İçinde yaşanmışlıklar barındıran efsunlu vokalini ve sanatını yer yüzünün farklı topraklarından hikayelerle besleyen Ekvator Ginesi kökenli İspanyol şarkıcı ve besteci Buika, müziğinde sakinlik, barış, özgürlük, tutku gibi pek çok evrensel temaya yer veriyor.
Buika’nın sesindeki hüzün, yaşadığı acıların izleriyle örülü. Ekvator Ginesi’nden siyasi sürgün ile kovulan göçmen bir ailenin dört çocuğundan biri olan Buika, İspanya’nın eşsiz tatil adası Palma de Mallorca’da 11 Mayıs 1972 tarihinde doğdu. Zengin yabancıların keyifle tatillerini yaptığı Mayorka’nın alt tabakalarında ise fakirlik ve zorluklar hakimdi.
O dönemlerde Atlantik Okyanusu kıyısında bulunan Sahraaltı Afrikası’nda yer alan Ekvator Ginesi parlamenter demokrasi ile yönetilmesine karşın dünya üzerindeki en yozlaşmış sistemlerden birine sahipti ve halk, devlet başkanının diktatörlüğü altında ezilmekteydi. Muhalif bir yazar ve siyasetçi olan Buika’nın babası Juan Balboa Boneke, diktatör Teodoro Obiang Nguema Mbasogo rejimine karşı gelmesi nedeniyle 15 yıl boyunca Mallorca’ya ailesiyle birlikte sürgün edilmişti. Babasın siyasi kimliği dolayısıyla sürgünde olmanın verdiği uzaklaşma hissi, kendisine özgürlük ve haksızlığa karşı dik duruşu da öğretmişti. Annesinden ise farklı kültürlerden çok çeşitli müzik türlerini dinlemeyi öğrenmişti. Bu aile mirası, daha sonraları Buika’nın tüm ulusların vatandaşı gibi hissetmesi için ilham olmuştu.
Buika, her röportajında tüm insanlığı bir ulus gibi birbirine yakınlaşmaya yüreklendirdiği açıklamalarda bulunur. Bununla birlikte disiplinlerarası sanatsal yaratımlar yapmayı kendine yaşam biçimi belirlediği ve herkese huzur, barış, özgürlük, tutku mesajları yayan kapsayıcı bir düşünce yapısı ile üretimlerine devam eder.
Sadık dinleyicileri için Buika’nın müzikal tarzının bir takdime ihtiyacı yok. Şans getirdiğine inanılan ayrık dişlerinden geçerek dudaklarından dökülen ilk kelimesinde tanıyacağınız sesi O’nun en belirgin imzası.
Latin alt yapılarında hazırlanmış, ritme eşlik etmeden duramayacağınız müziğinde senelerce belirginleşen füzyon ve doğaçlamanın izleri gözlemleniyor. Müzik kariyeri boyunca hem canlı performanslarında hem de stüdyo bestelerinde iki kavram da yoğun miktarda yer alıyor.
Bizden kilometrelerce uzakta doğan bir ses tarafından, bilmediğimiz bir dilde söylenen bu şarkılar nasıl oluyor da sanki bizim aşk acılarımız için yazılmış gibi bizi etkileyebiliyor? Deyim yerindeyse dert ortağımız, sırdaşımız oluveriyor. Sanırım bu, müziğin dil, din, ırk ve her türlü sınıflandırmaların ötesinde evrensel normlarda algılanan ve kalple duyumsanan bir olgu olmasıyla alakalı. Belki de müziğindeki samimiyet ve doğruculuk bir şekilde bizi yörüngesine çeken bir güce dönüşüveriyor.
Buika’yı her izlediğimizde performansında ortak bir şey yakalarız. Sahnedeyken çarpıcı anlar yaratır, büyüsüne kapılan izleyicinin ona hayran kalmasına neden olur. Kendine güvenen tavrına karıştırdığı saf bir çekiciliğiyle etkisine alır. Güçlü sesiyle her zaman kalbinizi fetheder, içine girer ve kendisini oraya hapseder.
İspanya, Kolombiya, Kanada, Meksika’dan kazandığı pek çok ödülün yanı sıra Latin Grammy dalında adaylıkları, ödülleri de bulunan Buika, dünyanın farklı mozaiklerinden oluşturduğu dinleyicisini, kültürel köklerinin derinliklerine yolculuğa çıkarıyor. Ruhunuzu özgür bırakmak için 25 ve 26 Eylül’de Turkcell Sahnesi’ne davetlisiniz.
