Yirminci yüzyılın özel bir müzik tavrına sahipti Fransız 'chanson'ları. Bugün o müziği icra eden neslin önde gelen isimleri artık hayatta değil ve o isimlerin başında gelirdi Charles Aznavour. Siyah-beyaz altmışlı yıllar, black-noir Avrupa sinemasından fırlamış bir karakter gibiydi. Evet, ufak tefek biriydi ama... Çok büyük sesi vardı.
"Hier Ancore"u dinlemiş herkes bu fikri ayakta alkışlayarak destekler.
O nesil bohemdi.
Aşkın, bir masada buluşan dostların nesliydi.
Savaş sonrası nesildi. Ölümün içine doğmuş çocuklardı, çoğu savaşın kaosunda büyümüş, yokluğun, bir kaç güzel ânın, sofradaki azığın, bir şişe içkinin, sigaranın, aşkın, şiirin, müziğin, sohbetin kıymetini bilen insanlardı.
Aznavour ölümsüz "La Bohème" şarkısında şöyle söyler;
Dünyanın kafiyeli olduğu bir zamandan bahsedeyim size Kahkahalarımızın sesiyle Montmartre unutulmuş saatler için çiçeklerle donatıldı Açlığın ve aşkın
Gençliğimizde bu acı gerçeğin farkında değildik. Sonraki yıllarda Sıradan insanlara güldük, çünkü o zamanlar kahramandık Ve cennet yukarıdan gülümsedi
La boheme, la boheme Zavallı aç sen, zavallı aç ben La boheme, la boheme Göremeyen eski dünyayı gör
Uzun bir makalede yazacaklamızının tamamını bu unutulmaz şarkıda bir çırpıda anlatır Aznavour.
Avrupa'nın bohem entelektüel hayatının sembolüne dönüşen Fransız 'chanson' sanatçıları altmışlardan itibaren Türkiye'de çok sevildi. Bu sanatçıların çoğu Türkiye'ye gelmedi/gelemedi ama Aznavour Adapazarı kökenli Ermeni anne, Gürcistan kökenli Ermeni babanın oğlu olması ve tehcir nedeniyle geçmişten gelen Türkiye antipatisine rağmen gelerek yaşlılık yıllarında İstanbul'da konser verdi. Sevgi ve saygı gördü. Barışın ve uzlaşmanın ismi oldu.
O ufacık adam şarkı söylediği zaman sahnede devleşir sesi adeta kitleleri peşinden sürükleyecek etki yapardı.
Caz dinleyicisinin dikkat alanında olan bir sesti onunkisi. "For me... Formidable" gibi şarkıları caz orkestrası olmadan pek söylemezdi.
Yüz yaşında hâlâ şarkı söylemek istiyordu
Uzun bir hayatı oldu Aznavour'un. Yüz yaşında sahnede şarkı söylemek istiyordu, istediğini yapamadı ama 94 yaşına kadar yaşadı.
Geçen sene yine zorlu PSM'de izlediğimiz harika Piaf! The Show isimli gösterinin arkasındaki isim olan Gil Marsalla'nın yapımcılığını üstlendiği proje prömiyerini 13 Ocak'ta New York'ta yaparak yola çıktı.
4 Aralık Çarşamba akşamı sahnelecek gösteri yılın kaçırılmayacak müzikal etkinlikleri arasında başı çekiyor.
Sanatçının doğumunun yüzüncü yılı nedeniyle hayata geçirilen projeyi İstanbul'da izleyecek olmak büyük bir fırsat.
Şarkıcı Jules Grison tarafından Paris bohem yaşamın büyüsü ve özünü yeniden yaşatacak gece o dönemin ruhunu ve atmosferini sahnede yeniden yaratmayı amaçlıyor. Önceki gösterileri izleyenler sahnedeki sanatçıların Aznavour'un sözlerindeki ham duyguyu yakalayarak her nüansı yetenek ve duyarlılıkla aktardığını anlatıyor. Charles Aznavour'a ithaf edilen bu saygı duruşu, müzik tarihine damgasını vurmuş bir sanatçının yaşamına ve sanatına övgü niteliğinde. “Formidable! Aznavour" projesi muazzam sanatçının müziğinin bugün hâlâ çok güçlü şekilde yankılandığını ve ilham vermeye devam ettiğini kanıtlıyor.
Bu tek gecelik gösteri kesinlikle kaçırılmaması gereken bir proje.
Sözlerimizi, Aznavour'un ölümsüz "Que c'est triste Venise" şarkısının sözleriyle tamamlayalım. Thomas Mann'ın "Venedik'te Ölüm" romanına gönderme yapar gibidir;
Venedik ne kadar üzücü Ölü aşk zamanında Venedik ne kadar üzücü Artık birbirimizi sevmediğimizde Hala kelime arıyoruz Ama can sıkıntısı onları alıp götürüyor Ağlamak istiyorsun Ama artık yapamazsın. Venedik ne kadar üzücü
Ölümsüz sanatçıya dair kısa bir playlisti aşağıda dinlemeniz için listeliyoruz:
- Hier Encore
- Que c'est triste Venise
- Emmenez-moi
- Toust s'en va
- La boheme
- Sarah (kıvrak harika piyanosu nedeniyle)
- Donne tes seize ans (Swingli enfes melodisi nedeniyle)