HEM OYUNCULUĞUYLA HEM DE KALEMİYLE BÜYÜLEYEN BİR YETENEK: BERKAY ATEŞ

Berkay Ateş, tiyatro sahnelerindeki etkileyici performanslarıyla ve kaleminden süzülen derinlikli metinleriyle sanat dünyasında adından sıkça söz ettiren bir isim. Oyunculuğu kadar kaleminin de kuvvetli olduğunu çoktan kanıtlamış olan Ateş, hem sahne üzerindeki yeteneğiyle hem de yazdığı oyunlarla seyircileri büyülemeyi başarıyor. Sahne ve kalem arasında ustalıkla gezinen bu yetenekli sanatçıyla yaptığımız röportajda kariyerinin sırlarını keşfedeceğiz.

"Uykusuz Bir Rüya, Salim" adlı oyununuz ile “Kuş Öpücüğü” ve “Hakikat, Elbet Bir Gün” gibi oyunlarınızın ardından tekrar hem yazıp hem de oynadığınız bir oyunla karşımızdasınız. Oyunun konusu ve karakterleri hakkında bize biraz bilgi verir misiniz?

Babasının isteğiyle Adana'dan İstanbul'a amcasının kebapçı dükkanında çalışmaya gelen Salim'in hikayesi. Tanık olduğu bir olay sonucunda kapatıldığı 'yerden' anlatıyor Salim bütün bu hikayeyi. Anıları, hayatına dokunan insanları ve isyanlarıyla.

Salim karakterini yazmak ve canlandırmak nasıl bir deneyimdi?

Uzun bir süreç oldu benim için. Tanık olduğu olayın ne olduğunu tasarlamıştım önce daha sonra da yavaş yavaş Salim'i. Zaaflarını, hayallerini, çıkışsızlığını. Neden bunca zaman sessiz kaldığını. İlk defa bu oyunumda bu kadar uzun bir süreç yaşadım, özellikle karakteri tanımak ve yazmak süreci sancılıydı.

"Uykusuz Bir Rüya, Salim" oyununuzun temel mesajı nedir? İzleyiciye aktarmak istediğiniz ana fikir nedir?

Aslında bir mesajdan ziyade kendi içimde tartıştığım şey; toplumun sessizliğinden bağımsız değil suskunluğumuz. Bu yüzden tekrar tekrar “Sessizliği vurun” diyor. “Ağlamazsan böyle olur Salim!” diyor. Eğer ihtimalleri genişleterek, hayatı birilerinin eline teslim etmekten öteye geçersek her şey daha mı farklı olur?

Sahneye uyarlanan bir oyun yazmak, sadece bir oyuncu olarak rol almakla kıyaslandığında nasıl bir deneyimdir acaba? Hangisi sizin için daha tatmin edici?

İlk oyun yazdığım dönemden bugüne değişiklik gösterdi bu durum. Artık yazar olan Berkay'dan daha kolay sıyrılıyorum provaya girdiğim dönemde. Tabii ki metin üzerinde değişiklikler oluyor, yeniden yazımlar ya da çıkarttığım bölümler vesaire. Fakat bugün Salim'i oynarken sanki başka birinin yazdığı bir metinde oynuyorum hissi var. Bu uzaklık iyi geliyor bana. Nasıl olsa ben yazdım diyerek değiştirmiyorum oyunu mesela :)

Kariyeriniz boyunca birçok farklı türde oyun ve filmde rol aldınız. Tiyatro ile sinema arasındaki farklılıklar nelerdir? Cevabı az çok tahmin edebiliyor olsam da sormak isterim; sizin tercih ettiğiniz bir tür var mı?

Her ikisinin de yeri gerçekten bambaşka. Sinemayı da tiyatro kadar seviyorum gerçekten. Özellikle iyi yazılmış bir senaryoda ve iyi bir yönetmenle çalışınca. Çünkü en temelinde oyunculuğu ve hikayeyi seviyorum. Sinemanın gerçekliği beni çok besliyor. Tiyatronun ise bitmek bilmeyen bir büyüsü var. Tek bir sandalye ile koskoca bir hikaye anlatma ihtimali.

Tiyatro oyunlarınızda ve filmlerinizde genellikle derin karakterleri canlandırıyorsunuz. Karakterinizi oluştururken hangi süreçleri takip ediyorsunuz? Oyuncu olarak bir karaktere nasıl derinlik kazandırıyorsunuz?

Çok soru soruyorum. En heyecanlı kısmı bu bence. Onlarca soru ve cevapla birlikte bir karakteri ya da bir insanı tanımak. Her duygusunu her yönünü keşfetmek. Senaryoda yazan duygular ya da durumlar dışındaki hallerini, hislerini merak ediyorum onları kafamda kurmaya gayret ediyorum. Yönetmene çok açık oluyorum.

Oyun yazarlığına olan ilginiz ve yeteneğinizle tanınıyorsunuz. Hatta oyunculuğu kadar kaleminin de kuvvetli olduğunu çoktan kanıtlamış bir sanatçısınız. Merak ediyoruz; sizin yazma süreciniz nasıl işliyor? Bir oyun fikri sizde nasıl oluşur ve nasıl gelişir?

Aslında başta bir fikir geliyor aklıma daha sonra diğer bütün kurgu oluşuyor karakterlerle birlikte. Sonrasında kafamda sürekli o hikaye yaşıyorum diyebilirm. Sonra yavaş yavaş karakterler oluşuyor, yeni sahneler ekleniyor. En zoru bitirmek. Bitirdiğim yerde yeniden başlıyor. Kendime alan tanıyorum, severek yazdığım yerlere hep şüphe ile bakmaya çalışıyorum ki b objektif olabileyim. Tiyatro yaşayan bir sanat. Bu yüzden sanki hiçbir zaman bitmemiş bir metin gibi bir hissiyatı oluyor.

Emin Alper’in Abluka adlı filminde oynadığınız Ahmet karakteriyle 22. Altın Koza Film Festivali'nde Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü'nü kazanmıştınız. Ardından Venedik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülüne adaylık geldi. Kariyerinizde elde ettiğiniz ödüllerle gurur duyuyorsunuzdur. Peki sizi motive eden ve başarınızı sürdüren unsurlar nelerdir?

Ödüle aday olmak ya da kazanmak güzel bir duygu tabii ki. Bizim ülkemizde emeğinizin karşılığını almak, yaptığınız işin kıymetinin bilinmesi çok zor. Bu yüzden ödüllerin bu anlamda bahsettiğim zorlukları hafifleten, insanı motive eden bir kıymeti var. Ancak daha önemlisi, seyirci ile buluşması, aldığımız tepkiler. Hayata bir hikaye daha bırakmak. İstiyorum ki oynadığım her film her oyun herkese ulaşsın. Bu yüzden de bütün yaptığım işleri sahiplenerek sırtımda taşıyorum.

Bu arada Emin Alper’in ilk kez yönettiği bir tiyatro oyunu olan “Öteki”yi izleme şansınız oldu mu?

Evet izledim. Emin Alper çok sevdiğim bir yönetmen ve hayatımda yeri çok başka olan bir insan. Öteki gayet iyi oynanan, keyifli bir oyun. Herkesin enerjisi çok güzel bir şekilde geçiyor. Emin Alper'in tiyatroya devam edeceğini düşünüyorum. :)

Hayallerinizi süsleyen bir rol var mı?

Hep söylediğim Raskolnikov var ama ileride bir Çehov oyunu, Ivanov oynamak isterim mesela. Ancak daha çok komedi oyunlarında oynamak istiyorum. Okuldayken hep komedi çalışırdım bir türlü olmadı bu kadar yıl boyunca. Mesela Shakespeare'in On ikinci Gece'den Malvolio ya da Kuru Gürültü oyunundaki Benedik.

Son olarak, genç yeteneklere ne gibi tavsiyeleriniz olur? Eğitimi sırasında oyun yazıp yönetmeye başlayan biri olarak fikirleriniz çok önemli.

Sanırım yapılması gereken şey korkuya yenilmemek. Sürekli yenmeye çalışmak değil dediğim. Bu korkuyu, tedirginliği kabullenmek ve öyle devam etmek. Korktukça o masaya oturmaktan kaçıyor insan ya da benim sürecim öyle. Ancak tem terisine üstüne gitmek, çalışmak. Ne olursa olsun ortaya koymaktan çekinmemek.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR