BİR “ORGANİK TECHNO” GİRİŞİMİ: KLANGPHONICS

BURCU TEKER - BANT MAG.

Elektronik müzik yaratımının kabul gören hâline bir başkaldırı olduğu söylenebilir Klangphonics’in. Tümüyle bilgisayar teknolojisine sadakati reddedip akustik çalgılar; hatta süpürge, çamaşır makinesi, kova, şarap kadehi gibi olağan dışı varsayılabilecek “enstrüman” kombinasyonları vasıtasıyla hayata geçirdikleri işitsel üretimleri ile Almanya’dan dünyaya açılan techno üçlüsü, %100 Müzik katkılarıyla gerçekleşen PSM Loves2Dance serisi kapsamında 3 Mayıs’ta %100 Studio sahnesine çıkmaya hazırlanıyor.

Organik, yaşayan bir deep house ve melodik techno deneyimi sunarken canlı performans kavramını yeniden tanımlayan kreatif trionun benzersiz sound’u çok yönlü ve zengin müzikal birikimlerine dayanıyor. Babasının Prince, AC/DC, Coldplay gibi isimler ile erken yaşta haşır neşir ettiği Ben Kopfnagel, beş yaşında davul çalmaya başlamasının ardından Green Day kayıtlarında duyduğu groove ve kalıpları taklit etmeye çalışarak büyüyor. Maxl Walmsley-Pledl için de sekiz yaşındayken gitarı eline alış sebebi The Beatles. Serpilirken rock ve metal müzik ile yoğuruluyor ve “Gitar çalmaya başladığınızda yolun sonu bir şekilde rock ve metal janrına varıyor çünkü bu alette bu müziği çalmak çok keyif verici!” sözleriyle ifade ediyor tutkusunu. Markus Zunic de aynı şekilde büyüme çağında rock, metal ve biraz da Alman hip hop'una dalanlardan. Çocukluğunda ailesinin etkisiyle 60’ların hippi müziğine merak salsa da büyüdükçe kendi seçimini sert tınılardan yana kullanıyor. Yani belirgin şekilde karakterize edebilme becerisine sahip oldukları elektronik müziğe merakları, hayatlarının çok sonraki evrelerinde başlıyor. Öyle ki grubun gitarist ve aynı zamanda prodüktörü Walmsley-Pledl, üçlünün bir araya gelişine dek bu tür ile pek ilgilenmemiş bile!

Üçlü 2017’de aynı müzik okulunda tanıştıklarında işe ilk olarak caz ve funk çaldıkları jam sessionlar ile start veriyor. Konser konser üstüne geldikçe, insanların dans etmeyi ne kadar çok sevdiği çekiyor dikkatlerini. Şarkı yazımları giderek dinleyicilerinin dans edebileceği yöne ilerliyor; grubun sound'u ise elektronik ton ve dokulara.

2021’e gelindiğinde ilk EP'leri Songs to Try'ın yayımlanmasıyla yeni bir boyuta sıçrıyorlar. Grubun kimliğinin şekillenmesinde en büyük etken de elbette sosyal medya oluyor. Pandemi sırasında canlı performans sergileyemeyecekleri gerçeğiyle yüzleştiklerinde, seslerini duyurmak için son derece ayrıksı, alışılmışın dışında bir yaklaşım benimsiyorlar. İşte türlü ev aletinin ve hatta kedilerin devreye girdiği yer burası! Ve çalışır hâldeki cihazların vahşi ve endüstriyel seslerinden yararlanarak çizginin dışına taştıkları techno müziğini yarattıkları…

Viral videoları ve takip eden EP’lerinin ardından Ekim 2024’te yayımlanan çıkış albümleri Perfect Opposure ve yaratıcılığın sınırsız, parametrelerin yok hükmünde olduğunu kanıtladıkları karakterize üretimleri ile Klangphonics, türe ilgi duyanların dikkatini çoktan çekmiş durumda. Yenilikçi AV şovları ile görsel-işitsel bir şölen sunacakları canlı performanslarına şahitlik etmek isteyenler, takvimlerinde 3 Mayıs’ı şimdiden işaretlesin.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR