BATERİSİYLE BÜYÜLEYEN CAZ EFSANESİ: FERİT ODMAN'IN YOLCULUĞUNA DAİR RÖPORTAJ

Davuluyla izleyenleri büyüleyen, sahnede her anıyla izleyicinin dikkatini üzerinde toplayan Ferit Odman, Türkiye’nin caz sahnesindeki en önemli isimlerden biri olarak öne çıkıyor. Genç yaşta başladığı müzik kariyeri boyunca sayısız uluslararası projeye imza atan Odman, yalnızca ülkemizde değil, dünya çapında da caz müziğinin saygın isimleri arasında yerini almış durumda. Zorlu PSM’de sezon boyunca sahne alacağı yeni projeleri ve cazın geleceğine dair düşüncelerini bizimle paylaşıyor.

-Ferit, profesyonel kariyerine 2000 yılında henüz 18 yaşındayken başladın. O zamandan bugüne caz dünyasında çok sayıda önemli projeye imza attın. Aradan geçen yıllar içinde müzikal anlamda en çok değişen veya gelişen şey ne oldu? Kariyerinin bu evrelerinde seni en çok ne motive etti?

Caz sürekli değişen, yeniliklere açık bir müzik türü. Kariyerimin başlangıcından bugüne kadar geçen sürede en çok değişen şey, müziği algılama ve ifade etme biçimim oldu. Gençken daha çok enerjime ve tekniğime odaklanmıştım, ancak zamanla müziğin ruhunu daha derinlemesine anlamaya çalışıyorum.

Motivasyonum ise her zaman öğrenmek, kendimi geliştirmek ve dinleyiciye en samimi, en saf duyguları yansıtan bir şekilde müzik yapmak.

-İsveç'te AFS değişim öğrencisi olarak yaşadığın deneyim, müziğe olan bakış açını nasıl şekillendirdi? İsveç'in müzik kültürü sana neler kattı?

İsveç'te geçirdiğim zaman, bana çok kültürlü bir bakış açısı kazandırdı. İsveç'in sakinliği, doğası ve yaşam tarzı tabiki müziği öğrenme sürecime, müzikal bilgime ve kişisel birikimime büyük bir zenginlik kattı. İsveç'teki disiplinli çalışma ortamı, müziği derinlemesine araştırma kültürü ve oradaki hocalarımın beni yüreklendirmesiyle çok sağlam adımlarla müzik sahnesine giriş yapmış oldum.

-Fulbright bursu ile New York'ta aldığın caz eğitiminin kariyerine etkisi nasıl oldu? O dönemde çalıştığın müzisyenlerden edindiğin en önemli ders neydi?

New York'ta eğitim almak, cazın merkezinde olmak ve oranın kokusunu almak herşeyi değiştirdi. Fulbright bursu, bana bu fırsatı sağladı ve dünyanın en iyi caz müzisyenleriyle çalışma şansı ve New York’ta konserler çalma fırsatı elde ettim. Mulgrew Miller gibi bir efsane ile sadece aynı odada olmak bile çok değerliyken onunla müzik dışında hayata dair paylaşımlar da yapmak harikaydı. New York’taki süreçte öğrendiğim en önemli ders, herkesin benzersiz bir sesi ve yorumu olduğu, bu sesi keşfetmenin ise uzun ve sabırlı bir süreç olduğudur herhalde.

-New York'ta geçirdiğin iki yıl boyunca kulüp ve festivallerde sahne aldın. İstanbul caz sahnesi ile New York caz sahnesini karşılaştırdığında hangi farklar öne çıkıyor?

New York caz sahnesi oldukça büyük, dinamik ve rekabetçi. Orada her an yeni bir şey öğreniyorsunuz, çünkü çok fazla yetenek ve çeşitlilik var. İstanbul caz sahnesi daha küçük ve birbirine daha bağlı. Ancak son yıllarda İstanbul’da da ciddi bir hareketlenme oldu. İstanbul'da daha kişisel, sıcak bir bağ kurabiliyorsunuz, New York'ta ise müzikal anlamda daha büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalıyorsunuz.

-Caz, doğaçlamanın yoğun olduğu bir müzik türü. Senin doğaçlama yaparken ilham aldığın, etkilendiğin unsurlar neler?

Doğaçlama yaparken ilham aldığım unsurlar, o anki ruh halim ve beraber çaldığım müzisyenlerle olan müzikal alışveriş. Seyircinin olumlu/olumsuz etkisi de nasıl bir solo çaldığıma etki edebiliyor. Sahnedeki diğer müzisyenlerle kurduğum anlık etkileşim, doğaçlamadaki en belirleyici şey olabilir. Daha büyük bir pencereden bakarsak doğa olayları ve diğer sanat dalları da tabiki ilham alıp etkilendiğim şeyler. Her doğaçlama, bir hikâye anlatımı gibi olmalı ve bu hikâyeyi dinleyiciyle paylaşmak beni çok mutlu ediyor.

-Brian Lynch, Benny Golson ve Jacky Terrasson gibi isimlerle çalışmak nasıl bir deneyimdi? Sahnede bu müzisyenlerle birlikte olmak sana ne kattı?

Bu isimlerle sahnede olmak gerçekten büyük bir onur ve aynı zamanda büyük bir öğrenme fırsatıydı. Her biri kendi alanında efsane ve onlardan öğrendiğim en önemli şey, müziğe olan bağlılıkları ve profesyonellikleri oldu. Onlarla çalışmak, müziğe yaklaşımımı daha disiplinli ve detaycı bir hale getirdi.

