Nasıl kuruldu?
Vokal ve gitarda duyduğumuz Engin Devekıran, 60’larda misafir işçi olarak Almanya’ya giden bir dedenin torunu. Kısa süre kalıp evlerine, İstanbul’a dönme niyetiyle göçen aile, uzun yıllardır orada yaşamakta. Almanya’da doğup büyüyen Engin, 2020’de kökeniyle kurduğu ilişkiyi derinlemesine incelemeye başlıyor. İfade aracı olarak müziği kullanırken yanına, davulcu Jonas Stiegler ve gitarcı David Knevels’i de alıyor. Böylece ENGIN doğuyor; Mannheim’da ilk şarkılarını kaydetmeye başlıyor.
Neler yaptı?
İlk yayını Eylül 2021’e rastlayan ekip, çıkış şarkısı olan “Merhaba Montag”ın da içinde bulunduğu aynı adlı, dört parçalık bir EP fırlatıyor ertesi yıl. 2023’te ise ilk uzunçalar Nacht, diskografideki yerini alıyor. ENGIN’in son işi, hem bestecisinin müzikal yaklaşımı hem de sözlerinin taşıdığı duygu bakımından grubun yolculuğuyla bağ kuran bir Özdemir Erdoğan cover’ı: “Gurbet”. Tekli olarak paylaşılan bu yeniden yorumun kapak görselinde, Engin Devekıran’ın babaannesi, dedesi ve halasının 1967’den kalma bir fotoğrafı var; onun deyimiyle “yeni hayatlarında el ele.”
Kimlerden etkilendi?
1960’ların Anadolu psikedelik rock’ı, ENGIN’in pusulası denebilir. Halk müziği unsurlarını Batılı etkilerle yoğuran bu türün Erkin Koray, Cem Karaca, Barış Manço, Mavi Işıklar gibi ikonları, grubun yol göstericileri olmuş. Engin Devekıran, Karaca’nın “Resimdeki Gözyaşları” parçasının kafasında bir şeyi tıklattığını, bir kanal açtığını söylüyor. Fakat ilhamlar bununla sınırlı değil. Dario Moreno ve Marc Aryan gibi Avrupa kökenli müzisyenlerin, Türkçe şarkılar yazıp seslendirdiği şanson dönemi de ilgilerini epey çekmiş.
Mesajı nedir?
ENGIN’in şarkıları dil bariyerini mümkün mertebe ortadan kaldırmaya çalışıyor; öyle ki içlerinde hem Türkçe hem de Almanca sözler bulmak mümkün. Böylece iki toplumun da radarına girmek, şarkıları ile 1961'de imzalanan anlaşmanın ardından Almanya’ya göçen Türkiyeli işçilerin geçmişi arasındaki bağlantıyı hissettirmek öncelikli arzusu. Zira Engin Devekıran “Türk kültürü artık Almanya'ya ait ve yeni Alman kültürünün bir parçası.” diyor. Neredeyse 70 yıl önce göçenler ve ailelerinin yabancı olmadığını vurgulayarak, insanları bir araya getirmek istediğini söylüyor. Bu amaçla yaptıklarından biri de Instagram’da kimi Türkçe şarkıları yorumladığı canlı performans videolarını, üzerine sözlerin Almanca çevirisini ekleyerek yayımlamak.
Nasıl hissettirir?
Jonas Stiegler ve David Knevels, özellikle yaşı ilerlemiş dinleyicilerin gözyaşlarını serbest bıraktığını, gençlerin ise şarkılarını heyecanla dinlediğini anlatıyor. Bu müzik, hem önceki kuşakların özlemini gideriyor hem de onların çocuklarının, torunlarının kendi kültürel zenginliklerini daha yakından tanımasına vesile oluyor. Kavuşma gibi bir hissi var yani.