DORUK ŞENGÜN İLE SİDİKLİ KASABASI ÜZERİNE...

Geçtiğimiz ay Zorlu PSM’de prömiyerini yapan ve şehrin şu sıralar çok konuşulan yapımları arasında yerini alan Sidikli Kasabası, sezon boyunca Zorlu PSM’de olmaya devam edecek. Greg Kotis ve Mark Hollman’ın kaleme aldığı Tony Ödüllü “Sidikli Kasabası” müzikali, bu kez yönetmenliğini Kayhan Berkin’in üstlendiği ve başrollerinde Settar Tanrıöğen ile Füsun Demirel’in de yer aldığı 27 kişilik bir uyarlama ile karşımızda. Oyunun yapımcılığını üstlenen ve aynı zamanda kültür-sanat, müzik, etkinlik ve birçok farklı disiplindeki projeleriyle de tadığımız MON’un kurucusu (ve aynı zamanda Sidikli Kasabası oyuncu kadrosunda da yer alan) Doruk Şengün ile oyunculuk kariyeri, müzikal kültürü ve Sidikli Kasabası üzerine konuştuk.

Müzik üretimlerini bir kenara koyacak olursak sahne sanatlarına yani oyunculuğa olan merakın nereden geliyor? Bize biraz bu anlamda kendinden bahseder misin? Küçüklükten beri sahnedeyim, evdeki aile toplantılarından, ilk okuldaki müsamereye, lisedeki tiyatrodan, konservatuvardaki gösteriye kadar. Sahne üstünde ve arkasında her türlü pozisyonda görev aldım. Ama oyunculuk benim için doğuştan, içgüdüsel olarak çok rahat olduğum bir alan. Orada kendimi hep iyi hissettim. Dolayısıyla benim için farklı olmasının sebebi hep o olacak sanırım.

Türkiye’de müzikal kültürü deyince aklına neler geliyor? Tiyatro sahnelerinin klasikleri ve modern uyarlamaları düşündüğünde hayran olduğun veya kendine örnek aldığın oyunlar var mı? Türkiye'de gelişmiş bir müzikal kültürü yok malesef. Kabare, müzikli oyun vb. nitelikte işler çok kez yapıldı ama teknik anlamda gerçek müzikal elle sayılacak kadar az hayata geçebildi. Çünkü aynı anda oyunculuk yapıp, dans edip, şarkı söyleyebilen, çok sesli koro eğitimine sahip aktör ve aktris sayısı çok az. Dolayısıyla bu meşakatli yolculuk, prodüksiyon bedelleri de üzerine eklenince, tırmanması zor bir dağa dönüşüyor. Çok fazla müzikal var tabi sevdiğim ama Aslan Kral'in yeri bende cok ayrı, çocukluğumun bir parçası olduğu için.

Oyunculuk geçmişine baktığımızda aslında çok yoğun bir dönemin olmamış ama özellikle Sidikli Kasabası Müzikali’nin 2011 yılında sahnelendiği sene sahnedeymişsin. O dönemden aklında kalan neler var? İlk Sidikli Kasabasi benim ilk profesyonel oyunculuk deneyimimdi. Dolayısıyla yeri bende çok büyük. Konservatuvarda kendimi hazırladığımız bir iş, Devlet Tiyatrosu bünyesine hiçbir parçasına dokunulmadan ve tamamen aynı oyuncularla katılmıştı ki, tarihte örneği yok diye biliyorum. Bir başka kıymeti de oyunla turne yaparak Türkiye'yi gezme, her sınıftan her kesimden insana sesimizi duyurabilme şansıydı. Ufkum açılmış, dünya görüşüm değişmişti. Ondan sonra bir tiyatro oyunu daha hariç oyunculuk yapmadım çünku aynı hazzı alabileceğimden şüphe ettiğim hicbir işe girmek istemedim.

20 Ekim’de Zorlu PSM’de prömiyerini yapan Sidikli Kasabası Müzikali’nde seni hem yapımcı, hem de oyuncu olarak görüyoruz. Settar Tanrıöğen, Füsun Demirel ve daha birçok isimle aynı sahneyi paylaşıyorsun. Aynı gece göz yaşlarına hakim olamadığına şahit olduk. Nasıl bir his? Bize biraz bu süreçten bahseder misin? Sidikli Kasabası'nı tekrar hayata geçirme projesi benim cok uzun yıllardır hayal ettiğim bir işti. Ortağım Ali Can Ayyildiz'a bahsettiğimde ne şanslıyım ki kendisi hiç düşünmeden, “Hemen yapalim!” dedi. Inanın bu çok kıymetli bir şey. Hatta birçok kez ben yorulduğumda bana destek olmuş, motive etmiştir. Ayrıca, yapım ortağımız, S&M Production'ın aynı şevk ile bizlere katılması, heyecanımızı katladı. Prömiyerdeki gözyaşlarım cok uzun yılların birikimidir, benim gibi hayallerine kavuşmak isteyen tüm genç arkadaşlarımın duygularıdır. Çünkü Türkiye'de özellikle sanat alanında istediklerinizi gerçekleştirmeniz çok kolay değil. Üstüne ek olarak bu oyun sayesinde Settar abi ve Füsun abla gibi insanlarla çalışmak da işin kreması oldu, kendilerinden çok şey öğreniyorum, kendimi geliştiriyorum.

Her sahne sanatının doğasında bir mesaj mutlaka vardır. Müzikallerde genellikle bu mesajlar seyirciye daha keyifli bir şekilde geçer. Tony ödüllü bir oyunu günümüze uyarlarken zorlandığınız anlar oldu mu? Sidikli Kasabası, metaforları, satirik anlayışı, hicvi ve kuvvetli metniyle seyirciyi çok kolay yakalayan bir eser. Ayrica text-through yani metin odaklı dediğimiz bir müzikal yapısına sahip. Türk seyirci şarkıyla hikaye takip etme konusunda maalesef çok iyi değil, dolayısıyla hikayenin şarkılardan bağımsız metin ile anlatılmasi bu noktada işimizi kolaylaştırdı. Ayrıca Sidikli Kasabası'nda şarkılar da çoğu müzikale göre farklı ve eğlenceli. Rap'ten Swing'e, Gospel'den marşa kadar her tür müzik türünü bünyesinde barındıran bir yapıt. Bu da seyirciyi sahnedeki akışa sürekli bağlı tutuyor.

27 kişilik bir ekiple sahnede izliyoruz sizi. Birbiriyle son derece uyumlu olması gereken ve kusursuz bir ekip işi olan Sidikli Kasabası Müzikali’nin alameti farikası sence ne? Yukarıda bahsettiğim avantajlardan bağımsız olarak bizim hikayemizin hızlıca sevilmesinin sebebi temelde doğru oyuncularla yola çıkılması. Tam donanımlı müzikal bir ekip kurmak çok önemli. Ayrıca işine çok sadık, çok çalışkan ve inanilmaz eğitimli bir sahne arkası ekibimiz var. Yönetmenimiz Kayhan Berkin'in vizyonu ve hayat görüşü de bizimle çok uyuyor. Ayrica bizim MON olarak yaptığımız tüm projelerde en büyük önceliğimiz, pazarlamanın, satışın ve yapılacak işin kendine has bir evrende buluşması gerekliliği. Başka işlerden feyz veya ilham çok kez aldık. Ama her işin kendine özgü bir stratejisi olmalı. Biz de burada yine sistemin cok dışında bir paket plan ile ilerledik. Bunun dönüşünü hızlıca almak bizi çok mutlu etti, umarım seyirciyle olan bu paylaşım katlanarak artar ve sezonlar boyu oynayacak bir müzikalimiz olmuş olur.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR