AFRİKA'NIN ASLANINDAN AFRO CAZ, POP, FUNK FÜTÜRİZMİNE; SALIF KEITA

FERİDUN ERTAŞKAN - CAZKOLİK

Altı yıl önce emekli olduğunu açıklayan Afrika'nın Aslanı, gezegenin maceraperest şarkıcısı Salif Keita, kuşağındaki müzisyenlerin çoğu gibi bu sözünü tutamadı ve geçen sene verdiği konserlerin ardından yoğun konser takvimine geri döndü.

Salif Keita dünya üzerinde görkemli geçmişe sahip az sayıda isim arasında biri. Yayınladığı 2018 tarihli son albüm "Un Autre Blanc" adını taşıyor.

Başka bir beyaz

Afrika'nın rengi gibi tarihi ve talihi de karadır. Bu karalığın içerisinde talihi daha kara olan az sayıda insan arasında Salif Keita da var. Bir albino olarak dünyaya gelen Keita'nın belki de hayatta olması bile mucize. Afrika'nın çoğu yerinde albinolar 'doğal' karşılanmıyor ve akıbetlerini tahmin edebiliyorsunuz.

Keita'ın kendine 'başka bir beyaz' demesinin nedeni bu! Dışı beyaz, talihi Afrika'dan kara bir Mali'li 'siyah' şarkıcı o.

Bebeklerin kendilerini ifade edebilmek için sahip oldukları tek imkan ağlamalarıdır, herkesin duyabileceği güçte ağlarlar. Salif Keita'nın sesini duyan biri, 75 yaşındaki sanatçının albino bir bebek olarak dünyaya geldiğinde attığı çığlıkların etkisine hâlâ sahip olduğunu düşünür. Keita'nın elindeki tek güç sesi idi, bebekliğinden çocukluğuna ve gençliğine sımsıkı sarıldığı sesi onu hayatta tuttu, ardından bu sesi dünya çapında herkes işitti ve şimdi biz de, 7 Kasım akşamı Zorlu PSM'de dinleme şansına sahip olacağız.

Yamore hâlâ dillerde

Salif Keita'nın en sevilen albümlerinden biri 2002 yılı çıkışlı MOFFOU olmuştu (albümün adı, çıkardığı tiz sesler sayesinide kuşları tarlalardan kovmaya yarayan bir küçük flütün adıdır). Genellikle akustik bir albüm olmasına rağmen açılış parçası Yamore dünya çapında milyonlarca kez dinlenen bir hit olmuştu. Şarkının bu kadar sevilmesinde bir başka Afrikalı efsane Cesaria Evora'nın sesinin büyüleyici etkisi vardı.

Mali dili ile Fransızca ve İngilizce'nin iç içe geçtiği bir şarkıdır Yamore. Ne dediğini anlaması zor kodlarla gizlidir. Mali dilindeki kelimelerin karşılığını çözemediğiniz taktirde anlamanız zordur ama kalbe dokunan tarafı bize yeterli oluyor; 'Günaydın barış' diyor mesela, bunu kim anlamaz ki! Aşkını sevdiğini söylüyor mesela, dünyanın her dilinde anlamı aynıdır. Albümde kalan şarkılar akustik seslere emanet edilmiş.

Tıpkı Zorlu PSM konserinde sahnede izleyeceğimiz gibi Badjé Tounkara ngoni çalacaktır mesela, Mamadou Koné'nin' su kabağından perküsyonunun sesini duyacağız mutlaka.

Yeni albüm SO KONO geliyor

Emekli olduğunu söyleyen Keita yeniden konserlere döndüğü gibi yeni albüm kaydetmeyeceğini söylediğinde de başta yakın çevresi kimse inanmamıştı, nitekim yeni albüm SO KONO'nun geldiği söyleniyor. Tümüyle enstrümantal bir albüm olacağı fısıldanıyor. Muhtemelen Zorlu PSM akşamında bu albümden bir parçayı dinletecektir bize. Özel konukların albümden sızmayı beklediği de söyleniyor.

Salif Keita'nın hayatı 'her şeye rağmen' yaşanmış bir hayattır.

Bir yazarın dediği gibi, Salif Keita'nın bu uzun hayat hikâyesinin 75 yaş sonrası son kısmı da yaşam çizgisine uygun ilerliyor. Aslında soylu bir ailede dünyaya gelmiş Keita ve ailesi onun bir müzisyen olmasını asla beklemiyormuş. Halbuki Mali, Griot (Afrika'da kabilelerin sözlü tarihi ve geleneklerini kuşaktan kuşağa aktaran kişiler) geleneneğinin en köklü yaşandığı Afrika coğrafyasıdır ama Grio şarkıcıları genellikle aile geleneğini devam ettirdiği için Keita'nın soyluluğu bu geleneğin içinde değildi, üstelik albino idi. Hayatta kalmayı başardı ama büyürken dışlanan, zorbalığa maruz kalan biri oldu. Bu yüzden mi bilinmez öğretmen olmak istemiş aslen, ama bunun da mümkün olmadığı söylenmiş Keita'ya çünkü çocukları korkutuyormuş!

Sesinin farkına ancak yirmili yaşlarında vardığını söylüyor. Bir kariyer alanı olarak mı düşündü bilmiyoruz ama Bamako (Mali'nin başkenti) klüplerinde şarkı söylemeye başlamış. Keita'nın bundan sonraki hayat yolculuğu Sahra altı Afrikasının talihi gibidir, yani kötü bir talih! Siyaset ve tedhişle geçen göçler, şehirden şehire, ülkeden ülkeye yayılan yolculuklar.

Müzikal süreci de eklektik bir çizgi izler. Çoğu Sahra altı müzisyeni geleneksel enstrümanlar ve Griot benzeri vokal yolculukların çizgisini izlerken, Salif Keita'nın bu yolculukların içinde olmaması kendini her an yeniden keşfeden biri gibi görmesini sağlamış. Çevresine bakan, her an yeni şeyler öğrenen ve öğrendiği şeylerin hem kendi işine, hem seslendirdiği zaman karşısındakilerin beğenisine yarayıp yaramadığını gözlemiş. Onu farkedenlerden biri de Carlos Santana, Joe Zawinul olmuş. Birlikte kayıtlar yapmışlar.

Mali dili ve hayat biçimine yakın görünse de bu karmaşık eklektik hal onun tipik bir Afrikalı caz müzisyeni ya da Afrikalı bir etnik müzisyen olmasını engellemiş mesela, ama tipik bir Afrika popçusu da olmamış. Bu eklektik hal hâlâ devam ediyor. 'Farklı ilham kaynaklarım var' demesi bunu açıklamıyor mu zaten.

Mali'nin müzikal markalarından biri

Dünyaya müzik ve müzisyen ihraç eden ülkeler vardır, mesela Küba, mesela Brezilya, mesela Finlandiya, her ülkeden, her coğrafyadan daha fazla müzikle anılan ülkelerdir bunlar ama belki çoğumuz Mali'nin adını bu listede görmeyiz halbuki başa yazmamız gerekir. Ali Farka Touré, Toumani Diabaté, Rokia Traoré ve elbette Salif Keita gibi isimler Mali müziğinin markaları oldu. Bu isimler müzikleriyle birlikte enstrüman da ihraç ettiler müzik endüstrisine, Kora bu enstrümanların başında geliyordu. Afrika'nın en güzel kadınlarından Rokia Traore on sene önce "Güzel Afrika" adını verdiği bir albüm yayınladı kendi dilinde. Yaşayan en büyük Kora ustası Toumani Diabate geçen sene İranlı tar üstâdı Kayhan Kalhor ile çok beğenilen "Gökyüzü her yerde aynı renk" isimli albümünü yayınladı. Amaçları, bir İranlı ile bir Mali'linin aynı gözküyü altında yaptığı müzik idi.

MOSSOU'da Keita'nın akustik sesler arasında en sevilen albümü olduğu yazılıp çizildi hep. Bu baskı Keita'yı akustik alana zorladı adeta, çıkacak yeni çalışması SO KONO'yu biraz da bu yüzden kaydettiğini söylüyor bir de plâk şirketi çok baskı yapmış.

Salif Keita müzikal merkezde olmayı seviyor

Geleneksel bir müzisyen olduğunda dinleyicisinin bu kadar çok olmayacağının farkındaydı. Bu yüzden, 1970'lerde Afro Jazz Funk müziğin merkezine yaptığı yolculukta dönemin iki büyük orkestrası Rail Band ile (ki müziğe başladığı orkestradır), Ambassadeurs isimli grupları birleştirdi ve iki efsaneden daha büyük tek bir efsane yarattı. Bu birleşmenin ardından önce Mandjou, ardından Soro albümleri yayınlandı.

Her ne kadar çıkaracağını söylediği SO KONO gibi akustik albüm beklentisi Keita'yı fikir değiştirmeye zorlasa da bu iki dengenin üzerinde salınmaya devam ediyor. Tıpkı bu arada denediği ama eklektik bir tarz tutturması zor olduğu için siyaset yapma girişiminin gelen eleştiriler nedeniyle başarısız olması gibi. Bu alanda sadece Kültür Bakanı danışmanı gibi bir sıfatı tercih ederek gelenekse apolitik sessizliğe gömülmeye devam edeceğini söylüyor. Afrika'nın karmaşık koridorlardan oluşan girift siyaset dünyasında çok zor bu alana girmemesi muhtemelen kendisi için en iyi bir karar olacaktır.

Afrika'nın albino Aslanından Afro caz, pop, funk fütürizmine

Salif Keita gibi uzun erimli sanatçıların yaşamları bir tür zaman kapsülü gibidir. Keita'nın yaşamındaki çizgiler bize bunu açık şekilde söylüyor. Bir röportajında dediği gibi, geleneksel müzikleri kastederek, 'aynı yemeği üst üste servis eden biri olmak istemiyorum' diyordu. Bu konudaki dönüşümün kritik eşiklerinden birinin seksenli yıllarda yaşandığını biliyoruz. Bu dönemin sembolü SORO isimli albümüdür. François Bréant'ın yapımcılığını üstlendiği albümde yanyana koltuklarda Ibrahima Sylla ve Jean-Philippe Rykiel gibi isimlerin varlığını görürüz. Sonrasında, dış kulvardan, benim yaşımdakilerin rahat hatırlayacağı Youssou N'dour'un Immigrés (1988) ve Papa Wemba'nın Le Voyageur (1992) albümleri gelmişti, Keita'nın SORO albümüyle bir üçlü oluşturur gibidir bu çalışmalar.

7 Kasım akşamı Zorlu PSM'de 75 yıldır kükreyen bir Afrika aslanını dinleme fırsatı bulacağız. Böyle insanların arkasında büyük hikayeler vardır, onları sadece o an sahnedeki halleriyle değerlendirmek yanlış olur. Bu yazıyı da biraz da bu yüzden kaleme alma ihtiyacı hissettim. Umarım konserde bir arada oluruz.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR