ŞAİRİN ŞARKILARIYLA ZAMAN YOLCULUĞU: TUNA KİREMİTÇİ İLE MÜZİK, EDEBİYAT VE ANILAR ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Ünlü şair, yazar ve müzisyen Tuna Kiremitçi, Zorlu PSM'nin kendine has bir ambiyansa sahip mekanı touché by N Kolay Sahnesi'nde izleyicileriyle buluşuyor. Kiremitçi, müzik, mizah ve edebiyatı bir araya getiren "Şairin Şarkıları" adlı gösterisinde, kendi yazdığı unutulmaz eserlerin yanı sıra müzik dünyasının klasiklerine de yer verecek. Seyircilerin katılımıyla şekillenen bu interaktif performans öncesinde Tuna Kiremitçi ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, hem bu gösterinin perde arkasını hem de sahne deneyimlerine dair keyifli detayları paylaşma fırsatı bulduk.

-"Şairin Şarkıları" fikri nasıl doğdu? Müzik, edebiyat ve mizahı bir araya getiren bu performansın ardındaki ilhamı öğrenmek isteriz.

Romanlarımı okuyan ama şarkılarımı çok dinlememiş bir kesim vardı. Diğer tarafta da şarkılarımı bilen ama edebiyatçılığımı pek tanımayanlar. Bu iki kesim bir araya gelsin, tanışsın istedim. Biraz da meddahlık yapayım, minimal bir sahne konseptimiz olsun. Keman virtuözü arkadaşım Müge Alpay ve menajerimiz İbrahim Zoroğlu ile yola çıktık. İlk sahne kayıtlarını dinleyince gördük ki iki enstrüman ve vokallerle gayet hoş bir sound yakalıyoruz. Sonuçta iki senedir turnedeyiz. Gayet iyi gidiyor.

-"Şairin Şarkıları"nda kendi yazdığınız eserlerin yanı sıra aynı türdeki klasikleri de seslendiriyorsunuz. Bu şarkıları seçerken hangi kriterlere göre bir tercih yapıyorsunuz? Sizi etkileyen belirli hikayeler ya da duygular var mı?

“Keşke ben yapmış olsaydım” dediğim şarkılar onlar. Hiçbir zaman yazamayacağım kadar güzel şarkılar. Aşık olduğum şarkılar da diyebilirim. Hepsi içimde başka bir pencere açıyor. Hayatımın başka bir dönemine eşlik ediyor. Bu duygularla söyleyince dinleyici de aynı şekilde karşılık veriyor. Güzel zaman geçiriyoruz.

-Edebiyat ve müziği bir arada götürmek zor oluyor mu? Yazar kimliğinizle müzisyen kimliğinizin arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?

Aslında epey zor ve ciddi bir iş. Hayat tek bir sanat için bile kısa çünkü. Ben 14-15 yaşımdan beri ikisini de yaptığım için belli bir ahenkle götürebiliyorum. İkisinden de vazgeçemediğim için. Müzik dışa dönük edebiyatsa içe dönük tarafımı temsil ediyor. Artık iki kanadım gibi oldular. Biri olmazsa uçamam gibi geliyor bana.

-Seyircilerin etkinliğe katılımı, soruları ve etkileşimleri gösterinizi nasıl etkiliyor? "Şairin Şarkıları" seyirciyle interaktif bir yapıya sahip. Performansınız seyircilerinizin soruları ile şekillenen, muhabbet ve müzik ile dolu bir şekilde geçiyor. Peki seyircilerin soruları gösteriye nasıl yön veriyor?

Bazı geceler soruları kabul ediyorum. Bazı gecelerse bunu yapmayıp kendi rotamı izliyorum. Tamamen seyircinin enerjisine ve o akşamki keyfime bağlı. İlla herkesi çok güldüreceğim diye br iddiam yok. Yeterince stand up sanatçımız var zaten. Benimki daha çok meddahlık. Edebiyatla müzik arasında, geçmişle bugün arasında, eski Tuna ile bugünkü Tuna arasında geçen hikâyeler. Bol bol kendi magazinimi yapıyorum yani.

-Yakın gelecekte hem müzik hem edebiyat alanında yeni projeleriniz var mı?

Turnemiz sürüyor. Amacımız çalabildiğimiz kadar çok yerde çalmak. Ayrıca yeni Başkomiser Perihan Uygur polisiyesini yazıyorum. Yılbaşında çıkmış olacak.

-"Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları" albümünde eski ve yeni şarkılarınızı bir araya getirdiniz. Bu şarkıların yıllar içinde sizde yarattığı duygusal değişimler nelerdir?

Eski şarkılarımı yazan genç Tuna’yı tanımamı sağlıyorlar. Mesela onu karşıma alıp 16-17 yaşında “Sana Dair” gibi bir şarkıyı nasıl yazabildiğini sormak isterim. Hem sözleri hem de müzikalitesi bakımdan. Gonca Vuslateri ile söyledik, onun enerjisi de katılınca şarkı iyice uçtu. Ama hâlâ eski Kumdan Kaleler versiyonunu daha çok sevenler de var. Daha da ilginci , o günden bugüne geçen 30 yılda yaşadığım hemen her şey şarkının içinde. Kendi kendime kehanetlerde bulunmuşum sanki. Sonunda bu durumun şiirini yazıp kitabıma koydum. Disiplinlerarası ilişkiler bende böyle işliyor.

- Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları albümünüzde Pamela, Özge Fışkın, Gonca Vuslateri, Öykü Gürman, Gülçin Ergül, Jehan Barbur, Yıldız Tilbe, Sena Şener, Gökçe Bahadır ve Gülay gibi çok değerli sanatçılarla düet yaptınız. Bu isimlerle düet yapmanın sizde bıraktığı izler nelerdir?

Her biri kendi dünyasıyla, kendi evreniyle geldi. Hem kişilikleri hem de sesleriyle. Onlara ayak uydurmaya çalışmak benim için yeni ve özel bir eğitim oldu. Her düette yeni şeyler keşfettim. Şarkı söylemeyi tekrar öğrendim desem yeridir. Sanatçıların hepsi iyi niyetle, kalplerini koyarak misafir oldular. Stüdyodaki müzisyen arkadaşlardan Pasaj Müzik ofisindeki kardeşlerimize kadar herkes projeye samimiyetle katkı verdi. Bana kendimi resmen rockstar gibi hissettirdiler. Düet albümlerimiz hayatın bana hediyesi oldu.

-Sahnede size kemanıyla Müge Alpay ile olan müzikal uyumunuzu nasıl tanımlarsınız?

Müge Alpay üst düzey bir sanatçı. Hem enstrümanına çok hakim hem de mutlak kulağı var. Ayrıca sesi de harika. Ondan iyi not almak için hep iyi performans göstermeye çalışıyorum. Şaka bir yana, aynı zamanda ideal bir yol arkadaşı Müge. Turnelerde artık kardeş gibi olduk. Sağ olsun hem ruh halime hem de müzisyenliğime çok katkı sağlıyor.

-"Şairin Şarkıları" gösterinizi yine Zorlu PSM'nin touché by N Kolay Sahnesi'nde gerçekleştireceksiniz. Bu özel sahnede performans sergilemek sizin için ne ifade ediyor? Sizce mekanın samimi ve sofistike atmosferi gösterinizi nasıl etkileyecek?

Bizim programımız için ideal atmosfer touché sahnesi. Öyle ki artık her şehirde mümkün mertebe ona benzeyen yerleri tercih ediyoruz. Hem atmosferi hem de profesyonelliğiyle. Her defasında her şeyin mükemmel işleyeceğini bilerek, gönül rahatlığıyla geliyoruz touché sahnesine.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR