GÜÇLÜ BİR SAHNE DENEYİMİ: ŞENAY GÜRLER İLE YALNIZ KADIN'IN DERİN DÜNYASINA YOLCULUK

Türk tiyatrosunun başarılı isimlerinden Şenay Gürler, Tuğrul Tülek'in yönettiği ve başrolünü üstlendiği tek kişilik oyunu “(Karşınızda) Yalnız Kadın” ile sahne sanatlarına güçlü bir dokunuş katıyor. Şenay Gürler ile 31 Mayıs Cuma akşamı %100 Studio’da sergileyeceği oyun öncesinde yaptığımız röportajımız (Karşınızda) Yalnız Kadın’ın derinliklerine inerken, kadın figürünün ataerkil sistemle mücadelesini ve sahne performansındaki etkileyici hazırlık sürecini bizimle paylaşıyor. Keyifli bir sohbetle Şenay Gürler'in sahne sanatlarındaki tutkusunu ve oyunculuğundaki derinliği birlikte keşfedelim.

-Kariyerinize nasıl başladınız? Sinema, televizyon ve tiyatro ile ilgilenmeye nasıl karar verdiniz?

Kariyerime aslında İstanbul’a geldikten sonra başladım. Ancak üniversitedeyken çok önemli iki oyunda oynamıştım benim için değeri çoktur. Dario Fo “Ödenmiycek Ödemiyoruz” ve Melih Cevdet Anday’ın “İçerdekiler” oyunu. Tabii esas İstanbul’a geldikten sonra başladı macera. Uzun süre seslendirme yaptıktan sonra TV’de “Sahte Dünyalar” dizisiyle başladı her şey. “Çılgın Bediş”, “Kaygısızlar”, “Eyvah Kızım Büyüdü” ilk çalıştığım projelerden. Ama bence en önemlisi; Oyun Atölyesi’nde “Ermişler Ya Da Günahkarlar” oyunudur benim için. Haluk Bilginer, Bülent Emin Yarar ve tabii yönetmenimiz Işıl Kasapoğlu. Sonra yine aynı kadro ve Zuhal Olcay ve Sermiyan Midyat’la “Dolu Düşün Boş Konuş”. Bu arada Reha Erdem’in “Korkuyorum Anne” ilk filmim ve ilk ödülüm. Arkasından da “Avrupa Yakası”… 2003 yılı itibariyle hayatımda çok şey değişti. Çocukken de hayalim sunucu ya da oyuncu olmaktı. Araya engeller girse de GSF Sinema bölümünden mezun oldum ve tiyatro yapmaya da devam ettim. Çünkü oyunculuk benim için nefes aldığım ve kendimi devamlı aşmak zorunda olduğum bir alan. İnat ettim galiba biraz da ve hiçbir zaman da pişman olmadım. Aksine sahne de olmak vazgeçilemez bir şeydi benim için.

-Tiyatro, televizyon ve sinema arasındaki farkları en iyi bilenlerden birisiniz. Tiyatro sahnesinde performans sergilemek sizin için nasıl bir deneyim?

Bence sinema zaten yönetmenindir, TV ise bambaşka. Çok klişe gelecek ama tiyatro aslında oyuncunun er meydanıdır. Ve her oyunda kendini yıkıp tekrar inşa edersin. Acı da çekersin rolü çıkarıncaya kadar ama güzel olan da budur zaten kendini devamlı yenilemektir, farkındalığını artırmaktır tiyatro.

-Oyunculuk kariyerinizdeki önemli dönemleri ve bu dönemlerdeki deneyimlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Aslında hayatımda önemli olan süreci. Bir kısmına ilk soruda bir parça değindim. Haluk, Zuhal ve Bülent gibi muhteşem oyuncularla sahne paylaşmak ve Işıl hocayla çalışmak bana çok şey öğretti. Avrupa Yakası 5.5 yıl sürdü ve bu gerçekten çok uzun bir süreç . Benim hayatımda birçok şeyi değiştirdi. Ama tiyatro yapmaya devam ettim hep. Özen Yula ile “Kocasını Pişiren Kadın” projesini yaptık bu arada. “İlk Aşk” filmi geldi sonra. Ardından rol aldığım “Mucize Aşk” 1 ve 2 filmleri ve “Şahsiyet” dizisi de benim için çok önemlidir. “Kasap Havası” filmi bana 2015 yılında “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü getirdi. Onur Ünlü ile “Kırık Kalpler Bankası” filmini çektik aynı yıl. Benim en çok hoşuma giden her projede farklı karakterleri canlandırmaktı. Çok iyi aktör, aktris ve yönetmenlerle çalıştım.

-(Karşınızda) Yalnız Kadın isimli oyununuzda canlandırdığınız karakter, ataerkil sistemin etkisi altında kalmış bir kadını temsil ediyor. Bu karakterle bağ kurarken ve onun hikayesini anlatırken hangi zorluklarla karşılaştınız ve izleyicilere bu önemli konuyu nasıl aktarmayı hedeflediniz?

Eve kapatılmış dövülen, tacize uğrayan bir kadın Maria ve bütün yaşadıklarını bir mizah duygusuyla anlatabilmesi onun hayata hala bu kadar bağlı ve aslında güçlü olduğunu da gösteriyordu. En çok zorlandığım bu kadar ağır şartlarda yaşayan bir kadının herşeyi hiç ağlamadan gülerek, eğlenerek anlatmasıydı. Ve tabii evde kapalı olma duygusu. Bunlar üzerine çok düşünmem gerekti. Ama bu toplumda yaşıyorum tacizi biliyorum, erkek baskısını biliyorum, kadınlar üzerindeki baskıyı biliyorum. Yani Maria’nın yaşadığı erk baskısını biliyorum. Bu toplumda yaşayan kadınlarda biliyor ve tabi erkekler de tanıklık ediyor ya da bu baskıyı bizzat uyguluyorlar. Sıkışmış kadını anlamak ve değişimine tanık olmak için izlesinler diyorum.

-Bu tek kişilik oyunun başrolünde yer alırken, seyircilere güçlü bir sahne deneyimi sunma hedefinizi nasıl belirlediniz ve karakterinizi izleyiciyle daha derin bir bağ kuracak şekilde nasıl hazırlık yaptınız?

Bu konuda yönetmenimiz Tuğrul Tülek çok yardımcı oldu bana. Oyun için bazı güncellemeler yaptık. Dario Fo ve Franca Rame çok şahane bir metin yazmışlar. Oyuncuya doğaçlama için çok geniş bir alan tanıyor. Doğaçlama çok yaptık. Orijinal metinde Maria karşıdaki komşu ile konuşur ama biz seyirciyle konuşturduk. Hatta biraz daha interaktif bir hale getirdik. Seyircilerin zaman zaman kendilerine dışarıdan bakmalarını sağlayarak oyundaki Maria ile bağ kurmalarını ve empati kurup kendilerini onun yerine koymaları için çaba gösteriyorum.

-Oynadığınız karakterlerle toplumsal sorumluluk taşıdığınızı düşünüyor musunuz? Karakter seçimlerinizde bu faktörleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tabii düşünüyorum. Ben bu toplumda kadınların yaşadıklarını farklı rollerle aktarmaya çalışıyorum. Aslında cinsiyet ayrımcılığının olmadığı bir toplumda yaşamak bir hedef olmalı. İşte o zaman o toplum değişiyor, dönüşüyor, aydınlanıyor. Bu konuda biraz da olsa söz söyleyip, bu konuya farklı yöntemlerle dikkat çekmek isterim.

-(Karşınızda) Yalnız Kadın oyununuzun temel teması nedir? Oyunun konsepti ve mesajları hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

Oyunun temel teması evin içine hapsedilmiş, o küçücük yerde her taraftan baskıya, tacize uğrayan ve yaşadıklarını kendine özgü bir mizahla anlatan bir kadının hikayesini anlatıyoruz.

-(Karşınızda) Yalnız Kadın oyununu sahnelemek sizi kişisel olarak nasıl etkiledi? Karakterinizle bağlantı kurmak size neler kattı? Bu oyunun sizin için özel bir anlamı var mı?

Benim ilk profesyonel oyunum Dario Fo’nun “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” oyunuydu. Ben, Dario Fo ve Franca Rame’nin yazdığı kadın oyunlarının hepsini çok severim. Daha önce de acaba kadın oyunlarını yapsak mı diye düşünmüştük bir arkadaşımla. Ama gerçekleştirememiştik. Yıllar sonra Dario Fo’nun oyununu oynamak ve tabii Franca Rame’yle yazdıkları “(Karşınızda) Yalnız Kadın”ı oynamak benim için çok önemli.

-Oynadığınız karakterin, oyunun ana karakteri olan yalnız kadının özellikleri ve duygusal derinliği hakkında konuşabilir misiniz? Oyundaki karakterin yaşadığı zorluklar hakkında neler düşünüyorsunuz?

Yalnız Kadın duygusal, eğlenceli, komik mizah duygusu olan bir kadın. Aslında bence içinde çok hüzünlü, yaşadıklarıyla başa çıkabilmek için kendine oyunlar oynayan, o daracık alanda nefes almaya çalışan, çaresiz kalmış, girdiği cendereden bir türlü çıkamayan ama özellikle oyunun sonunda giderek üstündeki baskının artmasıyla artık değişen dönüşen, kendine göre bir çözüm bulan bir kadın.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR