BU DÜNYADAN BİR HAMİYET GEÇTİ: BİR PEYK MÜZİKALİ

BURCU TEKER - BANT MAG.

Türk rock müziğinin janr dışına taşan düşünsel eserler de üreten nadide gruplarından Peyk’in ilk müzikali olma özelliği taşıyan Hamiyet hepimizin hayatında var olmuş yahut olabilecek; tanıdık, bize ait bir hikâye. İlk kez 27. İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelenen, hikâyesi Peyk solisti İrfan Alış tarafından kurgulanmış, şarkıları topluluk tarafından yazılmış benzerine az rastlanan türden müzikalin yazarlığı Deniz Madanoğlu’na, yönetmenliği Işıl Kasapoğlu’na; sahne ise Peyk üyelerinin yanı sıra Aslı İnandık, Esra Kızıldoğan, Ezgi Çelik, Bilgesu Kural, Sermet Yeşil gibi performansları yan yana ışıldayan oyuncu kadrosuna emanet. 1 Mart’ta Turkcell Platinum Sahnesi’nde gerçekleşecek temsil öncesi oyunun derinlerine iniyoruz.

İrfan Alış’ın “Hamiyet; benim çocukluğumda korktuğum kadın.” sözleriyle ifade ettiği yadigârı; mahalleden bir sima, hakiki bir karakter. Küçük ailesiyle bir işçi mahallesinde kurduğu hayatı 1980 darbesiyle altüst olmuş. Yaşadıkları sebebiyle akıl sağlığını günden güne yitiren “içi masum, dışı korkutucu” kadın; bu boğucu girdabın en dip, en şiddetli noktasında tanıştığı, yaşı henüz çok küçük olan Alış için bir korku figürüymüş. Korkarmış evlerine geldiğinde, yanaşmak istemezmiş. Üzerinden yıllar geçip gerçeği idrak ettiğindeyse korku yerini acıma ve pişmanlık duygusuna bırakmış. Nicedir unuttuğu; hatta bir anda rüyalarında beliren, anıları yeniden canlanan kadın için çektiği vicdan azabını uzunca bir şarkıya nakşetmeye karar vermiş. İşlerin istediği şekilde gitmediği noktada kayıtları Işıl Kasapoğlu’yla paylaşmasının ardından bizi bugüne getiren soru yöneltilmiş kendisine: “Neden bunu bir müzikal yapmıyorsun?” Duayen tiyatrocunun fikri ve yönetmenliğiyle; yaşadıklarının üstesinden gelemeyen, çabalayıp didindikçe kendinden daha da uzaklaşan, deliliğin kıyı köşelerinde dolaşırken toplumun da kucaklamayı ekseriyetle reddettiği, istenmeyen, tutunamayan bir kadının temsili olarak Hamiyet kolektif bir deneyime dönüşmüş böylece.

Öyküyü senaryoya taşıyan; yazar Deniz Madanoğlu. Bir kadının hikâyesini yine bir kadının yazmasını isteyen Alış kapısını çaldığında, kendi zorlandığı anlarda da bizzat Peyk’in müziğine sığınmış olan yazar, projeyi kabul edip hayal ve gerçek arasında sıkışıp kalmış Hamiyet karakterini oluştururken benimsediği tutumu, Bant Mag.’a verdiği röportajda şöyle tanımlıyor: “İlk önceliğim onu kurban, mağdur kimliğinden ibaret kılmamaktı. Deliliğin bir olumlu tarafı da insanı hayatın pis gerçeklerinden koruması olabiliyor. Hayali müzik grubu arkadaşları ile arasındaki bağ, Hamiyet için bir lunapark alanı gibi. Çektiği acıların ötesinde; böyle naif, çocuksu, masum karakterlerin hayata tutunmak için savunma mekanizması geliştirip delirdiğini anlatmak istedik.”

Gerçekler katlanılmaz hâle geldiğinde çareyi yeni gerçeklikler yaratmakta bulan, hayal dünyasında kendini bir müzik grubunun yıldızı olarak gören Hamiyet’in olan bitenle başa çıkamayıp her deliliğe vuruşunda sığındığı liman hayali arkadaşları “Pazar Yeri Sinekleri”, ve yazdığı şarkılar… 25 yılı aşkın bir mirasa sahip; duruşları, sanata olan bakış açıları ile müzik camiasının nevi şahsına münhasır topluluğu Peyk grubu üyeleri Barış Tokgöz, Ertan Çalışkan, İrfan Alış, Özgür Ulusoy ve Serdal Ersoy’un da yazıkları şarkıları ve oyunculuklarıyla performans sergilediği melodram sahnesinde Aslı İnandık, Esra Kızıldoğan, Ezgi Çelik gibi nice başarılı oyuncu devleşiyor da devleşiyor.

“Bu müzikal ile Hamiyet’e 40 yıl sonra da olsa toplumda hak ettiği değeri ya da borcumuzu vermek istedik.” diyen İrfan Alış’ın gerçek bir yaşamı taçlandırdığı hikâyesi; yürek yaralayan, gerçek ve özlü bir kadın portresi sunuyor.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR