NEO-SOUL’UN YÜKSELEN YILDIZI KATIE TUPPER, 18 NİSAN’DA İSTANBUL’DA!

Neo-soul ve indie müzik türlerini benzersiz bir şekilde harmanlayan genç yetenek Katie Tupper, 18 Nisan 2025'te Zorlu PSM %100 Studio sahnesinde İstanbullu müzikseverlerle buluşacak. Saskatoon gibi küçük bir yerleşim yerinden dünyaya açılan bu sıra dışı sanatçı, yayınladığı EP'si Towards the End ve etkileyici single'larıyla geniş bir dinleyici kitlesinin kalbini kazandı. Şarkılarında gençlik, aşk ve kimlik temalarını işlerken aynı zamanda türler ve nesiller arasında köprü kurmayı hedefleyen Katie, sahne enerjisi ve derin vokalleriyle büyülemeye hazırlanıyor. %100 Studio’daki konser öncesinde, Katie Tupper ile müzik yolculuğunu ve ilham kaynaklarını konuştuk.

-Müzikal kariyerine başlarken Saskatoon gibi küçük bir yerleşim yerinin seni nasıl etkilediğini anlatabilir misin? Çocukluğundan veya yetiştiğin çevreden seni besleyen hikayeler var mı?

Saskatchewan’da büyümek, müziğimi en çok etkileyen faktörlerden biri oldu. Çünkü aslında bir soul ya da R&B sanatçısı olarak müzik yapabileceğimi o dönemde fark etmedim. Bu yüzden hangi tür müzik yapabileceğimi keşfetmek biraz daha uzun sürdü. Bu süreç, müziğe karşı daha eklektik bir yaklaşım geliştirmeme neden oldu. Çünkü gerçekten ne tür bir müzik yapabileceğimi bulmaya çalışıyordum. Şimdi geriye dönüp baktığımda, Saskatchewan’da büyürken manzara ya da geniş alanlarla pek bir bağ kuramadığımı düşünüyorum. O dönemde bunları biraz sıkıcı buluyordum, çünkü bunlar bildiğim tek şeydi. Ancak, Saskatchewan’dan uzun bir süre uzak kaldıktan sonra yazdığım müziklerde bu imgeler geri gelmeye başladı. Şimdi şarkılarımda, Prairie ve Saskatchewan’a ait imgeler ve temalar kullanıyorum çünkü buranın kimliğimin çok önemli bir parçası olduğunu hissediyorum.

-Neo-soul ve indie müziğini harmanlama sürecin nasıl başladı? Bu türleri bir araya getirirken seni motive eden şey nedir?

Şu anda üzerinde çalıştığım yeni albümümde, neo soul ve indie müziği harmanlıyorum. 17, 18 ve 19 yaşlarımda üzerinde çalıştığım şarkılar tamamen neo soul'du. O dönemde enstrümantalistlerle çalışıyordum; onlar bana tamamen şekillendirilmiş şarkılar gönderiyor, ben de bu şarkıların üzerine sözler yazıp melodiler söylüyordum. Yani, o dönem tamamen neo soul’un sınırları içinde bir müzik yapıyordum. Son iki EP'm ise, neo soul'da tamamen kalıp kalmamak üzerine düşündüğüm bir süreçti. Şu anda yazmakta olduğum albümde, indie müziği ve alternatif R&B'yi ne kadar sevdiğimi, sesleri harmanlamayı ne kadar beğendiğimi fark ettim. Bu, son zamanlarda üzerinde çalıştığım bir konu ve sonunda enstrümantal seçimlerim ve ton tercihlerimle kendi ses dünyamı bulmuş gibi hissediyorum. Şimdi, biraz daha indie ve lo-fi bir tarzda, üzerine neo soul vokalleri ve melodileri ekleyerek oynadığım bir ses dünyası oluşturuyorum ve bu süreçten gerçekten büyük bir keyif alıyorum.

Zane Lowe, günümüz müzik dünyasının en etkili küratörlerinden biri olarak anılıyor ve onun programında şarkının çalınması birçok sanatçı için önemli bir dönüm noktası. "How Can I Get Your Love?" isimli parçanın Zane Lowe’ın Apple Music 1 programında yer alması senin için nasıl bir anlam taşıyor? O programda yer almak sana neler hissettirdi?

Evet, sanırım bu, ilk yayımladığım "Live Inside" şarkımdı. Daha önce bir EP yapmıştım ve bir plak şirketine imza atmıştım ama o EP hiç çıkmadı. Ardından yeni bir EP hazırladım ve Katie Tupper olarak çıkardığım ilk şarkım, Zane Lowe tarafından çaldı. Onun, ismimi söyleyip şarkımı tanıtmasını duymak gerçekten inanılmaz bir deneyim oldu. Zane Lowe’u yıllardır dinliyordum ve bu an bana büyük bir özgüven kazandırdı. Birinin müziğimi beğenmesi, kendime güvenme cesareti verdi ve bu yolda devam edebileceğimi hissettirdi. O sırada Saskatchewan’da ailemle birlikteydim. Annem ve babam radyoyu kurdular, biz de birlikte dinleyip Zane Lowe’un ismimi söylediğini duyarken mutfakta kutlama yaptık. Gerçekten çok özel bir anıydı. Çok değerli gördüğünüz birinin, çalışmanızı takdir edip bir platformda beğendiğini ifade etmesi... Bu duygu gerçekten tarif edilemez.

-Henüz 14 yaşındayken bando (marching band) ile ABD turuna çıkmak gibi deneyimlerin olmuş. Bu kadar genç yaşta turnelere genç yaşta başlamanın müzikal yaklaşımına nasıl katkıda bulunduğunu düşünüyorsun?

Evet, 14 yaşında bir marş bandosuyla tura çıktım. Doğrusunu söylemem gerekirse, korkunçtu. Çok zor bir deneyimdi. Sanırım 14 yaşındaydım, belki de 13’tüm, kocaman bir davul taşıyordum. Davulcuydum, bu yüzden devasa bir bas davul taşırdım ya da büyük ekipmanlar taşımamız gerekirdi, mesela trampetler ya da devasa ziller. Fiziksel olarak o kadar yorucuydu ki, bu yüzden nefret etmiştim. O dönemde şunu düşünmüştüm: Eğer bir gün tura çıkarsam, bu kadar zor bir şeyle asla karşılaşmam. Bence bu deneyim, bana turların en zor halini yaşatmış oldu çünkü şimdi şarkıcıyım. Ekipman yüklemeye yardımcı oluyorum ama konserlerimde kocaman 50 LB’lik ekipmanları taşıyıp etrafta yürümek zorunda kalmıyorum. Bu yüzden, ilerideki tüm turlarımda konfor açısından sadece daha iyiye gideceğimi bilmek bana gerçekten yardımcı oldu.

-Şarkılarında yaşadığın ya da gözlemlediğin aşkla ilgili anekdotlar mı anlatıyorsun? Dinleyicilerin şarkılarından kendilerine nasıl bir anlam çıkarmasını umut ediyorsun?

Bence şarkılarımın hepsi, yaşadığım ilişkiler ve aşkla ilgili anekdotlar anlatıyor, ister romantik, ister arkadaşlık ilişkisi olsun. İlişkiler, yazmayı en çok sevdiğim konu. İlişkiler, en çok düşündüğüm şeyler ve hayatımdaki insanlar, birbirimizle nasıl bağ kurduğumuz, nasıl olduğumuz ve dinamiklerimiz benim için en ilginç konu. Ayrıca, insanların ne hissettiklerini ve nasıl hissettiklerini duymalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. En son çıkardığım single'lardan biri "Outside the Gate" adını taşıyor ve onu, gerçekten önemli ilişkilerimde nasıl göründüğüm konusunda biraz güvensiz hissettiğimde ve beynimde belki de bir şeylerin kırık olduğunu düşünüp bunu düzeltmek istediğimde yazdım. Bence bu, muhtemelen herkesin hissettiği bir duygu. Ama müzik dinlerken, "Ah, ben de böyle hissediyorum" demek güzel bir şey. Hepimizin yaşadığı deneyimlerde yalnız olmadığımızı anlamamız gerektiğini düşünüyorum. Bu da biraz olsun daha iyi hissettiriyor ve bence bir topluluk hissi veriyor.

-Eşsiz vokal tonunu nasıl geliştirdin? Bu tonu keşfetme veya dönüştürme sürecin nasıldı?

Çoğu şarkımı, ilişkiler ve aşkla ilgili kişisel anekdotlardan yazıyorum. Sanırım en çok düşündüğüm şey bu; insanlarla ilişkilerim, ister romantik, ister platonik olsun, ya da masumca hoşlanmalar. Bunlar hayatımın en önemli parçası ve beynimde en fazla zaman ve enerjiyi harcadığım şeyler. Bu yüzden en çok bunlar hakkında yazıyorum. İstediğim şey ise, insanların hissettiklerinde yalnız olmadıklarını anlamaları. Eğer gerçekten beynimde ve bedenimde derinlere inip, belki yüksek sesle söylemek istemediğimiz ya da kabul etmekte zorlandığımız duyguları dile getirebiliyorsam ve başkaları da bu duyguları paylaşarak yalnız olmadıklarını fark ediyorsa, bu her zaman güzel bir his verir. İnsan bazen yabancı, canavar ya da deli biri gibi hissedebilir; ta ki bir arkadaşın, seninle aynı düşüncelere sahip olduğunu söyleyene kadar. Ben de, dinleyicilerime "Ben de senin gibi hissediyorum. Yalnız değilsin" diyen bir arkadaş olmayı umuyorum.

Benzersiz vokal tonunu nasıl geliştirdin? Bu sesi keşfetme veya şekillendirme süreci senin için nasıl bir deneyim oldu?

Vokal tonumu özel olarak geliştirmek için bir şeyler yapıp yapmadığımı bilmiyorum. Gerçekten sanırım çok derin bir sesle doğdum ve bunu olduğu gibi kabul edip devam ettim. Genelde, R&B müziği ve neo soul müziğini seviyorum; bu türlerde genellikle düşük tonlu kadın sesleri oluyor. Acaba bu müziği, bu derin sese sahip olmasaydım sever miydim, yoksa bu müziği, rahatça şarkı söyleyebildiğim bir ses aralığına sahip olduğum için mi sevdim, diye düşünüyorum. Yani, sanırım derin bir sesle doğdum ve bunu olabildiğince sergilemeye çalışıyorum. Ayrıca, sağlıklı bir şekilde şarkı söylemeye de çalışıyorum ki, hayatım boyunca şarkı söyleyebileyim.

-Bugüne kadar bir EP ve birçok single yayımladın, ancak hala bir uzunçalar albüm çıkarmadın. 27 Kasım’da yayımladığın “Outside the Gate” isimli yeni single’ın bu anlamda dikkat çekici bir adım. Bu şarkı, ilk uzunçalar albümünün habercisi mi? Dinleyiciler senden gelecek dönemde neler bekleyebilir?

Henüz tam bir albüm çıkarmadım, ama şu anda üzerinde çalışıyorum ve bitirmek üzereyim. Aslında, festivale uçmadan hemen önce Mart boyunca stüdyoda albümümü bitireceğim ve 2025’te çıkaracağım. Bu albüm, indie ve alternatif R&B ile klasik neo soul’un bir karışımı olacak. Albümü üretmek için çok yakın iki arkadaşımla birlikte çalışıyorum, bu da süreci gerçekten eğlenceli hale getiriyor ve yeni bir sound keşfetmek beni heyecanlandırıyor.

-Daha önceki röportajlarından birinde Erykah Badu, D’Angelo, Anderson Paak ve Simple Plan, Billy Talent gibi Kanadalı punk grupları gibi isimlerden ilham aldığını söylemişsin. Müziğini şekillendiren bir başka sürpriz ilham kaynağını bizimle paylaşır mısın?

Kesinlikle sesimi etkileyen birçok farklı insan var. Saskatchewan’da büyümek, bazı müzik türlerine karşı kısmi bir koruma sağladı. Gerçekten de ailem, beni birçok caz ve soul müzisyeniyle tanıştıran kişilerdi. Ama aynı zamanda Kanadalı olmam nedeniyle, radyo çalan Kanadalı pop-punk gruplarını dinlerdim. Yani Panic at the Disco, Fall Out Boy, Simple Plan ve Billy Talent gibi 2000’lerde pop-punk dünyasına damgasını vuran gruplara özel bir ilgim var. Lise yıllarımda ise neo soul müziğine aşık oldum ve D'Angelo ile Erykah Badu’yu dinlemeye başladım. O zamandan beri de onları taklit etmeye çalışıyorum. İşte o zaman, üzerinde şarkı söylemek ve yapmak istediğim müziği gerçekten keşfettim. Bu dahi isimlerin ne kadar özgün işler ortaya koyduğunu fark ettim ve o günden beri bunu taklit etmeye çalışıyorum.

-İstanbul’da ilk kez sahne alacaksın. Konserin için dinleyicilere neler hazırlıyorsun? Bu büyülü şehirde performans sergilemek senin için nasıl bir deneyim olacak?

İstanbul’a geleceğim için gerçekten çok heyecanlıyım. Avrupa’daki başlıca turnemin ilk konseri İstanbul’daki 100% Studio’da olacak ve bu beni çok mutlu ediyor. Bu turnede bana katılacak olan harika müzisyenlerle birlikte çalışıyorum ve izleyicilere unutulmaz bir şov sunabilmek için çok sıkı çalışıyoruz. Şovum, mükemmel müzisyenler ve rahat bir müzikle, tam anlamıyla neo soul ruhunu yansıtacak gibi hissediyorum. Kendimi gerçekten çok şanslı hissediyorum. Istanbul’u keşfetmek ve oradaki harika insanlarla tanışmak için sabırsızlanıyorum. Böyle muazzam bir şehre gelmek bana büyük bir başarı hissi veriyor ve çok heyecanlıyım. Umarım şovuma gelir, beni izlersiniz. Herkesi çok seviyorum. Yakında görüşmek üzere. Hoşça kalın!

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR