFX, Yellowcard ve MxPx ile sahne alma deneyimi nasıldı? Bu büyük isimlerle sahne almak müziğinize nasıl bir etki bıraktı?

Çok çok çok şey öğrendik. Neyi ciddiye almamız, neyi almamamız gerektiği konusunda çok keskin değişimlere uğradık.

-Genç dinleyicilerinizin size olan ilgisi günden güne giderek artıyor. Konserlerinizde sahneye genç izleyicileri davet edip onlarla birlikte performans sergiliyorsunuz. Onlar için sahneye çıkma fırsatları sunarak ilham vermek önemli bir adım. Bunu neden önemsiyorsunuz? Bu gelenek nasıl başladı ve bu anlar size ne hissettiriyor?

Bu aslında “Sen de yapabilirsin” demenin kısa bir yolu. Billy Joe Armstrong’un sahneye seyircilerden şarkıyı bilen birilerini çıkardığını görünce çok etkilenmiştim. Biz bu hikayeye ufak bir ekleme yaparak hiç gitar çalmayı bilmeyen, eline gitar almamış genelde kadın seyircilerimizden konukları davet ediyoruz. Ve onlardan bir grup kurma sözü alıyoruz. Söylemi keskin kadın grupları olmadan punk rock hikayesi boş bir tenekeye benziyor. Biz mesela Second’ı kurarken buna cesaret ettiğimizi hatırlamıyorum. Biz erkekler bir şeye cesaret etmiyoruz, biz deniyoruz. Bu bize serbest. Ama ülkemiz ve hatta dünya, kadınların “yapmak istedim ve yaptım.” diyebildiği bir yer değil. Kadınlarımız en ufak kazanımları için bile maalesef bir şeye “cesaret etmek” zorunda. Küçük de olsa yüreklendirebiliyorsak ne mutlu bize.

-Türkiye'deki pop punk sahnesi yıllar içinde nasıl bir değişim geçirdi? Second bu sahnenin gelişimine nasıl katkıda bulundu?

Öyle bir sahne var mı pek emin değilim. Standart bir ekip, pop-punk yapma iticiliğine ve saygı görmeme haline bizim kadar uzun süre katlanamaz. Kimse içine daha saygıdeğer müzikal öğeler katmadan pür pop punk sularında bizim kadar uzun yüzemez. Bir katkımız olduysa bu inattan dolayıdır.

-"Aklımda Bi Kördüğüm" ile “Irish folk” gibi farklı tarza dokundunuz. Dropkick Murphys tarzında, farklı müzikal bir türle olan bu deney, Second’ın müzikal kimliğini nasıl etkiledi? Ayrıca bu şarkınızda banjo kullanımı oldukça dikkat çekici. Özgün’ün banjo öğrenmesi bu sürece nasıl etki etti?

O şarkı benim banjo hevesime bir selam, grubun hiç yüzmediği folk/punk damarlarında ufak bir şaka gibiydi aslında. Şarkının çok sevilmesi bence biraz da lirik dünyası ile alakalı. “Aklımda Bi Kördüğüm” neredeyse 10 yıldan fazla bir süredir kafamızda pişen ve olgunlaşan bir şakaydı.

O, Irish/punk damarlar istisnalar hariç öyle kısıtlı bir alanda melodi üretir ki, neredeyse hepsi birbirinin çevrimi gibi tınlayabilir ilk dinleyene. Ve güzelliği de o daracık alanda kalmasındandır. Bizim şarkının kocaman prodüksiyonunun yanında, bizim açımızdan en büyük güzelliği o minicik alandan daha önce hiç kullanılmamış bir melodi çıkarabilmemiz. Tüm Dropkick, Molly, Mahones, McKenzies ve benzeri külliyatı komple hatim et tam olarak o melodiyi bulamazsın. Çok çok çok fazla o tarzı dinlememiş birinin bu canavar grupların melodilerine toslamama olasılığı sıfır. Şarkının alametifarikalarından biri de bence bu durum.

-Second, albüm yerine EP yayımlamayı tercih eden bir grup. Bu tercihin ardındaki sebepler nelerdir? Second’ın geleceği için neler planlıyorsunuz? Albümsüz bir şekilde sadece single’lar yayımlayarak yola devam mı?

Şarkıyı yazarken değil ama üretip, kaydedip fikirleri denerken oldukça zaman harcayan bir grubuz. Bizim için 10 şarkıyı toptan kayıt cidden zor bir süreç. Bu yeni dönemdeki tek tek şarkı yayımlama akımı ve hatta zorunluluğu oluşmadan önce de biz şarkıları hep tek yayımlayan bir gruptuk.

-Artworkleriniz ve kliplerinizi çok beğeniyoruz ve hepsi oldukça etkileyici. Uçman Balaban, Tuğçe Türksoy gibi isimlerle çalışmak müziğinizin görsel tarafına nasıl bir katkı sağlıyor?

Evet Can Dağlı, Derin Çiler, Efe Karadağlı, Kadir Özdemir, Dilara Bekdemir, Utku Şahin gibi arkadaşlarımız da yıllar içinde tüm süreçler boyunca hep destek oldular. Bu insanların ortak özelliği bizi kişi olarak sevmeleri ve aşırı yetenekli olmalarından daha öte punk rock kültürü denen şeyin içinde olmaları ve ne yapmaya çalıştığımızı çok iyi anlamaları. Onlar olmasa şarkıların belki de yarısı eksik olurdu.

-2020’den bu yana birçok yeni şarkı yayımladınız. Bu şarkılarla dinleyicilerinize ne anlatmak istiyorsunuz ve ilerideki projelerinizde bizi neler bekliyor?

Müthiş şarkılar kaydettik Taner Yücel prodüktörlüğünde. Bazen yeni şeyler denedik, bazen de katıksız pop punk şarkıları yaptık. Hepsini zamanla sunacağız.

-Second, yine dinleyicilerini şaşırtarak 1 Kasım 2024’te alışılmışın dışında ska türünde bir şarkı yayımladı: Zombiler. ‘Temel hakları, kurdukları sendika tarafından savunulan zombilerle, sendikasız başıboş normal insanlardan oluşan bir dünyanın eciş bücüş marşı’ olarak tanımladığınız bu yeni parçada, ska türüne yönelmenizin özel bir sebebi var mıydı? Ayrıca, şarkıyı tanımlarken kullandığınız ifadelerle dinleyiciye vermek istediğiniz mesaj nedir?

Ska/Punk aslında gönlümüzün prensi bir tür. Aslına bakarsanız fantezi dozu da çok yüksek bir tür. Kendi evrenini yaratıp, olguları o evrende biçimlendirdiği örnekleri boldur. Biz aslında dönem dönem bir adet ska şarkısı yaparız. Bu aslında biraz The Offspring-ish bir model. Uzun bir süre The Offspring her albümde 1 tane ska şarkısı yapmıştır. Buna öykündüğümüz ve örnek aldığımız da bir gerçek. "Zombiler" de kendi evreni içinde yaşayan bir şarkı. İnsanların ancak ölünce zombiye dönüşüp, sendika tarafından koruma altına alınıp yasaklarının kalktığı bir parelel evren. Ciddiyet oranı azaldıkça işlerin iyice ciddiye bindiği bir garip anlatı modeli bu. Dinleyeni hikayenin içine almaya çalışan, onu kaşıyan ve onu tetikleyen bir şarkı olsun çok istedik. Bazen şarkı yazarken olası dinleyicilerin kesişim kümesini düşünüp en çok kalabalık nerde diye yol almak insanın yaratıcılığını sınırlayabiliyor. Zombiler, bizim açımızdan "Bakalım bu şarkıyı hangi deliler sevecek?" diye motive olduğumuz bir şarkı.

-Sahne performanslarınız çok enerjik ve izleyiciyle güçlü bir bağ kuruyorsunuz. Bu enerjiyi nasıl koruyorsunuz ve her performansta bu coşkuyu nasıl yaşatıyorsunuz?

Bu aslında çoğu zaman seyircilerin yarattığı bir atmosfer. Biz de onlara ayak uydurmaya çalışıyoruz. Gruptaki 4 kişi de ayrı ayrı punk rock mevzusuna tam anlamıyla gönül vermiş kişiler. Hepimizin ufak ufak estetik açıdan başka punk rock sub-genre’ları ile alakamız var. Ama konu sahnede bir punk rock gösterisi nasıl olmalı deyince; hepimiz nasıl olması gerektiğini %100 biliyoruz.

-Son olarak; 22 Kasım’da %100 Studio’da sahne alacaksınız. Bu özel gece öncesinde sizi izlemeye gelecek olan dinleyicilerinize iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

İlk konserimizi %100 Studio’da vermiştik. Hiç unutamayacağımız bir konserdi. Aradan tam 2 yıl geçti ve bu 2 yılı yeni şarkıdan sonra kutlamak için sabırsızlanıyoruz. Bir kutlama gibi geçeceğine eminim. Tüm sevenlerimizi bu kutlamaya bekliyoruz. Sevgiyle kalın.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR