SİNEMATİK MÜZİĞİN SERSERİ MAYINI: COSMIC CROONER

BURCU TEKER - BANT MAG.

“Avrupa’nın en yeni, kadife sesli lounge lizard”ı olarak nitelendirilen, Hollanda’nın alternatif rock sahnesine armağanı Cosmic Crooner, bugüne dek yayımladığı yedi single’ı mart ayında çıkarttığı albümü The Perks of Being a Hypocrite ile taçlandırmıştı. Eskinin ruhunu tam şu âna taşıma konusunda epey maharetli müzisyenin 9 Mart’ta PSMLoves2Gather serisi kapsamında gerçekleşecek konseri öncesi Cosmic Crooner serüveninden bazı satırbaşlarını hatırlayalım.

Müzikal yolculuğuna 14 yaşındayken bas gitar çalarak başlayan Cosmic Crooner’ın ardındaki isim Joep Meyer, “Bası elime aldığımda çocuktum ve ertesi gün bir yetişkin oldum.” şeklinde tanımlıyor bu tanışmayı. 15 yaşına geldiğinde yalnızca bir dinleyici olmanın artık kâfi gelmediğini ve kendi müziğini üretmeye başlaması için doğru zamanın geldiğini fark ediyor. Yaptığı ilk besteyi “Pek iyi sayılmazdı ama süreçten çok keyif almıştım.” diyerek anımsıyor. Sonraları piyano ve gitara da merak salmasıyla kıvılcım günden güne büyüyor. Dönüm noktası, Serge Gainsbourg'un 1971 tarihli klasiği “L'Hotel particulier”i ilk duyuşu. Senfonik düzenlemeler, beste ve şarkı sözleriyle baştan sona bir hikâye efekti veren eseri duyduğu anda ne yapmak istediğine karar veriyor. İşte, gözün önünde bütün bir sekans canlandıran sinematik şarkılara sevdası bu şekilde başlıyor.

The Velvet Underground, Father John Misty, Weyes Blood, Harry Nilsson ve daha fazlasından etkilenip; psikedelik lounge pop-rock tarihinden beslenen müzisyenin esas tutkusu ise David Bowie. Klasik filmler ve 60’lar / 70’lerden esinlendiği, takıntılı olduğu doowop melodileri ile Ziggy Stardust and the Spiders from Mars gibi uzayla haşır neşir kayıtların soundunu birleştirerek “Doowop Space Pop” adını verdiği sofistike müziğini yaratıp farklı tatlarda deneyimler sunuyor.

Bir film sahnesinin bir şarkı melodisi ile benzer hissi verebilme fikrinden epey etkilendiğinden, tıpkı Bowie gibi müzik ve sinema medyumunu el ele tutuşturma konusunda güçlü bir istek duyuyor devamında. Michelangelo Antonioni’nin Il deserto rosso / Red Desert filmi hâlihazırda var olan film müziklerine ilgisinin boyutunu değiştiriyor. Fransız ve İtalyan film müzikleri için yapılan düzenlemeleri oldukça eşsiz bulan müzisyen, birlikte çok iyi çalıştığını düşündüğü bu iki medyumun üzerine gidiyor.

Çoğunlukla ABD ile ilişkilendirilmiş müzik tarzına; sinematik yaylılar ve hissiyata dâhil ettiği Fransız Yeni Dalga filmleri gibi sanat sinemasının belirgin etkisiyle bir Avrupalı dokunuşu getirişi bu vesileyle oluyor. Müziği kadar uzun saçları, takım elbisesi içinde zarif fakat umarsız görünümüyle de caz kulübünden sabahın erken saatlerinde ayrılma tadı veren “melankolik yalnızlık” fikrinin etrafında dönen Cosmic Crooner’ın füzyon tarzı niyetini açıkça ortaya koyuyor günden güne.

Tüm şarkıları bizzat yazdığı, demo ve düzenlemeleri de tek başına yaptığı gibi kliplerini de kendisi yönetiyor: “Yalnız olmayı seviyorum. Çok enerji gerektiriyor ama en iyi fikirlere yalnızken sahip olduğumu hissediyorum. Bazen şarkıyı yaparken kendimi belli bir yerde, bir film sahnesinde hayal ediyorum. Dolayısıyla video klip için fikirler genellikle şarkıyı yazarken ortaya çıkıyor. Yahut tam tersi eğer kafamda bir görüntü varsa; bu, bana şarkı yazma sürecinde ilham olabiliyor. Yazdığım şarkılarla insanlara ne tür müzikten hoşlandığımı göstermek isterken kliplerimle de bu şarkıları yazarken ne tür filmlerden ilham aldığımı göstermek istiyorum.”

Yaşamında müziğin mi yoksa sinemanın mı ağır bastığı konusunda net cevap vermekte güçlük çeken Cosmic Crooner’ın bir başrol oynama imkânı olsa; bu film Agnès Varda'nın Le Bonheur / Happiness’ı olurmuş. Sadece rolü oynamayı değil, yönetmenin nasıl karar verdiğini görmeyi de çok istediğini; yalnızca Varda’nın çalışmasını izlemek, bir şeyler öğrenebilmek için bile orada olmayı çok istediğini paylaşıyor.

Pandemi sonrası orkestral şiirlerini vintage rock’n’roll enerjisi ile birleştirmeye yoğunlaşıp psikedelik müziğe saygı duruşunda bulunduğu teklileri ve son olarak The Perks of Being a Hypocrite albümünü piyasaya sürüyor. Dikkat çeken albüm adı için “Hepimiz ikiyüzlüyüz; kendine ikiyüzlü diyebilmek sınırsız bir özgürlük veriyor” diyen sanatçının, kaydettikleri arasında en iyisi olduğunu düşündüğü ikinci albümü ise şimdiden hazır.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR