PEAKY BLINDERS EVRENİNİN KAPILARI DANS İLE ARALANIYOR

BURCU TEKER - BANT MAG.

Yayına girdiği gün itibarıyla birçoklarının favorileri arasına yerleşmiş; ilk sezonundan finaline adım adım doz artırmaktan çekinmeyen kurgusu, içine alan rüyamsı sinematografisi, katmanlı karakterleri ve onlara hayat veren hatırı sayılır performanslar ile ödülden ödüle koşmuş BBC yapımı hit seri Peaky Blinders tutkunları! Size güzel bir haberimiz var. BAFTA Ödüllü fenomen yapım, Rambert Dans Tiyatrosu’nun çarpıcı sahne uyarlaması ve ikonik müzikleri ile Turkcell Sahnesi’ne konuk oluyor. İngiltere’deki kapalı gişe turnesinin ardından Yapı Kredi 80. Yıl Feelin’ Good Etkinlikleri kapsamında 24 Kasım’da İstanbul izleyicisiyle buluşmaya hazırlanan görkemli prodüksiyon için nefeslerimizi tutmuşken gelin Peaky Blinders: The Redemption of Thomas Shelby serüvenin derinliklerine inelim.

Steven Knight’ın yaratıcısı olduğu dönem draması; Tommy Shelby ve kötü şöhretli ailesinin, 1920’lerin 1. Dünya Savaşı sonrası sanayileşen İngiltere’sinde işçi sınıfı zemininden iktidara gelişinin hikâyesini anlatıyordu. Aksiyona doygun senaryosundaki hakiki yaşanmışlıklara referans veren, ayakları yere basan hikâyeler izleyicisi ile arasındaki dinamiği altı sürükleyici sezon boyunca ayakta ve dengede tutmayı bildi. Yapımda kostüm, müzik, mizansen gibi konularda ayrıntılara gösterilen özen ise Shelby ailesinin şiddet, siyasi entrika ve ihanetlerle bezeli dünyada verdikleri güç savaşı ve statü koruma mücadelesi anlatısını başka bir boyuta taşıyan en önemli unsurlardandı kuşkusuz.

Olağan soğukkanlılığı ve acımasızlığının yanısıra kendi etik kuralları çerçevesinde bir o kadar nazik, stil sahibi çete lideri Tommy Shelby’e hayat veren isim Oscar ödüllü oyuncu Cillian Murphy iken; küçük ekran tarihine ikonik bir gangster kazandırdığı yolculuğunda ona eşlik eden isimlerden Sophie Rundle, Paul Anderson, Helen McCrory, Anya Taylor-Joy, Tom Hardy, Adrien Brody öne çıkanlardan yalnızca bir kaçıydı. Kadrosu böylesine güçlü olan yapımın sonik dünyasının zenginliği de başarısını perçinleyen faktörlerin en önde gelenlerindendi. Tam bu noktada, jeneriği Nick Cave & The Bad Seeds parçası “Red Right Hand” olan yapımın müziklerine ayrıca bir parantez açmamak haksızlık olur.

Bir dönem hikâyesi için günümüz müziğini kullanma fikri ilk olarak birinci sezonun yönetmeni Otto Bathurst tarafından sunulmuş. Bunu “zorlama” olarak değerlendiren Cillian Murphy başta ikna olmamış. Ta ki “Red Right Hand”in tema müziği olarak kullanıldığını duyana kadar. O andan itibaren, kendisi de bir müzisyen olan Murphy, dizinin soundtracklerinin küratörlüğüne büyük hevesle katkıda bulunmuş. Verdiği bir röportajda en sevdiği sahne-tema müziği eşleşmesinin üçüncü sezon sonundaki polis baskınının arka planında içimize işleyen Radiohead parçası “Life in a Glasshouse” olduğunu itiraf eden oyuncu ekliyor: “Radiohead muhtemelen dünya üzerinde en sevdiğim grup.”

Yapım, kritik anlarda devreye giren işitsel şöleninde yer verdiği Radiohead’den David Bowie’ye, The White Stripes’dan Savages’a, IDLES ve Anna Calvi’ye, dolu dolu seçkisi ile gönlümüzü her defasında çalmayı bildi. Peki tüm bu kıymetli parçaları, atmosferin tansiyonuna uygun yeni, özel besteler ile birlikte canlı bir Peaky Blinders deneyiminde dinlemek mümkün olsaydı? İşe Rambert Dans Tiyatrosu tam da bunu yapmaya geliyor!

Tarihi; Polonya göçmeni, eski Ballet Russes dansçısı Marie Rambert'in 1914 yılında 1. Dünya Savaşı’ndan kaçarak Londra’ya gelişine dayanan topluluk, Birleşik Krallık’ta dansın gelişimi üzerinde en büyük etkiye sahip oluşumlardan ve bugün çağdaş bir dans topluluğu olarak şüphesiz dünyanın en tanınmışlarından. Paris’te doğan ve eğitimini tamamlayan, uluslararası üne sahip dans sanatçısı Benoit Swan Pouffer’nin sanat yönetmenliğinde çalışmalarını sürdüren Rambert, prömiyerini 2022’de yapan Peaky Blinders: The Redemption of Thomas Shelby ile rotasını İstanbul’a çevirmiş durumda.

Fenomenin yaratıcısı Steven Knight tarafından bizzat sahneye uyarlanan, koreografisi ve yönetmenliği Pouffer’ye emanet edilen şov; incelikli dramatizasyonları, baş döndürücü dansları ve kendi içinde mini bir müzik festivali vadeden müzikal seçkisi eşliğinde dünyanın en ünlü sokak çetesinin sürükleyici hikâyesine dünya gözüyle tanıklık etmek isteyen seyircisine etkisi uzun süre akıllardan çıkmayacak bir gece vadediyor.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR