BİÇİLEN ROLDEN DOĞAÇLAMAYA: NORA (BİR BEBEK EVİ)

BURCU TEKER - BANT MAG.

Ödüllü kariyerini, kadın yaratıcılarla çalışıp kadın hikâyeleri anlatmak misyonuyla hayata geçirdiği Tiyatro Circa ile taçlandıran oyuncu Tuğçe Altuğ’un ilk göz ağrısı Nora (Bir Bebek Evi); Norveç'in dondurucu ikliminde esen sert rüzgârların kutsal addedilen aile yapısı üzerinde yıkıcı etkiler yarattığı bir evde filizlenen, yüzyılların algısını yerle yeksan eden bir başkaldırı. Eleştirel rasyonalizmin tiyatrodaki öncüsü Norveçli yazar Henrik Ibsen tarafından kaleme alınan 145 yıllık kült eserin tiyatro uyarlamasının yönetmenliğini Selin Şenköken üstleniyor; sahne ise Tuğçe Altuğ, Deniz Celiloğlu, Özlem Öçalmaz, Jak Cem Avnayim, Emrah Özdemir ve Işıl Dayıoğlu gibi performansları göz kamaştıran oyuncu kadrosuna emanet. 13 Kasım ve 2 Aralık’ta Turkcell Platinum Sahnesi’nde gerçekleşecek temsil öncesi Nora’nın derinlerine iniyoruz.

Ödüllü kariyerini, kadın yaratıcılarla çalışıp kadın hikâyeleri anlatmak misyonuyla hayata geçirdiği Tiyatro Circa ile taçlandıran oyuncu Tuğçe Altuğ’un ilk göz ağrısı Nora (Bir Bebek Evi); Norveç'in dondurucu ikliminde esen sert rüzgârların kutsal addedilen aile yapısı üzerinde yıkıcı etkiler yarattığı bir evde filizlenen, yüzyılların algısını yerle yeksan eden bir başkaldırı. Eleştirel rasyonalizmin tiyatrodaki öncüsü Norveçli yazar Henrik Ibsen tarafından kaleme alınan 145 yıllık kült eserin tiyatro uyarlamasının yönetmenliğini Selin Şenköken üstleniyor; sahne ise Tuğçe Altuğ, Deniz Celiloğlu, Özlem Öçalmaz, Jak Cem Avnayim, Emrah Özdemir ve Işıl Dayıoğlu gibi performansları göz kamaştıran oyuncu kadrosuna emanet. 13 Kasım ve 2 Aralık’ta Turkcell Platinum Sahnesi’nde gerçekleşecek temsil öncesi Nora’nın derinlerine iniyoruz.

Yalnızca çığır açan anlatısı ile değil; aynı zamanda cinsiyet rolleri, bireysel kimlik ve toplumsal beklentiler ile 19. yüzyılın teması hâline gelmiş "evlilik kurumunun yüceliği” fikri üzerine yaptığı tavizsiz, çarpıcı sosyal değerlendirme ile modern tiyatronun mihenk taşlarından Nora (Bir Bebek Evi). Erkek egemen toplumda kendini gerçekleştirme imkânı tanınmayan; iradesi, etrafına setler çekmiş eril figürün kontrolünde; “itaatkâr eş” ve “anne" rollerine indirgenen tüm kadınların sesi…

Kaynak materyalde; görünüşte son derece mutlu, refah içinde yaşayan Nora - Torvald Helmer çiftinin evinde dolaştıkça, bu çizilen portrenin ardındaki hakikat gün yüzüne çıkmaya başlıyor. Kadınların geleneksel cinsiyet standartlarının dışına çıkmasının hor görüldüğü dünyada kendine kimlik ve yer arayan Nora’nın var oluşunun beslendiği tek kaynak endişe ve korku bu evde.

“…Yaşamımız asla bir evcilik oyunundan öteye gitmedi. Senin oyuncak karın oldum, tıpkı babamın oyuncak kızı olduğum gibi. Çocuklarım da sırası geldiğinde benim oyuncaklarım oldular.”

Hayatı; ona “kendisi ile eşit statüdeki partner”den ziyade bir eşya, bir “oyuncak bebek” gibi davranan kocası Torvald Helmer tarafından domine ediliyor. Çocuk muamelesi görüyor Nora ve günbegün gözündeki perde kalktıkça, ona “minik tarla kuşum” gibi alt metninde küçümseme ve kırılganlığının altını çizme dürtüsü olan hayvan isimleriyle hitap eden Torvald gibi babasının da yaşamı boyunca kendisiyle basmakalıp bir “oyuncak bebek” gibi oynadığının farkına varıyor. En başından biçilmiş bir rol; kimliksiz, kendine ait fikri olması kabul edilemez, verilen rolü en iyi şekilde yapması beklenen.

“Ama artık çoğunluğun söyledikleri ya da kitaplarda yazanlar bana yetmiyor. Her şeyi kendi başıma düşünmem ve anlamam lazım.”

Torvald'dan sakladığı gizli borç, sırrını ifşa etmekle tehdit eden Krogstad, ortaya çıkması durumunda terk edilme ve çocuklarını kaybetme endişesi gibi ızdıraplar, evinin artık dar geldiğini hissettiği odalarında iyice oturamaz hâle getiriyor Nora’yı. Kendine yabancı bir karakter olarak başladığı “ben” olabilme mücadelesinde asıl yabancı olduğunun Torvald ve temsil ettiği ataerkil normlar olduğunu görüyor. Oyun, sonu izleyicinin yorumu ve hayal gücüne kalmış açık uçlu bir şekilde bitse de akla ilk gelen, Nora’nın verdiği tüm mücadeleyi sonuna dek götürüp, kendine ait bir kimlik yaratmak için o yolculuğa çıkması oluyor şüphesiz.

Prömiyerini 28. İstanbul Tiyatro Festivali’nde yapan oyunu sahneye koyan isim, tiyatro yönetmenliğine EU Shakespeare Company ve Theatre Uncut ile adım atan ve Yangın Yerinde Orkideler filmiyle adından söz ettiren Selin Şenköken. Kabileler ile Afife ve Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri’de Yardımcı Rolde En Başarılı Kadın Oyuncu ödüllerini kucaklamış Tuğçe Altuğ Nora rolünde; kendisine Kuru Otlar Üstüne’nin başrolü Deniz Celiloğlu eşlik ediyor. Prodüksiyonu bir üst seviyeye taşıyan unsurlardan biri de zincirlerin kırıldığı uyanış atmosferini pekiştiren müzikler. Tıpkı yönetmen Şenköken gibi EU Shakespeare Company sahnesine hatırı sayılır katkısı bulunan İngiltereli besteci Madison Willing, The Crown dizisinin beşinci sezon müziklerine Martin Phipps ile birlikte imza atmış genç bir yetenek.

Ibsen’in, kendi zamanının katı normlarını eleştirmekle kalmayıp eşitlik ve bireysellik mücadelesi üzerine zamansız bir yorum sunduğu eseri, sessizce kendisine dikte edilenleri yaptığı maskeli baloyu terk etmeyi seçen direnişçi ruhlu bir kadın portresi sunuyor.

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR