ESRA DERMANCIOĞLU İLE MUSKAT: SESSİZ KOPUŞLARIN SAHNEDEKİ GÜÇLÜ YANKISI

Aksel Bonfil'in yazıp yönettiği Muskat oyunuyla tiyatro sahnesinde güçlü bir performansa imza atan Esra Dermancıoğlu, İstanbul ve Paris arasında geçen bir kadının içsel yolculuğunu sahneye taşıyor. Dermancıoğlu ile kariyerindeki yeni dönemi, Muskat'ın derinliklerini ve sahnede yaşadığı duygusal kopuşları konuştuk.

Muskat oyunu, İstanbul-Paris arası geçen bir zihin akışı ve derin bir içsel yolculuk sunuyor. Bu projenin sizi en çok çeken yönü neydi ve bu karakterle nasıl bir bağ kurdunuz?

Uzun zamandır tek kişilik bir oyun yapma hayalim vardı. Aksel Bonfil ile konuştum ve bu isteğimden bahsettim ve beraber öyle bir yola çıktık. Aksel, benim için çok güzel bir metin yazdı. Okur okumaz hiç tereddüt etmeden büyük bir heyecanla çalışmaya başladık.

Metnin beni en çok etkileyen yanı içinde barındırdığı tuhaf anne-kız ilişkisi. Hayatın içinden, herkesin bildiği, tanıdığı bir ilişki türü çünkü herkesin bir annesi var. Bu beni çok heyecanlandırdı. Hikâye başka bir açıdan bakarak farklı hisler ve bakış açıları sunuyor. Karakterde kendi içimden bir sürü şey buldum. Kendimden daha farklı birini canlandırınca tam tersi bağ kurmam daha kolaylaşıyor. Çünkü içimde bir merak başlıyor.

Aksel Bonfil’in yazıp yönettiği bu oyun, bir kadının cenaze sonrası yaşadığı karmaşık ruh haline odaklanıyor. Oynadığınız karakterin bu süreçte yaşadığı en zorlayıcı duygu ya da durum neydi?

Özellikle karışık bir ruh haline bürünmüş bir karakterde oynarken en zorlandığım şey, bilinç akışını gerçeğe yaklaştırmak. Canlandırdığım Yaşar karakterinin duyguları ve anlatım tarzı son derece karmaşık. Hikayesi de hem çok eğlenceli hem de oldukça acı dolu. Ben içinde mizah olan acılı hikayeleri anlatmaktan çok büyük bir zevk alıyorum.

Oyundaki "Sessiz bir kopuş başlıyor içimden" gibi güçlü ifadeler, hem karakterin hem de oyunun derinliği hakkında ipucu veriyor. Bu cümle sizin hayatınızdaki hangi kişisel deneyimlerle yankı buldu?

Benim de hayatımdaki kopuşlar hep içimde ve sessizce yaşanmıştır. Acılarım da genelde sessizdir. İçimde sessizce kopar. Dışa dönük ya da gürültülü olmaz.

Kariyeriniz boyunca oldukça farklı rollerde yer aldınız. Bu oyun sizin kariyerinizde nasıl bir yerde duruyor? Daha önceki tecrübelerinizle nasıl bir kıyaslama yapabilirsiniz?

Öncelikle tek kişilik bir oyun yapıyor olmak kariyerim açısından daha farklı. Daha önce BKM Komedi Festivali için bir oyun yapmıştım onu da devam ettirdim ancak o tek kişilik bir show gibiydi. Muskat benim için hem kariyer olarak hem de hikayesel açıdan enteresan bir yerde. Yeniden bir şeyleri düşünmeme ve belki de başkalarına bir şeyleri hatırlatmama fırsatı veriyor.

Tiyatro ile ekran oyunculuğu arasında nasıl bir fark görüyorsunuz? Muskat gibi yoğun bir tiyatro performansı hazırlığı sırasında ekran tecrübelerinizden nasıl faydalandınız?

Tiyatro ile ekran oyunculuğu arasında oyunculuk açısından da hazırlık açısından da farklar bulunuyor. Dizide saniyelik sahnelerde birçok duygu geçişini gösterebiliyoruz. Bu büyük bir egzersiz. Ekran önünde yapılan oyunculuk çok büyük bir pratik sağlıyor. Aynı şeyi tiyatroda yapmamak lazım. Çünkü tiyatroda çok uzun günler/saatler çalışarak provalar yapıyorsun. Dizi çekimlerinde ise o hafta gelen metni ezberleyip sahneye çıkıyorsun. Tiyatro bambaşka. Sinemanın da tiyatronun da yeri bende çok farklı.

Sizce Muskat gibi daha içsel ve derin oyunlar, günümüz seyircisinin ilgisini nasıl çekiyor? Modern izleyiciyle bu tarz oyunlar arasında nasıl bir bağ kuruluyor?

Dijital ve sosyal medya ilişkisiyle birlikte artık hayat çok hızlı akıyor. Artık dikkat bozukluğu hastalık gibi değil bence. Hiç istisnasız hepimizde dikkat bozukluğu var. Oyunun süresi toplamda yaklaşık bir saati buluyor. Artık hikayeleri daha kısa, daha kompakt ve o süre içinde daha derinlikli anlatmak bana bugünün dünyasında, bu hayat şartlarında çok daha doğru ve sağlıklı geliyor.

Kariyerinizde yurt dışında aldığınız sanat eğitiminin size sağladığı katkılar neler oldu? Hem sanat tarihine olan ilginiz hem de oyunculuk kariyeriniz arasında nasıl bir bağ var?

Sanat tarihi okudum ve açıkçası bu deneyim benim için oldukça faydalı oldu. Sanat tarihi okumak belki şart değil ama sanat tarihi sinemada ve tiyatroda hikayeler açısından renkler ve rejiye dair çok değerli bilgiler sunuyor. Bizim mesleğimizde, sanat yönetmenlerinin, oyuncuların ve yönetmenlerin buradan öğrenebileceği, ilham alabileceği pek çok şey var. Bu bilgiler gerçekten işimize yarayacak.

Gülse Birsel'in teklifiyle başlayan oyunculuk kariyerinizde, bu kadar farklı ve unutulmaz karakterler canlandırdınız. Kariyerinizin bu evresinde, kendinizi hangi yönde geliştirmeyi hedefliyorsunuz?

Bundan sonra Avrupa sinemasında yer almak isterim. Lisan önemli bir şey. Sağ olsun ailem bu konuda çok destek çıktı. En önem verdikleri şeylerden biri lisan öğrenmemdi. Fransızca, İngilizce ya da herhangi bir lisanı bilmek bizde bazen enteresan bir şekilde tuhaf bir alay konusu oluyor. Belki de önemsemedikleri için. Bir sanatçı için lisan öğrenmek başka ülkelerle ilişkilenmek için çok önemli. Bu yüzden Avrupa sinemasında farklı bir dille oynamak çok isterim. Özellikle Fransızca... Kariyerimde şu anda olduğum yerden çok mutluyum açıkçası. Bunun dışında artık yazmak ve yönetmek de istiyorum.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR