SANATÇILARIMIZ 4 EKİM DÜNYA HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ’NDE EVCİL DOSTLARIYLA OLAN BAĞLARINI ANLATIYOR

4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde PSM sahnelerinde yer alan sanatçılarla hayvan sevgisi üzerine konuştuk. Onların dostlarıyla kurdukları bağ, sahne ışıklarının ötesinde hayatlarının en özel hikâyelerine dokunuyor. İşte oyuncu Nazlı Bulum, yönetmen ve çevirmen Hira Tekindor ile oyuncu Zeynep Dinsel’in evcil dostlarıyla ilgili anlattıkları…

Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde onların hikâyeleri bize bir kez daha hatırlatıyor ki, hayvanlar yalnızca dostumuz değil, aynı zamanda en büyük öğretmenlerimiz.

Zeynep Dinsel: “Pus’la yeniden sarılacağımız günü umutla bekliyorum.”

Miu

Oyuncu Zeynep Dinsel’in hayatı kedileriyle iç içe. Onun için evcil dostlarıyla bağının özeti ise şu üç kelimede saklı: “Çok sevgi, hasret, kaygı.”

Evcil dostunuzla aranızdaki ilişkiyi üç kelimeyle anlatır mısınız?

Çok sevgi, hasret, kaygı

Sizce hayvanlar bizden ne öğrenebilir, biz onlardan ne öğrenebiliriz?

İnsanoğlunun hayvanlara öğretebildiği şeyler var elbette ama gerekli mi? Bilemem.

Koşulsuz sevgi, kaygıya rağmen özgür bırakmayı becerebilme, iç güdülere güvenme gibi bir çok yaşamsal beceriyi ise hayvanlardan öğrenebilmek mümkün. Eğer insanoğlunun öğrenmeye niyeti olursa tabii.

İçinde hayvan geçen en sevdiğiniz film ya da tiyatro oyunu hangisi?

İçinde hayvan geçen hiçbir şeyi izleyemiyor, okuyamıyorum. Başına kötü bir şey gelecek kaygısına engel olmakta güçlük çekiyorum.

Evcil hayvanınız bir karakter olsaydı, hangi film ya da dizide rol alırdı?

En tombul kedim Ziya, 'Komşum Totoro' filmi için kesin bir audition verir ve hakkıyla rolü alırdı.

Hira Tekindor: “Rothko, köpek bedeninde bir Kaptan Jack Sparrow.”

Rothko

Yönetmen ve çevirmen Hira Tekindor’un yol arkadaşı Jack Russell Terrier cinsi Rothko. Ona göre dostları bizden pek bir şey öğrenmez ama bizim onlardan öğrenebileceğimiz çok şey vardır:

Evcil dostunuzla aranızdaki ilişkiyi üç kelimeyle anlatır mısınız?

Sevgi, eğlence, mutluluk

Sizce hayvanlar bizden ne öğrenebilir, biz onlardan ne öğrenebiliriz?

Hayvanlar bana hep çocuklar gibi gelir; saf, dosdoğru ve numarasız. Hiçbir hesapları, stratejileri yoktur; inanılmaz doğaldırlar. Belki de anda kalmayı, anın tadını çıkarabilmeyi gerçekten başarabilen tek canlılardır. Biz onları kendi konforumuza uydurmaya çalıştığımız komutlar dışında onlara pek bir şey öğretemeyiz. Asıl bizim onlardan öğrenecek çok şeyimiz var.

İçinde hayvan geçen en sevdiğiniz film ya da tiyatro oyunu hangisi?

Aslan Kral geldi aklıma. Her sahnesiyle çocukluğumdan beri hiç unutmadığım bir filmdir. Tiyatro oyunu diyince de National Theatre yapımı War Horse geliyor aklıma.

Evcil hayvanınız bir karakter olsaydı, hangi film ya da dizide rol alırdı?

Rothko, bir Jack Russell Terrier, insan karşılığı da büyük ihtimalle Kaptan Jack Sparrow’dur. Ritmi, hızı, zekası, espri anlayışı bence çok yakın.

İlk tanıştığınız anı hatırlıyor musunuz? Nasıl bir bağ kuruldu aranızda?

Uzun zamandır bir köpek sahibi olmayı istiyordum. Tesadüfen yavrularını vermek isteyen bir aileyle karşılaştım ve onu almak için Londra’dan Cambridge’e gittim. İki yavrudan biri sürekli havlıyordu, ama diğeri doğrudan yanıma gelip paçama yapıştı ve biz öyle yürümeye başladık; hiç bırakmadı. Londra’ya dönüş yolunda, daha önce hiç hissetmediğim derin bir sorumluluk duygusuyla birbirimize bakarak eve geldik. Ne o beni tanıyordu, ne ben onu; ama ilk andan itibaren birbirimizi çok sevdik.

Bir gün boyunca onun yerine geçseniz ne yapardınız?

Rothko’nun en sevdiği şeyi yapardım herhalde. Bütün gün tenis topu ve en sevdiği oyuncak olan Koala’yla oynardım. Hava güzelse parklardaki süs havuzlarına girer girer çıkardım. Bir de Duke of York Square’de satılan ördekli sandviçin ördek kısmını beklerdim heyecanla.

İlk tanıştığınız anı hatırlıyor musunuz? Nasıl bir bağ kuruldu aranızda?

İlk kedim Pus'la tanışmamızı çok net hatırlıyorum. Aylarca bahçemize gelip gitti. Bir kere bile dokunamadım. Bir gün çok hasta oldu. Bir şekilde yakalayıp, veterinere götürebilmeyi başardım. Haftalar sonra döndüğünde bana sarılışını unutmam mümkün değil. Sonraki beş yıl boyunca birbirimize çok bağlandığımız, çok sevdiğimiz, bir gün bile ayrı yatmadığımız bir hayatımız oldu. Ama Pus'çuğum maalesef bir senedir kayıp. Umutla, yeniden birbirimize sarılacağımız günü bekliyorum.

Bir gün boyunca onun yerine geçseniz ne yapardınız?

Evime geri dönerdim.

Hiç evcil hayvanınızla prova yaptığınız oldu mu? Reaksiyonu nasıldı?

Evdeki diğer kedilerim tiyatro konusunda kayıtsız maalesef. Sanattan anladıklarını pek sanmıyorum. Beni de pek ciddiye almıyorlar zaten.

Nazlı Bulum: “Hayatımın en özel anı, Luna’nın çenesini omzuma koyduğu o ilk geceydi.”

Luna ve Mahu

Nazlı Bulum için hayvanlarla kurulan ilişki üç kelimeyle özetleniyor: “Aile, oyunbazlık, sevinç.” Labrador cinsi köpeği Luna’yı sokaktan sahiplenen oyuncu, onunla ilk tanışma anını hâlâ gözlerinin önünde canlandırıyor:

Evcil dostunuzla aranızdaki ilişkiyi üç kelimeyle anlatır mısınız?

Aile, Oyunbazlık, Sevinç

Sizce hayvanlar bizden ne öğrenebilir, biz onlardan ne öğrenebiliriz?

Bizden ancak dünyadaki en güvenilmez hayvanın biz insanlar olduğunu öğrenebilirler maalesef, bizse onlardan nefes alıp verdikçe yaşamın devam ettiğini, her yeni anın coşkuyla karşılamaya değer olduğunu.

İçinde hayvan geçen en sevdiğiniz film, tiyatro oyunu ya da kitap hangisi?

Wes Anderson- Köpek Adası, Yûko Tsushima- Köpeklere ve Duvarlara Dair

Evcil hayvanınız bir karakter olsaydı, hangi film ya da dizide rol alırdı?

Haylaz ve cingöz birçok temsil küçük köpeğim Mahu’yu, dünyaya saflık denecek kadar optimist bakabilen, biraz da şapşal olan sevimli her karakter de Luna’yı hatırlatabiliyor.

İlk tanıştığınız anı hatırlıyor musunuz? Nasıl bir bağ kuruldu aranızda?

Luna yetişkindi sahiplendiğimde. Genç ve inanılmaz enerjik bir Labrador olarak sokağımdaki merdivenlerden bana tasmasını çeke çeke koşuşunu tabii ki an an hatırlıyorum. Zor şartlardan geldiği için sahiplendirme ilanı fotoğrafı bana hala çok dokunur. Gözlerinde inanılmaz derin bir hüzün ve yorgunluk vardı. Bunu görünce hemen sahiplenmek istedim, ani bir karardı. Henüz onu sokaklardan kurtardıklarını hemen anladığı güzel kadınlarla veterinerdeyken gelen fotoğrafında, heyecanını ve rahatlığını görüp çok sevindim, bu güven hızına da şaşırdım. Birlikte geçirdiğimiz ilk gece ise çok ilginçti, korktu, ilk defa tam olarak kurulu bir evde kaldığı belliydi, buzdolabından gelen bir ses, sifon sesi bile kafasını çok karıştırıyordu. İlk tanışmadaki mutluluktan sonra eve girdiğimiz ilk saatler ikimiz de bir süre birbirimize nasıl yaklaşacağımızı bilemedik. Ben de daha önce hep köpeklerle henüz yavruyken birlikte yaşamaya başladığımız bir deneyimden geliyordum çünkü.

Onu kendi haline bırakıp yemek yapmaya başlamak için mutfağa geçtiğimde bir süre sonra yanıma geldi, oturup ilk defa sakince yüzüme baktı. Ben de yanına çömeldim. Ona baktım. Yüzümü koklayıp çenesini omzuma koydu. Hayatımın en güzel ve özel anıdır.

Mahu ise çok bebekken sahiplendiğim, 3 bacaklı köpeğim. Luna ile 2. yılımızdan sonra geldi. Luna köpekleri çok seviyordu ve arkadaşlarıyla oyundan dönüşte çok mutsuz olduğunu gördüğüm, zaten sıklıkla da ne kadar uzun vakit geçirirse geçirsin ağladığı için ona kendi türünden bir ev arkadaşı verebilmek istiyordum. Çok güçsüz ve ürkek bir bebekti. Silivri Canları Zonguldak Barınağı’ndan getirmişti. Hastalanmasın, kemikleri güçlü büyüsün, bizden korkmasın diye Luna ile beraber lohusa döneminde gibi ona baktık gerçekten. Annem ve babam da inanılmaz destek oldular. Şimdi 4 yaşına geldi. Bacağından dolayı en ufak bir eksiklik yaşamıyor, aksine çok güçlü, 4 bacaklı üstelik oldukça fit ve atletik köpeklerin yaptığı her şeyi kolayca o da yapabiliyor. Luna ile inanılmaz sevgi dolu bir ilişkileri var, maşallah bir kere bile kavga etmediler.

Bir gün boyunca onun yerine geçseniz ne yapardınız?

Kafalarından geçen, benden beklentilerine dair benim henüz anlamamış olduğum her isteği anlamaya çalışırdım.

Hiç evcil hayvanınızla prova yaptığınız oldu mu? Reaksiyonu nasıldı?

Prova yapmadım, karşılıklı oynamadım ama beni de, evde başkasıyla oyunculuk çalışıyorsam onu da Luna çok izlemiştir. Garip bir şekilde dikkatim dağınıksa yanıma gelip beni bölebiliyor üstüme atlayıp ya da ses çıkarıp ama gerçekten çalışıyorsam, konsantrasyonum tamamen içinde olduğum oyundaysa o da sakince izliyor ya da uyuyor. Mahu ise çok ilgi bekleyen ve Luna kadar insan yanında vakit geçirmeye meraklı biri değil. Başka bir şeyle ilgileniyorsam o da merak etmez yaptığım şeyi.

Papyon: Zorlu PSM’nin Küçük Rockstar’ı

Papyon

Zorlu PSM’nin de sahne arkasında özel bir yıldızı var: Papyon. Binamızda doğan ve burada büyüyen Papyon, zamanla PSM’nin gerçek bir maskotuna dönüştü. Çalışanların, sanatçıların ve ziyaretçilerin sevgilisi olan bu neşeli kedi, gününü sahne koridorlarında gezerek, provaları izleyerek ve bazen de kuliste kısa molalar vererek geçiriyor. Onun varlığı bize her gün hayvanlarla paylaştığımız dostluğun değerini hatırlatıyor. Papyon’a çok iyi bakıyoruz, o da karşılığında bize bol bol sevgi ve ilham veriyor.

Papyon
BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR