KLASİKTEN POPÜLER MÜZİĞE: TONY ANN İLE ESERLERİNİ VE YARATICI SÜRECİNİ KONUŞTUK

Klasik müzikten popüler kültüre, 88 tuşun sunduğu sınırsız dünyada kendi müzikal izini bırakan piyanist Tony Ann ile duygusal derinliği, türler arası uyum ve yaratıcılıkla dolu yolculuğunu konuştuk. Paris’teki kapalı gişe konserlerinin ardından Avrupa turnesine çıkan Ann, 30 Nisan akşamı Zorlu PSM’de Turkcell Platinum Sahnesi’nde Türk dinleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor.

Klasik köklerden popüler müziğe uzanan geniş bir yelpazede eserler üretiyorsun. Farklı türleri birleştirirken seni en çok ne motive ediyor?

Klasik müzikle derin ve kapsamlı bir geçmişe sahibim; bu süreçte klasik armoniler, piyano teknikleri ve repertuar üzerine çok şey öğrendim. Klasik müzikle geçen yıllarım boyunca, pop müziğin sadeliğine karşı derin bir sevgi ve saygı geliştirdim. Bu iki tür, müziğimi önemli ölçüde etkilediği için tarzım doğal olarak bu iki türü harmanladı. Bir müzisyen olmanın en önemli kısmının, kendini benzersiz ve ayırt edici bir şekilde ifade etmek, diğerlerinden farklılaşmak olduğuna inanıyorum.

"Emotionally Blue, Orange ve Red" üçlemen, dinleyicilerin üzerinde derin duygusal izler bıraktı. Bu projenin arkasındaki yaratıcı süreç nasıldı? Her bir EP’nin farklı bir duyguyu ifade etmesi senin için ne anlama geliyor?

Benim için müziğin duygusal yönü her zaman en önemli olacak, çünkü en sevdiğimiz şarkılar ve eserler bizi başından sonuna kadar farklı bir duygusal hale sokar. Bu, beste yaparken derinlemesine düşündüğüm bir şey. Üç EP’nin her biri farklı bir duyguyu ifade ediyor, bu yüzden hayal gücümü keşfetmek ve çeşitli duygusal yolculuklara çıkmak benim için heyecan vericiydi.

Sosyal medya aracılığıyla, özellikle "#playthatword" serinle, genç nesilleri müziğine çekmede çok başarılı oldun. Bu seriyi oluşturma fikri nasıl ortaya çıktı ve sana nasıl bir etkisi oldu?

#PlayThatWord fikri aslında babamdan geldi. Bana "Uluslararası Pi Günü" (3.14, matematik sabiti) için bir şeyler yapmamı önerdi. Başlangıçta piyano üzerinde sayıları yazmayı denedim ve birkaç hafta sonra alfabeye geçtim. Bu, oldukça fazla ilgi çekti. Yayınladığım parçalarımdan bazıları aslında bu seriden gelen fikirlerden ilham aldı.

Ayrıca EDM ve Lofi müzik türlerine de adım attın, Don Diablo ve The Chainsmokers gibi sanatçılarla iş birlikleri gerçekleştirdin. Bu da seni türler arası bir sanatçı olarak tanımladı. Farklı müzikal tarzlarda üretim yapmak, müziğine ve tarzına nasıl bir esneklik kazandırıyor?

Farklı türlerden sanatçılarla çalışmanın, iki farklı dünyanın nasıl bir araya gelip iki stili bir şarkıda birleştirebileceğini keşfetmek için harika bir yol olduğunu düşünüyorum. Bu, her iki sanatçıya özgü bir tarzla, her iki dünyanın harmanlandığı bir şarkı yaratmayı sağlıyor. Diğer yetenekli sanatçılardan öğrenmek, farklı türleri keşfetmek ve kendi tarzımın tamamen farklı bir türle nasıl uyum sağlayabileceğini görmek gerçekten büyüleyici.

Sahnede eserlerini canlı olarak icra ederken ne tür duygular deneyimliyorsun? Performans sırasında izleyicinle nasıl bir bağ kurmayı hedefliyorsun?

Sahnede olduğumda kesinlikle duygusal bir çalkantı yaşıyorum. Daha yumuşak ve nazik şarkılar için, atmosferi hassas ve tatlı bir şekilde yaratmayı seviyorum. Daha yüksek sesli ve doruk noktalarına ulaşan bölümler için ise, izleyicinin güç ve destek hissini hissetmesini, neredeyse her türlü engeli aşabileceklerini düşünmesini istiyorum. Birçok kişi konserimden sonra ağladığını söyledi, bu da bir müzisyenin duyabileceği en güzel şeylerden biridir, çünkü bu müziklerin temel işini—izleyiciyi hareket ettirmeyi—yerine getirdiği anlamına gelir.

Müziğinde hem teknik hem de duygusal ifadeyi sorunsuz bir şekilde dengeliyorsun. Bu iki unsuru uyumlu hale getirmek için belirli bir yaklaşımın var mı?

Klasik müzik dünyasında çok uzun bir süre geçirdim ve ölçekler, arpejler, oktav çalışmaları gibi klasik teknikler üzerinde saatlerce çalıştım. Bu teknikleri yıllar boyunca çalıştıktan sonra, doğal olarak orijinal repertuarımın bir parçası haline geldiler. Beste yaparken izlediğim belirli bir yaklaşım yok, ancak teknik anlamda ne kadar çok aracınız olursa, müzik yaratırken o kadar fazla kullanabileceğinizi düşünüyorum.

Kariyerinde en unutulmaz an olarak öne çıkan bir an var mı ya da sana derin bir ilham veren bir an oldu mu?

Solo sanatçı olarak verdiğim ilk konseri, en unutulmaz ve ilham verici deneyim olarak söyleyebilirim. Kasım 2023'te Paris'te dört solo konser verdim ve hepsi tükenmişti, bu beni tamamen şaşırttı çünkü bu kadar büyük bir destek almayı beklemiyordum. Bu dört gösteri her zaman en unutulmazlar arasında kalacak ve bana derin bir ilham verecek.

Müzikal yolculuğunda hala keşfetmek istediğin türler veya üzerinde çalışmak istediğin projeler var mı? Yaklaşan projelerin hakkında bize bir ipucu verebilir misin?

Commercial ve pop müzik alanlarında daha fazla keşif yapmayı ve iş birlikleri gerçekleştirmeyi çok isterim. Büyürken, ana akım pop müziğe her zaman hayranlık duydum, bu yüzden bu dünyaya daha derinlemesine dalmak benim için çok anlamlı olur. Ayrıca orkestralar ve topluluklarla çalışmayı, farklı enstrümanlar ve ortamlarla orijinal parçalarımı hayata geçirmeyi de çok isterim.

Türk izleyicisinin karşısında ilk kez sahne alacaksın. Türkiye'deki konserinden beklentilerin neler? Bu konser senin için özel bir anlam taşıyacak mı?

Bu benim Türkiye'yi ilk ziyaret edişim olacak ve çok heyecanlıyım! Türk izleyicisiyle tanışmayı ve müziğime nasıl tepki verdiklerini, nasıl bağ kurduklarını görmeyi gerçekten dört gözle bekliyorum. Ne bekleyeceğimi tam olarak bilmiyorum ama turne yapmanın en harika yanlarından biri, dünya çapında izleyiciler için performans sergilerken yaşadığınız sürprizler ve anlık duygulardır. Türkiye'ye gelmeyi sabırsızlıkla bekliyorum!

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR