EMİR YARGIN İLE KARİYERİNE DAİR BİR SÖYLEŞİ

Ankara'da doğup Antalya'da büyüdün. İlk müzikal adımlarını Antalya'da attın. O dönemdeki müzikal deneyimlerinden bahseder misin?

Antalya’da önce gitar, sonra biraz piyano eğitimi aldım ama bunlar içimdeki o ateşi yakamamıştı. Ama bateri çalmak istiyor olduğum gibi bir şey hep vardı ağzımda. Bir yandan hastalık derecesinde her şeye vurarak ritmler tutmak gibi bir de alışkanlığım da varken ortaokulda davulun başına oturdum. Stüdyonun kokusu bile heyecandan tüylerimi diken diken ediyordu. Çok hızlı ilerliyordum ve hafta boyunca bir sonraki dersin gelmesini bekliyordum. Turizmci olan ailem sebebiyle, otel depoları, kapalı oteller gibi entersan yerlere davulumu kurup çalışma imkanım oldu. O zamanlar elektronik davul teknolojisi gelişmediği için bu benim için büyük bir şanstı. Bu sayede gelişim hızım katbekat artmıştı. Liseye geldiğimde benden büyük abilerimin, ‘’ayağı pedala yetişecek mi?’’ şeklindeki dalga geçişleri arasında davulun başına oturdum, Limp Bizkit – My Generation’ın başındaki soloyu çaldım. O dakikadan sonra Antalya liseleri arasında meşhur bir davulcu ve 4 yıl sayısız konsere çıkacağım amatör sahne hayatım başlamış oldu.

Uzun yıllardır dikkat çeken girişimci bir ruhun var. Girişimcilikle yaratıcılık arasındaki bağlantıyı nasıl değerlendiriyorsun?

Bence çok parallel ilerleyen şeyler. Hayata her zaman herkesin baktığından farklı pencerelerden bakıp, farklı yollardan gitme peşinde oldum. Farklı olan zordur gibi düşünülse de tam tersi. İnsanlar veya sektörler farklıya aç. Farklı ama işe yarar fikirler her zaman hızlı yükselir. Bu bir iş fikri de olabilir, bir şarkı da.

Bir de şu var, her ne kadar beraber doğrudan hiç çalışmasak da, son 20 yılda girişimcilik konusunda Akdeniz bölgesinde tamamen gönüllü olarak sayısız proje ile girişimcilik aşılayan bir annenin oğluyum. Annem Işık Yargın girişimcilik konusunda gençlere imkanlar sunabilmek için gece gündüz çalışmasıyla bana ilham olmuştur diye düşünüyorum.

Müzik kariyerinin yanı sıra video üretimi, YouTube kanalın Çakal Lezzetler, yönetmenlik gibi farklı alanlarda da aktifsin. Bu çeşitli sanatsal alanlarda faaliyet gösterme tutkun nerden geliyor?

Öncelikle hepsi zorunluluktan gelişti. İyi ki gelişmişler. Şu an çok mutluyum. Ama 2008’de para kazanmaya başladığım müzik hayatım stabil gitsin ve o zamandan bu zamana sadece müziğime odaklanayım isterdim. Ama hiç stabil gitmedi. Hem de hiç. Dönemin koşullarında işletme mezunu biri olarak pes edip bir işe girebilirdim. Hep zorladım, hep sevdiğim tarafta iş üreterek hayatta kalmaya çalıştım. Yine burada da girişimci ruh devreye girmiş diyebiliriz. Örneğin benim giyim sponsorum olan uluslararası bir markanın etkinlik videolarını çekiyordum. Sanatçı kimliğinizle gayet iyi bir noktadasınız ama siz bu bağlantıyı bile ufak bir kazanca dönüştürmeye çalışıyorsunuz çünkü hayatta kalmak zorundasınız. Bu sayede kurgu, kamera, yönetmenlik alanında tecrübelerim olmaya başladı. Daha sonra kendi kliplerimi çekerek devam etti. Yine bu sayede yemekle çok iç içe olan biri olarak görsel konsepti, kurgusu ve müzikleriyle fark yaratan kanalım Çakal Lezzetler’i kurabildim. Zaten Çakal Lezzetler hayatıma girdikten sonra o kadar bin saat kurgu yaptım ki Türkiye’de benden hızlı kurgu yapacak çok az insan vardır diyebileceğim kadar deneyimlendim o alanda. Kendi çektiğin şeyi kurgulamak, oluşturmaya çalıştığın hikayeyi en başında kafada görme konusunda çok yardımcı oluyor. Bu bana iyi bir müzik yönetmenliği beyni getirdi. Bu sayede de sevdiğim müzisyen dostlarıma klipler çekmeye başladım. Bütün bu deneyimler bence birbirlerine bağlı şeyler. Yani gidip resim yapsam, o farklı bir dal olur benim için. Onu yapamam. Şu an geldiğim noktada her bir deneyimimi her bir işimde yoğun bir şekilde kullanıyorum. Bu aşamaya gelmek çok zor ve sancılı oldu ama artık keyif aldığım kısımdayım.

Üniversite eğitimi için 2006 yılında İstanbul'a taşındıktan sonra Onor Bumbum ile tanışmanız ve birlikte "The Bananas" projesini oluşturmanız nasıl gerçekleşti?

Onor Bumbum’un kariyerimde çok önemli bir yeri var. O olmasaydı belki de apayrı şekillenebilirdi müzikal yolculuğum. Lise konserlerimden birinde davulu bırakıp, mikrofona geçtiğim ve herkesin delirdiği bir performans videom vardı. Onor bunu görüyor ve frontman’lik enerjimi fark ediyor. Video dediğim Youtube falan değil, bayağı CD’den izletilmiş bir handycam videosu. İlk başta onun konserlerinde elektronik davullar ve elektronik oyuncaklar çalarak başladım. Sonra benim ilk iki şarkım Çorap ve Köpek’in prodüktörü oldu. Roxy Müzik Günlerinde 2. olduk. Bu başarı bizi motive etmişti ama bestelerden para kazanılmadığı için bu sinerjimizi işe çevirmeliydik. Bir elektronik müzik duo’su olarak dönemin İngilizce elektronik parçalarının prodüksiyonlarını sıfırdan kendi soundumuzda yapıp benim canlı söylediğim ve elektronik davul çaldığım, Onor’un da live set yaptığı o dönem için fazlaca yenilikçi bir konseptti. Büyük şehirlerde ve özellikle yazın sadece yabancıların olduğu büyük turistik kulüplerde çalıyorduk. Diğer ülkelerde bile örneği olmayan bir konsepti Alanya vb. diskolarına anlatmayı başarmıştık hahaha :)

**İkinci albümün "Geri Dönüşüm Kutusundaki Anılar" sekizinci yaşını kutlamaya hazırlanıyor. Bu albümün yayınlanmasının üzerinden oldukça zaman geçti. Şu anda yeni albüm çalışmalarıyla ilgili neler yapıyorsun? **

Belki övünüyorum gibi tınlayacak ama bazı şeyleri çok erken yapmanın o kadar zararını gördüm ki inanın övünmüyorum. 2020’de çıksa olay olacak bir albümün sessizce yok olmasından kim övünebilir ki zaten. 2015’te 2. Albümümü yayınladığımda da bile şu an popüler olan neredeyse hiç bir genç sanatçı henüz müzik yapmıyordu. Burada deneyim veya rütbe karşılaştırdığım sanılmasın. Tam tersi, sektörel şartların farklarından bahsetmeye çalışıyorum. Müziğin yayıldığı mecralar ve yayılma hızının henüz çok kısıtlı olduğu dönemlerdi. İnsanların elindeki telefonla müziğe ulaşabildikleri abonelik sistemleri bile kısıtlıydı. Albümün prodüktörü KZU ile çok büyük bir özveri ve çok büyük bir mesai sonucu o albümü yaptık. Bahsettiğim sebeplerden hiç bir anlamda geri dönüşünü alamayınca ve Çakal Lezzetler harika bir ivme ile ilerlerken müziğe elim uzunca bir süre gitmedi açıkçası. Erken hayata geçtiğini iddia ettiğim üretimlerimi zamana çekebilmek için 5 yıl ara verdim. Tabi bu arada biraz boomerlaştım. Eskisi kadar yenilikçi olamayacağımı da düşünerek artık zamana uygun üretimler yapacak kıvama gelmişimdir diye düşünüyorum. Urla’ya taşınmak da bana çok iyi geldi. Yeni şarkılar yolda ama çok acele etmiyorum. Doğru zamanı bekliyorum.

Gelelim Klas Pop konseptine. Bu yeni ürettiğin konseptinle, 90'lı yıllardan ünlü pop şarkılarını kendine has bir şekilde coverlıyorsun, değil mi? Tam 1 yıldır üzerinde çalıştığın "Dostluk gibi, kardeşlik gibi, yoldaşlık gibi, ağlarken dans etmek gibi, hangi günde olduğunu unutmak gibi." diye nitelendirdiğin Klas Pop konseptinden bize biraz bahsedebilir misin?

Klas Pop son zamanlarda başıma gelen en güzel şey. Müzikten çok uzaklaştığım bir dönemde menajerim Elçin Emre’nin de desteği ile yola çıktı proje. Eşim Yüksel’in bulduğu isim ‘’KLAS POP’’ aslında yapmakta olduğumuz şeyi çok iyi özetliyor diye düşünüyorum. Neredeyse her konserde de şu konuşma ile açıklıyorum; Klas Pop bir 90’lar projesi değil, klas olan tüm pop şarkılara yer veren bir proje. Ama "gerçekten" donanımlı pop şarkılarının %80‘i 90’larda yapıldığı için, doğal olarak 90’lar yoğunlukta. Buradaki "klas" tanımı; şarkıların anlattıklarını, armonik yapılarını ve sound'larını gözeterek bir seçki yaptığımı gösteriyor. Tabi bir yandan da her an şakalara hazır olmanız gerektiğini, kendimi çok da önemsemediğimi, hiç de cool olmayan ‘klas’ kelimesiyle anlatıyor. O yüzden bu ismi çok seviyorum. İşin canlı performans tarafına çok özen gösteriyoruz ve çok deneyimli bir grubum var. Çaldıkça daha da zenginleşiyor müziğimiz. Ama en önemlisi biz bir ‘’konser performansı’’ sergiliyoruz. Tam nasıl anlatılabilir bilmiyorum ama başı sonu, yükselişi düşüşü ile bir bütün şov diye açıklayabilirim sanırım.

Geçtiğimiz yıl sold out olan Zorlu PSM konserinin etkisi hala devam ediyor. Zorlu PSM'de gerçekleştireceğin canlı performansta izleyicilere ne gibi bir atmosfer sunmayı hedefliyorsun?

Efsane bir konserdi. Sold out olması dışında konser sonrası yankısı da çok büyük oldu. Her şeyden önce Klas Pop’a çok uğurlu gelen bir konserdi. Psm’nin imkanlarını kullanarak tam olarak istediğimiz şovu sergilemiş olmak çok keyifliydi. E durum böyle olunca tam bir yıl sonra bize uğurlu gelen bu sahneye çok daha iyisini ortaya koymak üzere çalışıyoruz. Bizim için çok önemli bir konser. Bunu büyük setup’lı, büyük şovlu 2024 sahnemiz olarak düşünebilirsiniz. Ve bu imkanlara sahip sahne sayısı çok az olduğu için Klas Pop’un bu şovunu başka yerde görme ihtimaliniz çok düşük.

19 Ocak'taki konserin için sahnede özel bir şov yapmak ya da konsept kıyafetler giymek gibi düşüncelerin var mı? Bazı sürprizlere hazırlıklı olmalı mıyız?

TABİİ Kİ. ŞŞŞŞT Sürpriz!

Yaratıcı bir üretim sürecinde ilham bulma ve yaratıcılığı sürdürme konusundaki yaklaşımın nedir? Herhangi bir ilham kaynağın var mı?

Yalnız kalmak, sıkılmak ve aç olmak. Bu kadar kolay bir formülüm var ama o kadar yoğun bir iş takvimim var ki bunu yakalamak çok zor oluyor.

Videolarının senaryo, prodüksiyon ve yönetimini bizzat üstleniyorsun. Her detayı kişisel olarak çözmeyi mi tercih edersin, yoksa zaman zaman dışarıdan destek almayı düşünür müsün?

İşinde uzman kişilerden takım kurma konusunda çok iyi olduğumu düşünüyorum. İyi bir headhunter’ımdır. Çok iyi genç yetenek biriktiririm cebimde. Zamanı gelince de hemen iletişime geçerim. Herhangi birini zorlayarak ondan verim alabilecek biri değilim ama harika bir takım kurup ortaya umulandan büyük işler çıkarmışlığım çok var. Önceki cevaplarda bahsettiğim o tüm deneyimlerimi doğru uzmanı seçmekte kullanmak ve işlerime çok daha fazla değer katabilmek istiyorum. Ekip büyüdükçe iş de büyüyor. 19’undaki konser için hazırlanan ekibimiz çok iyi çok.

Müziğin bağımsız ve yenilikçi olmanın öneminden bahseden biri oldun hep. Bu konuda düşüncelerini paylaşabilir misin?

Bu konuda kendimle hep gurur duyacağım. Ödül aldığım Boğaziçi Müzik Günleri töreninde bir kumar oynadım. O dönem müziğin bağımsız olabileceği ile ilgili düşüncelerimi çok büyük isimlerin önünde cesur bir şekilde söylemekti bu kumar. Dediklerim çıkmasaydı kaybeden ben olacaktım. Zaman gösterdi ki o küçük ‘’zibidi’’ bir şeylere erken uyanmış ve kendini komik duruma sokma pahasına uyarısını yapmıştı. Çünkü konuşmamda bana gülünmüştü. Yıllar geçti, orada bahsettiklerim son 5 yılın müzik piyasasının kurallarını oluşturdu. Hatta bu konuşmadan yıllar sonra müzik yazarı Eda Solmaz’ın müziğin bağımsızlığı konusunda yazdığı köşe yazısında bu konuşmaya yer vermesi benim için çok önemliydi. Ha ne oldu? Önceden dedik de, ona göre bir şey yapıp zengin mi olduk. :) Dediğimizle kaldık, şimdi şovunu yapıyoruz o kadar. Vurgulamak istediğim müziğin kendisi kadar sunumunun da "Çakal" yollarını bulmakta zamanında çok kafa patlatmış olduğum. Yenilikçilik sadece müzikle olmuyor artık. Nerede nasıl sunulacağı ve bunun ürün halinin yolunu çizmek çok önemli. Güncel örnek olarak INJI tüm dünyanın konuştuğu biri oldu. İşte bu büyük bir başarı ve çok doğru adımlarla ilerleyen bir yol.

Sosyal medya ve internetin müzik kariyerinde nasıl bir rol oynadığını düşünüyorsun?

Bütün kurallar değişti, artık her müzisyen bir içerik üreticisi. Ayak uyduramayanlar, üzgünüm ama sürdürülebilir bir sistem kuramaz. Sistem sürdürülebilir olmazsa bu iş bir gün parlar bir gün söner. Tıpkı 2008 – 2023 arası Emir Yargın müzik kariyeri gibi. Çuvaldızı kendime batırmaya bayılırm. Cos…

Benim sosyal medyadaki varlığım yemek üstüne. Konserlerim oldukça – a sen müziğe mi başladın diye soranlar oluyor. Ben de onlara aslında Çakal Lezzetler’in alametifarikasının bir müzisyenin yemek kanalı olarak hayata başlaması olduğunu söylüyorum. Yani iki kitlem birbirinden doğal olarak farklı. Ama işin keyifli kısmı, beni sadece Çakal Lezzetler’den sevip, konserime bir şans verip, yola her iki üretimimin de seveni olarak devam eden yüzlerce insan var. Ve giderek artıyorlar. Tamamen karışması mümkün olmasa da tüm kitlelerimi ortak etmeye çalışıyorum. Çünkü sahnedeki Emir de ekrandaki Emir de birebir aynı Emir.

Geçmişte daha yoğun iş ürettiğin Catchy.Rocks şirketindeki kariyerini ele aldığımızda birçok markanın reklam projelerine ses tasarımı ve jingle yapımı gibi katkılarda bulundun. Bu deneyimler sende nasıl bir etki bıraktı?

Her şeyden önce iletişimi öğretti. Kitlelerin beğenisinin ne taraflarda olduğunu öğrendim. Klas Pop da Çakal Lezzetler de birer marka. Bu markaların yolu boyunca sahne ve ekran önü kadar nasıl yönetildiği ve nasıl birer tüzel kişilik oldukları var. İşte bu noktada Catchy.Rocks isimli şirketimde edindiğim tecrübeleri kullanıyorum.

**Seni en çok etkileyen veya ilham aldığın sanatçılar, yönetmenler veya yemek tarifi geliştiren isimler kimlerdir? **

Woodkid, Romain Gavras, Action Bronson, Stromae, Safdie Brothers hop diye aklıma ilk gelenler bunlar ama Türkiye’den de çok sevip ilham aldığım üretken insanlar var tabii ki.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR