20. YIL DÖNÜMÜNDE BİR BOSSA NOVA EFSANESİ: NOUVELLE VAGUE

Marc Collin ve merhum Olivier Libaux tarafından 2003 yılında kurulan bossa nova projesi Nouvelle Vague, kendine has tarzı ve benzersiz yorumlarıyla müzikseverleri büyülemeye, projenin yaratıcı zekası Marc Collin önderliğinde devam ediyor.

Marc Collin, Oliver Libaux'nun müzikal anlamda geride bıraktıklarını ve hatıralarını Libaux hala hayattaymışcasına üstüne katarak yaşatmaya devam ediyor.

80'lerin klasik new wave ve punk parçalarına benzersiz bir dokunuş...

Sahne enerjisi ve özgün yorumlarıyla ülkemizdeki müzikseverleri uzun yıllardır kendine hayran bırakan Nouvelle Vague, kurulduğu günden bu yana 80'lerin klasik new wave ve punk parçalarını kendi benzersiz bossa nova biçimine sokmasıyla ünlü. Nouvelle Vague bugüne kadar Ramones’tan Echo and the Bunnymen’e, Joy Division'dan The Clash'e, Depeche Mode'dan Blondie'ye, New Order’dan Buzzcocks’a kadar birçok kült grubun şarkısını kendi tarzında dikkat çekici şekilde yorumladı.

2003 yılında Joy Division'ın klasik şarkısı "Love Will Tear Us Apart"ı bossa nova tarzında yeniden yorumlama fikri aklına gelen Marc Collin bu fikrini hemen müzisyen arkadaşı Olivier Libaux ile paylaştı. İkili, müzik dünyasına farklı bir soluk getirerek başladıkları müzik yolculuklarına bir albüm hazırlayarak başladı. Dünya çapında büyük bir etki yaratacakları albümleri, ikilinin her gün stüdyoda saatler geçirdiği bir süreçte sekiz ay gibi bir sürede hazırlandı. İlk kayıtlarına "Nouvelle Vague" adını verdiler ve içindeki her şarkıyı özenle seçtiler. Bu ise sadece bir başlangıçtı. Albüm, dünya genelinde 200.000'den fazla kopya satarak büyük bir başarı elde etti. Ancak bu başarı, sadece satış rakamlarıyla ölçülemezdi. İlk albümde yer verilen tüm şarkılar, orijinal hallerini daha önce hiç duymadığı bildirilen kadın sanatçıların seslendirmeleriyle kaydedildi. Grubun cover'ları o kadar etkileyiciydi ki; bilinen şarkıları tanıyamayacak kadar farklı bir atmosferde sunuyorlardı. Grubun başarısının altında da bunun olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Nouvelle Vague'un dikkat çeken özelliklerinden biri de sahnede ve kayıtlarda sürekli değişen kadın vokallerle dinleyicinin karşısına çıkması. Marc Collin vokal seçimlerindeki kriteri “Şarkıcıların hem seslerinde hem de kişiliklerinde özel bir şey olması gerekiyor” diyerek özetliyor.

Tüm post punk şarkılarının içsel bir melankoliye sahip olduğunu düşünen grubun fikir babası Marc Collin, bu parçaların bossa nova tarzında yorumlandığında ortaya çıkan mükemmel uyumu gençken bu gruplara olan sevgisine ve bu şarkıları bosaa nova'ya dönüştürebilmek üzerine bolca düşünmeye bağlıyor. Collin, bir amacının da The Cure ya da New Order gibi grupların kendi nesli için çok büyük ve klasik parçalar yazdığını söyleyerek post punk kompozitörlerini anmak olduğunun altını çiziyor.

Kayıtta başka, sahnede bambaşka.

Son yirmi yılda müzikal bir fenomen haline gelen grup, 16 Şubat’ta piyasaya çıkan “Should I Stay Or Should I Go?” adlı yeni albümlerinde yine birçok kült grubun parçalarını yine kendi yorumlarıyla harmanladı. Dinleyicilerine tanıdık melodilere farklı bir bakış açısı sundukları yeni albümlerinde ele aldıkları klasiklerden bazılarını; The Clash’in “Should I Stay Or Should I Go”su, Yazoo’dan unutulmaz “Only You”, The Smiths’ten “This Charming Man”, Depeche Mode'dan "People are People" ve Bauhaus'tan "She’s in Parties" şeklinde sıralayabiliriz.

Yirminci yıl dönümünü yayınladığı “Should I Stay Or Should I Go?” adını taşıyan yeni bir albümle kutlayan grup, özgün tarzı ve 20 yılı aşkın kariyerlerini bir turne ile taçlandırıyor. Bu turne kapsamında Türkiye'ye de uğrayacak olan Nouvelle Vague, 17 Mayıs akşamı %100 Music katkılarıyla Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde sahne alıyor. 17 Mayıs Cuma akşamında farklı bir deneyime yol açacak bu konseri kaçırmamanızı öneririz.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR