Baba-oğul ilişkisi, solmuş idealler, vazgeçilmiş devrimler, Zoom ekranlarının ışığında birbirine karışır.
İstanbul'un derinliklerindeki bir stüdyoda, akademiyi terk etmiş bir sanatçı, yıkılan ideallere, yaşlanan bir babaya ve değişen dünyaya ayak uydurmaya çalışmaktadır. Tarlada uyuyanların, tavuklarla birlikte büyütülen çocukların, Behramkale’nin hatırası babanın belleğiyle birlikte silinip giderken sanatçı yaratmalı mı yoksa yaşamalı mıdır? Kahramanımız rüya ile uyanıklık arasında kendi sesini kendi yankısından ayırmaya çalışarak işe koyulur.
Ferdi Çetin’in metni, hafızanın kırılganlığını ele alırken Türk aile yapısı ve erkeklik kodlarıyla hesaplaşmayı da ihmal etmiyor. Kolektif belleğin derinlerinde gezinen bu çalışma, herkesin kaçmak istediği ama nereye gideceğini bilmediği günümüz dünyasının sarsıcı bir portresi.