-Kerem Görsev, Ozan Musluoğlu, Tolga Bilgin, Engin Recepoğulları, Ercüment Orkut, Bulut Gülen, Kaan Bıyıkoğlu, Barış Doğukan Yazıcı gibi Türk caz sahnesinin önemli isimleriyle sık sık aynı sahneyi paylaşıyor ve bu isimlerle sosyal olarak da sıkça bir araya geldiğinizi biliyoruz. Bu sanatçılarla adeta bir "tayfa" oluşturduğunu söyleyebiliriz. Seni, Türkiye'de caz müziğinin efsanelerinden biri olarak görüyoruz. Peki, Türkiye'deki caz sahnesinin bugünkü gelişimi hakkında ne düşünüyorsun? Son yıllarda bu alanda gözlemlediğin en önemli değişimler neler?

Türkiye'deki caz sahnesi son yıllarda ciddi bir ivme kazandı. Özellikle genç müzisyenler arasında büyük bir potansiyel var. Sizin “tayfa” dediğiniz bu harika müzisyenlerle birlikte olmak, hayatı paylaşmak ve birlikte müzik yapmak büyük bir keyif. Bence bu sıkı arkadaşlıklar caz sahnesinin gelişmesine de önemli katkılar sağlıyor. Son yıllarda gözlemlediğim en büyük değişim, dijital platformların ve sosyal medyanın etkisiyle caz müziğinin daha da geniş kitlelere ulaşması olabilir.

-Birçok uluslararası festivalde grup lideri olarak davet edildin. Caz dünyasında bu denli saygın bir yere sahip olmanın arkasındaki en önemli faktör nedir sence?

Caz dünyasında saygınlık kazanmanın arkasındaki en önemli faktörlerden biri, süreklilik ve tutarlılık. Yıllar boyunca hem yurtiçinde hem de yurtdışında birçok projeye imza attım ve her zaman en iyisini yapmaya çalıştım. Müzikte samimiyet çok önemli. Beni bu noktaya getiren şey de her zaman müziğe olan tutkum ve işime duyduğum saygıdır.

-Plak olarak kaydettiğin albümler dikkat çekici. Analog kayıt yapma tercihin arkasındaki neden ne? Müziğindeki ses kalitesi ve kayıt süreci senin için ne ifade ediyor?

Analog kayıt, bana göre müziğin en doğal ve en sıcak halini sunuyor. Kendim de evde iyi sistemlerle analog bir setup ile müzik dinliyorum ve dinleyiciye de plaklarımla bunu sunabilmek çok değerli. Odyofillerle bir bağım var ve onlara karşı sorumluluk hissediyorum. Müzikte ses kalitesi çok önemli ve analog kayıt süreci de bu kalitenin en yüksek seviyeye çıkmasını sağlıyor.

-2010 yılında çıkardığın 'Nommo' albümünden bugüne kadar müziğinde nasıl bir evrim yaşandı? Kendi müziğini nasıl tanımlıyorsun?

Nommo, benim için çok özel bir albümdü ve öğrencilik dönemimdeki müzikal arayışlarımı yansıtan bir çalışmaydı. O günden bugüne kadar daha olgun bir yaklaşım benimsemeye çalışıyorum. Tek kelime ile müzisyenliğimi tanımlamaya çalışırsam “samimiyet” kelimesi aklıma geliyor.

-Autumn in New York ve Dameronia with Strings albümlerin DownBeat dergisi tarafından yüksek puanlarla değerlendirildi. Bu uluslararası takdir, kariyerin üzerinde nasıl bir etki yarattı?

Bu tür uluslararası övgüler, bir sanatçı için büyük bir motivasyon kaynağı. DownBeat gibi prestijli bir dergiden gelen olumlu yorumlar, ismimin global çapta tanınmasına ve takdir edilmesine yardımcı oldu. Bu da bana daha fazla projeye imza atma ve daha geniş kitlelere ulaşma fırsatı veriyor.

-Yakın dönemde üzerinde çalıştığın projeler nelerdir?

Beraber çalıştığım gruplar ile üretimlerimiz devam ediyor. TRT Big Band ile kayıt ve konserlerimiz çok iyi gidiyor. Kerem Görsev ile yeni albümümüz çıktı, hem davullar hem de prodüktörlüğünü yaptığım güzel bir albüm oldu. Kenan Doğulu’nun caz projesinin yeni albümünü Londra Abbey Road’da kaydettik. Fazıl Say ile konserlere devam ediyoruz. Ama en önemlisi yeni albümümü kaydetmem gerekiyor. Bütün bu konser ve kayıt kargaşasından zaman bulursam yapacağım. :)

-Türkiye'deki genç müzisyenlere ve cazseverlere ne gibi tavsiyelerde bulunursun? Cazı geniş kitlelere ulaştırmak için genç yetenekler neler yapabilir?

Genç müzisyenlere en büyük tavsiyem, sabırlı olmaları ve kendilerine inanmaları. Caz, uzun bir yolculuk ve bu yolda kendinizi sürekli geliştirmeniz gerekiyor. Aynı zamanda dinleyici kitlesini genişletmek için dijital platformları aktif bir şekilde kullanmaları da çok önemli. Sosyal medya ve dijital müzik platformları, cazı daha fazla insana ulaştırmak için çok güçlü araçlar, doğru kullansınlar.

-Son olarak, okuyucularımız için paylaşalım; Touche sahnesinde gerçekleşecek ve tarihleri netleşen gelecek performanslarını öğrenebilir miyiz?

Ferit Odman Quintet ile Touche Tarihlerimiz aşağıda. Lütfen biletleri erken alın, 3 senedir tüm konserlerim sold-out geçti, bilet bulamayınca üzülüyor herkes.

4 Ekim, 15 Kasım, 13 Aralık, 17 Ocak, 21 Şubat, 21 Mart, 25 Nisan, 23 Mayıs.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR