HABERCİ: SAHNEDE KADİM BİR KEHANET

"Eğer en kötü kader seni bekliyorsa, onu öğrenmektense cahil kalmayı yeğlersin." – Sophokles, Oidipus Kolonos’ta

Fiziksel Tiyatro Araştırmaları’nın her oyununda beni yakalayan o heyecan yine içimde. Bu kez sahnede Yunan tragedyalarının isimsiz habercileri var. Fiziksel tiyatro ve tragedyanın nasıl harmanlandığını görmek için sabırsızlanıyorum. Ekip, oyunu duyururken şöyle demiş:

"Bu kez tragedyaların isimsiz habercilerini clownesk bir bakışla başrole taşıyoruz. Sofokles’in üçlemesini merkeze alan oyun, hatalarının bedelini hem kendisine hem topluma ödeten kahramanların karşısına zoraki tanıklıklarını aktaran habercileri koyuyor ve onları içinde bulundukları durumu sorgulayan, kendi kişisel tarihlerini arayan komik anlatıcılara dönüştürüyor."

Beklentim yüksek. Çünkü şimdiye kadar bu ekipten izlediğim hiçbir oyun beni hayal kırıklığına uğratmadı. Neşeyle kederi, trajediyle komediyi nasıl iç içe geçireceklerini görmek için sabırsızlanıyorum.

CENNET VATAN THEBAİ

Ve ışıklar sönüyor. Sahne açılıyor. Üç haberci sahnede: "İşte, burası cennet vatan Thebai!"

2500 yıl önce Antik Yunan tragedyalarının isimsiz habercileri nasıl bir felaketin yaklaştığını anlatıyorsa, bugünün habercileri de sahnede benzer bir misyonu üstleniyor. Sahnenin arkasını kaplayan üç beyaz flama ve üzerlerine yansıyan videolar, Yunan tragedyalarından aşina olduğumuz kader motifini Thebai'nin kuruluşundan hikâyeyi başlatarak, en baştan işliyor. Şehrin kurucusu Kadmos, habercilerin gururla iktidarını duyurduğu ilk kral. Ardından Laios, Oidipus, Eteokles & Polyneikes ve Kreon. Kralların ‘onurluca, cesurca, kahramanca…’ ölümleri, pardon, göklere yükselişleri ve sıradaki ‘onurlu, cesur, kahraman…’ yeni krala verilen selam. Thebai ve tebaa kelimeleri zihnimde yankılanıyor, iki kelime arasındaki sonorik uyumu düşünüyorum. Sonra propagandanın gücünü, iktidarın elindeki iletişim araçlarıyla kendini kalabalıklar gözünde inşa etme potansiyelini düşünüyorum, Althusser’e bir selam yolluyorum.

Ben bu içsel diyaloglarımı sürdürürken üç oyuncu – Çağdaş Ekin Şişman, Adem Mülazim ve İbrahim Can Sayan – clown formunda senkronize, müthiş bir uyum içinde hareket ediyorlar. Seyirci, onların akışkan bedenleriyle hikâyeye çekilirken, sözcükler de bir kehanetin ipuçlarını bırakıyor: İktidarların yükselişi, düşüşü ve ardında kalan halkın sessiz çığlığı…

OYUNLAR ARASI GÖZ KIRPMALAR

Fiziksel Tiyatro Araştırmaları’nın yıllardır masasında olan bu proje, ilgi çekici metni, Güray Dinçol’un yönetmenliği ve üç muazzam oyuncunun soluksuz performansıyla leziz bir tiyatro seyri sunuyor. En ağır anlatılar bile kahkahanın içinden süzülerek seyirciye ulaşıyor. Yönetmen Güray Dinçol’un sahneye koyduğu ince detaylar, hem anlatıyı güçlendiriyor hem de bir tiyatrosever için eşsiz göndermeler sunuyor. Oyunun kimi anlarında, oyuncuların bir hareketinde, sahnedeki bir konumlanışta, bir tonlamada ‘Şatonun Altında’ ve ‘Kalabalık Duası’ gibi önceki yapımlara belli belirsiz selamlar yakalıyorum. Dinçol’un tiyatro dili ve anlatım çizgisini takip eden bir izleyici olarak bu göz kırpmalar benim için tatlı bir tatmin kaynağı oluyor.

‘Haberci’, bir tragedyadan beklediğimiz gibi, alışkanlıklarımızın bizi nasıl şekillendirdiğini anlatıyor. Anlatı bazen tekrara düşüyor gibi geliyor, ritim biraz ağırlaşıyor derken Oidipus hikâyesi başlıyor ve oyun temposunu yeniden yakalıyor. Bir kehanetin gerçekleşmesini durdurmaya çalışmak, aslında onun gerçekleşmesini sağlayan en büyük etken, tragedyalar arasında bence en trajik olanı Oidipus’un hikâyesi. Bu hikâyeyi habercilerin üslubuyla anlatıldığında hem gülümsetiyor hem de içimize tatlı bir sızı bırakıyor. Hele ki final sahnesinde, Çağdaş Ekin Şişman’ın çıplak sesiyle çınlayan o meşhur Türk sanat musikisi eseri… Hem tanıdık hem beklenmedik. İşte, tragedyanın büyüsü de burada: Seyirci zaten kaderi biliyor, ama onun nasıl deneyimleneceğini tanık olarak öğreniyor.

THEBAİ’NİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Thebai efsanesi, kaderin değişmezliği, iktidarın yozlaşması ve bireyin otoriteye karşı mücadelesi gibi evrensel temalar içerdiği için yüzyıllardır sahnelenmeye ve yorumlanmaya devam ediyor. ‘Haberci’ sadece Antik Yunan anlatılarının bir yeniden yorumu değil, aynı zamanda günümüz dünyasına dair keskin bir eleştiri. Halkın kaderinin yöneticilerin iki dudağı arasında olması, milliyetçi ulus devlet söylemlerinin masalsı bir kahramanlık hikâyesi gibi sunulması, işte tam da bizim bugünkü Thebaimiz. Yunan metinlerinden yola çıkarak yazılan bu oyun; iktidar ve halk arasındaki ilişkiye, aynı zamanda medya ve toplum ilişkisine de güncel bir bakış getiriyor. Politik göndermeleri, trajediyle komediyi harmanlayan anlatımı ve fiziksel performansın kusursuzluğu ile sahnede gerçekten nefes alan yekpare bir vücut oluşturuyor.

Bazen bir tragedyayı kahkahalar eşliğinde izlemek, onun ağırlığını daha da derinden hissettirir. ‘Haberci’, kulak verenlere yeni bir anlatı, tragedyalara yeni bir sahne dili sunuyor. Alkışı bol olsun…

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR