MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANLARININ ANISINA SAYGIYLA: 1923

1923 Müzikali, Cumhuriyetimizin 100. yılında izleyicileri unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor. Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu, Piu Entertainment, Zorlu PSM ortak yapımı olan bu müzikal Türkiye’nin kurtuluş savaşında yer alan nice kahramanının hikayeleri, muhteşem sahne tasarımı, dans, müzik ve multimedya şovlarıyla canlanıyor. Bu büyük prodüksiyonun arkasındaki emekçilerden olan dekor tasarımcısı Robert Innes Hopkins, ışık tasarımcısı Malcolm Rippeth ve multimedya tasarımcısı Douglas O’Connell ile Ceylan Önalp bir araya geldi. 1923 Müzikali’nin sahne tasarımı, ışık tasarımı ve multimedya unsurlarının konuşulduğu bu heyecan verici röportajı Ceylan Önalp sizler için hazırladı.

Bu sık sorulan bir soru olabilir ama bize mesleğinize nasıl başladığınızı anlatır mısınız?

Malcolm Rippeth: 5 yaşında geleneksel bir İngiliz pandomimini sahnede gördükten sonra tiyatro ışıklarıyla çalışmak istediğime karar verdim. Aslında aydınlatma tasarımcılığının bir meslek olduğunu 12 yaşımdayken okuldaki etkinliklerde aydınlatmayla uğraşana kadar bilmiyordum. Üniversitede tiyatro okurken aydınlatma konusunda uzmanlaşmaya devam ettim. Kendi işimi yapmaya başlamadan önce başlangıçta tiyatro teknisyeni ve ardından ışık tasarımcısı yardımcısı olarak çalışarak yavaş yavaş bir kariyer inşa ettim.

1923 Müzikali’nin tasarımını yaparken vizyonunuz - ilham kaynaklarınız nelerdi?

Robert Innes Hopkins: 1923’ün yaratıcılarından Mehmet Ergen ile daha önceden tanışıyorduk. Bana böyle bir proje yapmayı hayal ettiğinden bahsetmişti. Ama daha sonra üzerine gitmedik. Geçen yıl Ekim ayında beni arayıp projeyi yapacağımızı söyledi. Cumhuriyetinizin 100. yılında bu hikâyeyi anlatmanın önemini ve anlamını konuşup olabildiğince hızlı hayata geçirmeye karar verdik. En başta, Türk olmayan birinin bu hikâyeyi anlatması uygun olmayabilir diye biraz çekindim. Açıkçası, Atatürk'ü biliyordum ama tarihinizle ilgili bilgim kısıtlıydı. Mehmet (Ergen), bir ekibe sahip olmanın ve bu kadar büyük bir sahne yaratmanın önemli olduğu konusunda ısrar etti. Ve böylece daha önce birlikte çalıştığım Douglas'a ve Malcolm'a ulaştık. Ekip olarak devrim tarihinizi mümkün olan en iyi şekilde anlatmanıza yardım edebilme şansının bize verilmesinin büyük bir onur ve sorumluluk olduğunu düşünüyoruz.

Malcolm Rippeth: Tarihiniz ve cumhuriyetinizin kuruluşunu etkileyen hikâyeler ile ilgili çok şey öğrenmem gerekti. Hepimizin bir araya gelmesinin en önemli nedeni bu hikâyenin duygusal ve dramatik bağlamını anlayıp, bunu modern bir izleyici kitlesine dinamik bir şekilde ifade etmenin yolunu bulmaktı.

Bu tip bir müzikal sahnesini tasarlarken yaratıcı ekibin geri kalanıyla nasıl çalışıyorsunuz?

Douglas O’Connell: İngiliz bir tasarımcı olarak, başka bir ülkeden veya milletten yaratıcı bir ekiple çalışmak iş yaptığınız ülke ve o ülkenin insanlarıyla ilgili her zaman fikir edinmeme yardımcı oluyor. Çünkü iş hayatında genelde kültürel farklar kendini daha net gösteriyor; bizim bir şeyleri yapmak için kendi yollarımız var, sizin de kendinize göre yöntemleriniz var. Bir batılı olarak, izleyicilerinizin görsel veya işitsel olarak tam anlamıyla ne beklediğini buraya gelene kadar bilmiyordum. Yaratıcı ekip ve geri kalan bütün ekip elemanları, seyirciler için her şeyi nasıl daha iyi tasarlayacağımıza dair çok yardımcı oldu. Çünkü bu müzikal, tarihiniz için saygıyla ele alınması gereken çok büyük bir olayı anlatıyor. MR: Hepimizin birbirimizin fikirlerini iyice anlaması gerekiyor ve proje hayata geçirilirken ilk görüşmeler genellikle yönetmen ve set tasarımcısı arasında ilerler. Ben bu sürece olabildiğince erken dâhil olmaya çalışıyorum. Böylece yapım ekibinin sürecinden bir şeyler öğrenirken aynı zamanda prodüksiyonun nasıl işleyebileceğine dair kendi fikirlerimi de besliyorum. Bu nedenle ışıklandırmanın belirli anları iletmek için proje bazında biraz daha fazla sorumluluğu olabiliyor; setin durağan olabileceğini ya da video akışının ne zaman öne çıkacağını takip etmem şart. Müzik de tabii ki çok önemli - aydınlatmanın nasıl hissedildiği ve değiştiği konusunda çok fazla ilham verebilir. Her gün yönetmen, koreograf, tasarımcı arkadaşlarım ve müzikal meslektaşlarımla konuşmaya çalışıyorum, böylece gösteri sahneye ve izleyiciye ulaştığında nasıl sunacağımız konusunda açık bir diyaloğumuz oluyor.

DC: Görsel tasarım açısından bakıldığında, genellikle set tasarımcısının bir kavram ya da kurgu oluşturmasını beklemek zorunda kalıyorum. Çünkü birinin başlangıç kavramını yaratması gerekiyor. Genellikle bu kişi set tasarımcısıdır. Ve sonra benim işim görsel olarak var olan kurguyu/kavramı gerçeğe dönüştürürken hikâyenin anlatım dilini formla uygun dengede buluşturmak oluyor. Bireysel çalışmalarımda çoğunlukla görsel ve işitsel açıdan dengeli estetik uyumu bulmak için çok fazla işbirliğine ihtiyaç duyuyorum. Bu sebeple, genellikle kendi içeriğimi yaratırken projede bir illüzyonistle işbirliği yaparım. Bu projedeki illüzyonist Malcolm oldu. (gülümsüyor)

Ufak bir sorum daha var; bütün bu çalışmalara ne zaman başladınız?

RIH: Kasım ayında çalışmaya başladık. Değil mi?

DC: Evet, Kasım ayında başladık.

RIH: Kasım ayında çalışmaya başladık ve ilk set fikri Aralık ayında bir araya getirildi. Ardından, Ocak ayında inşa etmeye başladılar. Normalde bu ölçekte bir proje için biraz daha fazla zaman gerekir ama ekip her şeyi zamanında yaptı.

1923 projesini hayata geçirirken karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?

RIH: Senaryonun kendine göre potansiyel olarak zorlayıcı bir kısmı var; müzede çocuklar var. Bu çocuklar küçük bir maket teknedeyken, zamanda geriye yolculuk yapıp bir anda kendilerini gerçek bir teknenin içinde buluyorlar. Bunlar, nerede ve hangi ölçekte yapıyorsanız yapın, tasarım açısından bir çeşit meydan okumadır. Çünkü kurguda bütün zaman dilimlerini eş oranlı gerçekçilikte hayata geçirmek zorunda kalırsınız. Ve tiyatroda kurgu, kendisine sadık davrandığınızda var olur. Bir oyun gibi düşünün; kendi kurallarını ve mantığını kurar.

MR: Ben ve meslektaşlarımın çoğu Türkçe bilmediği için yabancı dil engeli ilk günden kendini belli etti. Ama projeyi hayata geçirirken bize çeviri yapan birkaç önemli kişi oldu. Geri kalan herkesin güler yüzlü yaklaşımları ve iyi niyeti eklenince birlikte gerçekten iyi çalışmanın bir yolunu bulduk. Işık, hepimizin anlayabileceği bir şey; Türk meslektaşlarım bu konudaki uzmanlıkları sayesinde yapmaya çalıştığım işi bir araya topladılar ve büyük bir şevkle harika şeylerin gerçekleşmesini sağladılar.

Peki, set tasarımını yaparken ışıklandırma ve sinematik sekans birbirinden nasıl etkileniyor? Bundan biraz bahsedebilir misiniz?

RIH: Bir önceki soruda tam bunu söyleyecektim. Ellerindeki imkânlarla bir hikâye anlatmaya çalışan insanlarla aynı odada olmak inanılmaz etkileyici bir duygu. Aslına bakarsanız bütün set kendi içinde mantıklı ama mantıksız bir manzaradan oluşur; tiyatroda bir masa, hikâyeyi anlatma şeklinize bağlı olarak bir periye dönüşebilir. En önemli olan, ifade dilini ve onun ana fikrini bulmaktır. Ben en başından beri bu müzikalin çok akıcı olması gerektiğini düşündüm. Kafamda hep sürekli hareket halinde olabilecek bir sahne fikri dönüp dolaşıyordu. Ve sonunda bu dönme fikrinden yola çıktım. Hareketin bir ivmesi, kendine has bir seyahati ve dinamiği vardır. Bu düşünce sürekli döndürme fikrini tetikledi ve sahnede yerden bir üst seviyeye sahip olma fikrine yol açtı. ‘Tamam, işte bu! Üst katın gücüne ihtiyacımız var!’ dedik. Ve balkon fikri geldi; çok basit ama çok uyarlanabilir bir tasarım - teknenin köprüsü olabilir, dağlarda bir yapı olabilir veya bir balkon olabilir. Tasarıma başlarken bu fikri düşündüğümüz için hem çok yerleşik hem de sürekli değişip uyarlanabilen bir şeye sahiptik. Dolayısıyla, bu bize hem tasarımda hem de diğer alanlarda olanak sağladı. Bunun üzerinden çok daha fazla şey ürettik.

MR: Sahnenin temel yapısı olan dönen sahnedeki merdivenler ve balkonlar aydınlatma için harika bir alan yarattı. Tiyatro tasarımı film tasarımına göre daha kolay uyarlanabilir, mesela bir ışık kayması bütün yapıyı anında farklı bir döneme taşıyabilir. Bu yüzden sahnenin tasarımı tek parça olmasına rağmen, her sekansta değişebilen akışkan bir hacme sahip olabildi. Bu da setin bütün yapısını hafifletip neredeyse görünmez oldu ve kullandığımız malzemeler günümüze ait olmasına rağmen kolayca 1919 ve 1923 dünyalarına kolayca adapte edildi.

Tasarımlarınızda izleyicilerden gelen geri dönüşler sizi nasıl etkiliyor?

MR: İngiliz tiyatrosunda genellikle her gece seyircinin olduğu bir ön izleme dönemimiz vardır - genellikle en az bir hafta - ama gün boyunca tüm alanlarda gösteri üzerinde çalışmaya devam ederiz. Bu durumda izleyici geri bildirimi çok önemlidir. İzleyicinin ne düşündüğünü gözlemlerken aynı zamanda izleyicinin içinde olmak, onlar gibi hissetmek, nerede bir boşluk olduğunu veya daha önce dikkatimizi çekmeyen bir şey olduğunu sezgisel olarak anlamaya yardım eder. 1923 ön izlemesinde seyirci tarafından ilk kez izlenecek. Öncesinde seyircili bir ön izleme olmadığı için izleyici geri dönüşlerini almak şansımız olmayacak. Ama seyircinin prodüksiyonla nasıl iletişim kurduğunu gözlemleyecek olmak beni çok heyecanlandırıyor. Bu da canlı performansın getirisi.

RIH: Bir set tasarımcısı olarak birçok etken bir arada ilerliyor; en önemlileri zaman ve finansal konular. Daha gösteri başlamadan en büyük taahhüttün altına set tasarımcısı girer. Işık ve video ile olan tasarımlarınızı her zaman değiştirebilirsiniz, ancak bütçenizi bir sete harcadıktan sonra bazı değişimler için çok geç olabiliyor. O yüzden, bu işe girerken içgüdülerine güvenmek gerekiyor. İçgüdüler çoğunlukla sahne/set tasarımı hakkındaki fikrinizden ve onu nasıl özümsediğiniz ile alakalıdır; bir opera tasarlıyorsam müziğinden hareketle bir fikir geliştiriyorum, eğer elimdeki bir oyunsa senaryodan ilham alıyorum ve 1923 gibi bir projedeyse hem senaryo hem de tarihten yola çıkıyorum. Her seferinde bir tür inanç sıçraması yaşanıyor. İzleyiciye bir şekilde dokunacağınıza inanıp öyle yola çıkmak şart.

İçgüdü demişken, bu proje ile ilgili içgüdüleriniz neler diyor?

RIH: Bu kadar kısa sürede böyle güzel ve kaliteli bir iş çıkartabildiğimiz için mutluyum. Açıkçası, akıştaki doğallıktan ötürü her şeyin bir bütün halinde çok etkileyici bir formda hayata geçtiğine inanıyorum.

DC: (onaylayan bir ifadeyle kafasını sallıyor)

Tasarıma başlamadan önce tarihi turlara veya İstanbul'a gitmeye vaktiniz oldu mu?

RIH: Maalesef, olmadı. Bütün derslerimize Dr. Google ile çalıştık. (gülüyor)

DC: Evet, her şeyi Dr. Google öğretti. (hep birlikte kahkaha atıyorlar) Ben aslında Atatürk ile ilgili bir kitap okumaya başlamıştım. Ama tasarıma yoğunlaşmışken bitirmeye vaktim ve halim kalmadı. Aslında şimdi birkaç ay öncesine dönüp bakınca bitiremediğime seviniyorum. Çünkü buraya gelip buradaki ekiple çalışıp, izleyici geri dönüşlerini gördükten sonra, eve dönünce kitabı tekrar en başından okumaya karar verdim. Eminim bu sefer tarihinizi çok daha iyi anlayacağım.

Alanınızdaki yeni teknolojiler ve trendlerle nasıl güncel kalıyorsunuz?

MR: Üreticileri ve tedarikçileri ziyaret ediyorum. Bunun dışında diğer birçok tasarımcının çalışmalarını sahnede izliyorum. Işığın neler yapabileceği konusunda hepimiz aynı tutkuyu paylaşıyoruz ve insanlar öğrendiklerini paylaşmak için cömertçe zaman ayırıyorlar. Teknoloji son on yıldır hızla gelişiyor ve erişebildiğimiz araçlar sürekli genişliyor. Hayal gücümüz bağımsız olarak gelişir ve değişir. Estetik fikirler her zaman gelir. Yeni araçlar, çok yakın zamanda imkânsız olduğunu düşündüğümüz bir şeyi gerçekleştirmemize olanak sağlayabilir.

1923 MÜZİKALİ
BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR