Uluslararası alanda ve Türkiye’de koro dünyasında yenilikçi tarzıyla öne çıkan, Başak Doğan’ın yönetimindeki Chromas, sahnedeki 10. yılını kutlamaya hazırlanıyor. 15 Mart Cumartesi akşamı Turkcell Platinum Sahnesi’nde gerçekleşecek bu özel konserde, Chromas’ın 10 yıllık ilham verici hikayesi müzikseverlerle buluşacak.
10 yıllık repertuardan eski-yeni şarkılar, sahnede olacak...
Gecede, Chromas ile yolları kesişmiş sevilen sanatçı ve gruplar sahne alarak sürpriz performanslara imza atacak. Işık ve ses tasarımıyla bir görsel-işitsel şölen sunacak konser, yalnızca bir müzik etkinliği değil, aynı zamanda duygu yüklü bir yolculuk olacak. Chromas Korosu'nun kurucusu ve şefi Başak Doğan ile 10. yılını kutlayan Chromas'ın ilham verici yolculuğuna dair merak edilenleri Başak Doğan’a sorduk.
Chromas, 10 yıllık yolculuğunda nasıl bir evrim geçirdi?
On yıllar her oluşum için değerli olduğu gibi hayatta da çok önemli değişimleri, dönüşümleri getiriyor. Ben de Chromas’la birlikte dönüştüm, geliştim, keşfettim. Ara ara geri dönüp bakarsınız, bazı anlar aklınıza gelir ve o başlangıç anı çok uzak gelir, dünyalar değişmiştir. Biz, geçtiğimiz son birkaç aylık süreçte bu on yıla ve Chromas’ın o ilk günlerine çok baktık. Hala genç yetişkinlerden oluşan koromuzun, o zamanlar ne kadar da genç, meraklı ve heyecanlı olduğunu gördük, hala da bu hisleri koruduğumuz için çok mutluyum. Aslında tüm bu geriye bakışımızın sebebi bir belgesel üzerinde çalışmakta olmamız. Koristlerimizle röportajlar yaptık; ben ve ekip arkadaşlarım yaşadıklarımızı anlattık ve Chromas’ın uçsuz bucaksız, ismi gibi renkli arşivine daldık. Mart ayının başında izleyicilerle buluşacak belgesel sayesinde gördüm ki biz çok büyümüş, gelişmişiz ve hayallerimizin potansiyeli de bizimle büyümüş.
Mesela koroya başladığında sosyal fobisi olan bir koristimiz şu anda toplum içinde iletişim becerisi oldukça gelişmiş birine dönüşmüş. Hata yapmanın kabul edilemez korkunçlukta olduğu bir inanıştan hata yapmanın bizi korkutmadığı, ondan faydalanıp yeni üretimlere olanak tanıdığımız bir dünya yaratmışım. Güvenli bir üretim alanı oluşturmuşuz.
Saymakla bitmeyen, seyahatler, yurt dışı turneleri, kutlamalar, hayal kırıklıkları, bunların hepsini birlikte yaşamak bizi büyütmüş. Bir dinleyici kitlemiz oluşmuş; bu insanlar yıllardır tüm çıktığımız sahnelerde bizimle; bizi dinliyor, duyuyor ve alkışlıyor - var olsunlar.
Sayısız sanatçı dostumuz olmuş; disiplinler ve genrelar arası çok heyecanlı projelere imza atmışız. Sanırım tüm bunları size özetlerken ve onuncu yıl konserimize hazırlanırken kulağıma en çok fısıldayan kelimeler “gurur”, “özveri”, “tutku”, “insan sesi” ve “inanç” oluyor.
10 yıllık Chromas serüveninde en büyük kırılma anları nelerdi?
Chromas’la, Türkiye’de çok da alışık olmadığımız -batı toplumları kadar, örneğin Almanlar kadar içine doğduğumuz bir müzik türü olmadığı için- bu on yılı daha mücadeleli yaşamış olabiliriz. Fakat görüyorum ki çabalarımız hep sonuç vermiş ve durgun bir göle taş atıldığında oluşan çemberler gibi genişleyerek yayılmışız. 15 şarkıcı ile başlayan serüvenimiz, şimdi 60 kişi ile devam ediyor. Zamanla koro müziğine olan ilginin artmasıyla başka korolar da kurdum. Vokal Akademi gibi vokal müzik üzerine yepyeni bir çatı oluşum yarattım. Bu süreçte pek çok kırılma anı oldu diyebilirim. Mesela, 2016-2020 arasında her hafta, korodan bir ekiple Ayvalık’a, oradaki civar köylerden çocuklara koro çalıştırmak için gidip geliyorduk. Yine o yolculukların birinde, uçakta “bir tanecik”, sevgili Binnur Kaya ile tanıştım. Aramızda oluşan bağ o kadar derin ve yapbozun parçaları gibi birleşti ki, bize, yaptığımız müziğe gönülden destek oldu. Sonrasında birlikte onlarca üretim yaptık; Binnur ile hamam konserleri, bambaşka repertuvar denemeleri, Zorlu PSM’deki Damdaki Kemancı kadrosunda sahne aldık.
Yanı sıra Chromas’ın büyüyüp gelişmesine, farklı tecrübeleri edinmesine sebep olan yurtdışı konserlerimizi, turnelerimizi söyleyebilirim. Öyle zorluklarla ve akıl almayacak maceralarla yaptık ki bu işleri, şu an geriye dönüp baktığımda ben bile cesaretimize ve özgüvenimize inanamıyorum. İnanamadığım kadar da “biz”le gurur duyuyorum. Örneğin, İspanya’ya konser için giderken Türkiye-Bulgaristan sınırında arafta kaldık, tüm koro öylece bekledik, otobüsümüzü sınırda geride bıraktık ve saatlerce gecikmenin ardından 40 kişi ile son anda uçağa, nefes nefese yetiştik. Fransa’da katıldığımız festivalde çadırda kaldık, yaz mevsimiydi ama geceleri o kadar üşüdük ki, üzerimize konser kıyafetlerimizi bile giydik. :)
Beşiktaş Stadyumu’nda 40.000 kişiye çok sesli marş söyledik, Bobby McFerrin’la konserimiz, düzenlediğimiz festivaller, Tarkan’la 100. yıl marşı kaydettik - hayatlarımızın çok önemli mihenk taşlarından sadece bazıları... Yani demem o ki, bunların hepsine bakınca müziğimizi yapmak için çok fazla çaba sarfettiğimiz her an, sonrasında bize Tarkan Bey’i, Bobby Bey’i, yeni dinleyicileri kazandırmış. O yüzden en büyük kırılmalarımız en çok yorulduğumuz anlarımız diyebilirim.
Koro müziğinin Türkiye’deki gelişimini nasıl değerlendiriyorsun? Sence yeterince ilgi görüyor mu?
Hem seyirci hem de korolarda söyleyen veya söylemeye aday şarkıcılar tarafından son yıllarda ilginin gitgide arttığını görüyorum. Büyüklü küçüklü korolar kuruluyor, korolar daha sık konser vermeye başladı, farklı genrelarda müzisyenler de korolarla iş birliklerini artırdı.
Bu elbette mutluluk verici bir şey, zira şefliğe ilk başladığım zamanlarda yaptığımız müziğin enstrüman eşliksiz olmasını, yalnızca insan sesiyle olduğunu anlatmakta güçlük çekiyordum. Şimdi ise yaptığımız işin özellikle akappella olmasının daha da ilgi çekici olduğunu görüyorum. Bir yandan da koro müziğinin ülkede daha gelişecek çok alanı olduğu da kesin. Daha fazla kişiyi, ‘birlikte şarkı söylemeye’ çekebilmek için, koroların eski alışkanlıklarından biraz uzaklaşmasını, yenilikler denemelerini, dünyadaki yeni örnekleri takip etmelerini, bu esinlenmeleri kendilerine uyarlamaları gerektiğini düşünüyorum. Bizim Vokal Akademi olarak üstlendiğimiz misyonlardan biri de bu. Hem sık yaptığımız konserlerle hem de iki senede bir yaptığımız tüm dünyadan müzisyenleri - özellikle Türkiye’deki şarkı söyleyen insanlara ilham olması heyecanıyla - buluşturduğumuz DenizBank VoiceUp A Cappella Festival’imizle.
Sahnede en çok heyecanlandıran anlar neler?
Ben insan sesine, eşliksiz yaptığımız bu müziğe hala çok hayranım, heyecanım çok taze. O yüzden de konserlerde beni en heyecanlandıran tüylerimi diken eden, gözümü dolduran, hatta bazen ağlatan anlar, hep o çok iyi tınladığımız anlar oluyor. Repertuvarımızı bilen bilir, çok zorlu eserlerden oluşuyor, yakın armonili, 10-14 sesli, armonisi, ritmi komplike eserler bunlar. Haliyle üzerine de çok çalışıyoruz, sahnede müziğin hakkını vermek, seyirciyi bir an bile o etkileyici dünyadan koparmamak için sahne öncesi çok emek veriyoruz. Benim için işte o üzerine deliler gibi ayrıntıyla çalıştığımız o müziğin gerçeküstü tınladığı o akorlar, o müzikal muazzamlık anları vazgeçilmez ve başka hiçbir şeye değişemeyeceğim anlar.
Unutamadığın bir sahne anını paylaşır mısın?
2019 PSM’nin ana sahnesindeyiz, Bobby McFerrin ile, tamamı doğaçlama olan o konseri veriyoruz. 2200 kişinin hiç unutamayacağı, bize bambaşka evrende bir akşam yaşatan “the” konser! Soundcheckinde bile kendi başına konser hissi yaşadığımızı hatırlıyorum. Bir de üstüne konser şahane gidiyor, Bobby bize durmadan yeni bir müzikal dünya yaratıyor. Derken bir anda, “haydi şimdi bir şarkı da siz söyleyin” diyor! Öncesinde konuşmadığımız için konser anında bize kocaman bir sürpriz oluyor bu, ve tabii ki dev bir onur… Kendi konserinde bir anı bize bırakacak kadar güvenmesi beni hem çok heyecanlandırmıştı hem de büyük bir sorumluluk yükledi. Bu sırada tabi hepimiz şok içindeyiz, ne söyleyeceğimizi de bilmiyoruz, derken, repertuvarımızda yer alan Haitice bir şarkı olan Tchaka’yı söylemeye karar veriyoruz ve ben koroyu yönetmek üzere yerime geçiyorum. O an 10 yıllık Chromas anılarının en tepesine yerleşiyor, böylelikle.
Chromas’ın geleceği için hayal ettiğin en büyük proje nedir?
Bir proje diye düşününce bir süredir manifestlediğimiz Coldplay’le Türkiye’ye geldiklerinde şarkı söyleyelim hayalimiz var - gelecekler çünkü, gelsinler isteriz değil mi :) chromas’ın geleceği için genel olarak hayalim de aslında geçtiğimiz senelere çok benzer: hayal etmeye devam edelim, çünkü hayallerimizi gerçekleştirebiliyoruz! Bu çok kıymetli bir öğrenme oldu benim ve korom için, birlikte müzik yapmanın hep keyifli olduğu, her gün bir öncekinden bir şekilde ileri gittiğimiz bir müzikal dünya hayalim vardı hep, oldu ve bunun devam etmesini çok isterim. Bu çalışma disiplini, özveri ve hayal etme özgürlüğü bence beraberinde de "Wow böyle bir şey mi yaşadık?" dedirten o projeleri doğuruyor.
Chromas 10. Yıl Konseri’ni dinleyiciler için en özel yanının ne olacağını düşünüyorsun?
Biz Chromas olarak Zorlu PSM’de son iki senedir 5. konserimizi vermeye hazırlanıyoruz. Ondan önce de defalarca çeşitli etkinliklerde sahne aldık burada. PSM’nin halen şehrin kalbindeki sanat merkezi olması, sunduğu teknik olanakları sanatçılara doyasıya sunması çok heyecan verici. Vizyoner bakış açısı sayesinde de, kültürümüze çok yakın olmayan ve alışık olmadığımız, izleyicinin baya şaşırdığı, ama iyi bir şaşırma olarak tekrar tekrar konserlere geldiği, bir konser serisi yapıyoruz yıllardır. Çok sesli, çağdaş bir koro olarak şahane Turkcell Platinum Sahnesi’nde konserlerimizi veriyoruz. Bu konserde de işte bu harika iş birliğimizi taçlandıracak, dinleyicilerimizle on yılımızı kutlayacağımız özel bir konser hazırladık.
Işık ve ses deneyimini maksimuma taşıyoruz. Biliyorsunuz, zaten sahne üzerinde ellerinde dosyalalar, tek tip giyinip duran bir koro değiliz; bu sefer biraz daha da değiştirmek istedik bunu. Bugüne kadar birlikte müzik yaptığımız sanatçılardan konsere konuklar alacağız ve bu değerli isimler, Chromas repertuarına eşlik edecekler. Bu defa repertuarı da oldukça genişlettim; nostaljik bir akşam bizi bekliyor. İlk repertuarımızda söylediğimiz şarkıları yeniden bir medley sunmak üzere çalışıyoruz, minik sürprizli koreografiler ekledik. Bir yandan, az önce de sözünü ettiğim Chromas 10. Yıl belgeselinden can alıcı bazı kesitleri, konser boyunca şarkı aralarında izleyeceğiz.
İzleyiciyi salona girdiği andan itibaren Chromas dünyasına almak istedik bu defa. Koronun provalarından, gerçek sesler ve görüntüler eşliğinde deneyimsel bir hikaye anlatımının içine girecekler. Şüphesiz yine birlikte şarkılar söyleyeceğiz. Ben gerçekten de çok heyecanlıyım, çok uzun süredir üzerine düşündüğüm, hayalini kurduğum, kendi kendime zihnimde yaşadığım bir konser bu. Akapellayı seven, merak eden, yaklaşık 60 kişilik dev bir koronun yer yer bir şova dönüşen konserine tanıklık etmek isteyen herkesi konserimize bekliyoruz. Sonra da amfi’de birlikte kutlamak için buluşuruz. :)